Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden birinin yaklaşmasıyla beraber iktidarın, muhalefetin ve HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim hazırlıkları, ittifak arayışları, örgütlenme ve genişleme stratejileri de devam etmektedir. Böylesi tarihi önemi olan bir seçimde iktidar ve muhalefet blokları arasındaki rekabet, denge ve seçim matematiği kadar Emek ve Özgürlük İttifakı’nın siyasal ve toplumsal gücü ile bu denge arasında nasıl üçüncü bir yol açacağı konusu sadece seçim sonuçlarını değil aynı zamanda seçimi de aşan, Türkiye’nin yeni yüzyılının da hangi parametreler üzerine inşa edileceğini göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Bu bağlamda Emek ve Özgürlük İttifakı’nın geçtiğimiz hafta sonu Kartal’da gerçekleştirdiği miting, önemli siyasi mesajlar barındıran, harekete geçme potansiyeli çok güçlü bir dip dalganın şifrelerini ihtiva eden, seçimlerden önce üçüncü yol siyasetinin muhtemel iddiasını ve gücünü ortaya koyması açısından oldukça güçlü bir miting oldu. Özellikle HDP’ye yönelik kapatma davası başta olmak üzere yürütülen baskı, engelleme ve blokaj siyasetinin yoğunlaştığı bir dönemde Kartal Mitingi hem Emek ve Özgürlük İttifakı hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı açısından önemli mesaj ve şifreler barındırmaktadır.
Miting, Türkiye’nin mevcut toplumsal, siyasal, ekonomik ve yönetim krizi göz önüne alındığında “emek” ve “özgürlük” teması etrafında bir araya gelebilecek milyonların potansiyelini, hevesini, arayışını göstermesi açısından oldukça önemliydi. 20 yılı aşkın bir süredir Türkiye siyasal arenasını domine ettiği gibi toplumsal hayatı da önemli ölçüde monolitik şekilde dizayn etmeye çalışan siyasal iktidara ve iktidarın muktedir ölçüleri içinde hareket eden muhalefete de önemli bir mesajdı Kartal Meydanı’ndaki buluşma.
İki kutuplu şekilde dizayn edilmeye çalışılan Türkiye’deki siyasal ontolojiye karşı üçüncü ve alternatif bir seçeneğin mümkün olabileceğini gösteren bu ilk buluşma aynı zamanda ittifakın siyasi gücünü, sayısal niceliğini, kitleselleşme ve yayılım potansiyelini gösterme açısından da önemli şifreler barındırıyordu. Başka bir ifadeyle söz konusu şifrelerin temel diyalektiği hem ittifakın tarihsel miras birikiminin yeniden canlanması hem de güncel, siyasal ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması açısından yeni dinamiklerin oluşmasını içermekteydi.
Bugüne kadar ortak eylem, yürüyüş veya miting deneyimi olmayan ittifakın ne tür bir uyum ve harmoni içinde ortak bir program ve ortak bir politik hedef etrafında bir araya gelebileceği hususu kafalarda bir soru işaretiydi. Dahası ittifak içinde farklı siyasal geleneklerden gelen ve farklı siyasal amaçlara odaklanan yapıların böylesi tarihi bir süreçte, iktidarın bütün manipülasyon imkânlarına karşı nasıl alternatif bir seçenek ortaya koyacakları oldukça dikkatle izlenmekteydi. Böylesi bir siyasal dengede, insanlar meydana aktıkça ve ezgilerde birbirine karıştıkça meydanın daha çok coştuğu görüldü. Kortejleri beklemeden alana akın eden insanlar miting saatinden çok çok önce meydanı doldurmuştu. Herkes kendi rengiyle, emek, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgür bir yaşam talepleriyle bir aradaydı.
Ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunların giderek katmerlendiği bir dönemde, hayat pahalılığından yoksulluğa, hak gasplarından hukuk devletinin ölümüne kadar toplumda kol gezen anomik gidişatın karşısında durabilmek, gittikçe artan kutuplaşmanın yol açtığı gerilim atmosferinde omuz omuza verip demokrasiyi savunabilmek, yeni bir inşa için coşkuyla bütünleşebilmek her şeyden önce demokrasi için önemli bir adımdı. Bu ilk adımı göstermesi açısından oldukça umut verici bir miting gerçekleşti. Dolayısıyla ittifakın ilkesel muhtevalarına uygun bir kucaklaşma, kararlılık ve coşku vardı o gün Kartal Meydanı’nda. “Savaşa, yoksulluğa, baskılara dur diyelim, birlikte değiştirelim” mottosuyla hazırlanan ve Amed ile İstanbul’un kardeş ruhunu birleştirmeyi amaçlayan mitingin bu açıdan hedefine de ulaştığını söyleyebiliriz.
O gün Kartal Meydanı’nda birbirine çarparak ezgileşen halkların sesinin gösteri toplumlarının uyutulma gösterilerinden farklı bir şey olduğunu idrak etmek gerekir. O ortamdaki ritmik ezgisellik otokrasiye karşı içi boş bir şovdan ziyade daha derin bir yerden yükselen bir özgürlük avazı ve birbirlerine yeniden kavuşan kardeş seslerin gücü gibiydi. Dolayısıyla Kartal Mitingi 7 Haziran sürecinin jenerik mitinglerinden biri oldu diyebiliriz. Yarım asra dayanan bir toplumsal hareketin bakiyesi olan HDP’nin ufkunun, siyasal hedeflerinin, stratejik ve politik uyumunun ilk deneyimi olması nedeniyle de önemli olan mitingi büyük ölçüde başarıyla geçilmiş bir sınav olarak görmek abartı olmayacaktır.
Bu sınav, ülkede her geçen gün daha da örselenen umudun canlanması açısından da önemliydi. Özelikle HDP’nin hesaplarının bloke edilmesi ve kapatma davasıyla etki alanının daraltılmaya çalışıldığı bir dönemde HDP’nin üçüncü yol fikriyatının blokaj politikalarıyla etkisizleştirilemeyeceğinin somut bir göstergesiydi ve hem iktidar blokuna hem de altılı masaya önemli mesajlar veriyordu. Lakin siyasal rejime benzer saiklerle HDP’nin hem bir fikriyat, hem niceliksel bir ağırlık, hem de siyasi dengeleri değiştiren bir aktör olduğu gerçeğini görmemeye hatta yok saymaya çalışan Millet İttifakının tutumuna karşı da kendi özgül ağırlığını ve potansiyelinin sınırlarını gösteren bir miting oldu.
HDP’nin sosyal dinamiklerinin ortadan kaldırılmaya çalışılarak üzerinde inşa edildiği temel değerlerin altının oyulmaya çalışıldığı bir dönemde, HDP fikriyatının ulaşabileceği farklı toplumsal kesimlerin varlığını gösteren Kartal Mitingi, aynı zamanda HDP fikriyatının sınırlarını göstermesi açısından da oldukça dikkat çekiciydi. Kişilere odaklanmayan, temel bir fikriyatı ve ortak bir kurtuluş yolunun imkânlarını ortaya koyan bu iddia, öte taraftan siyasetin çoğunlukla erkek siyasi figürler etrafında yürütüldüğü bir dönemde, şahıslara odaklanmayan, ilkeleri, politik hedefleri ön plana koyan bir siyasal stratejinin varlığına duyulan ihtiyacı da tekrar hatırlattı.
Kartal Mitingi, Türkiye’nin mevcut ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlarına Cumhur ve Millet ittifaklarının misyon ve vizyonlarının çare olamayacağını, bu konularda umudun üçüncü yol siyasetinde olabileceğini gösteren ve ana omurgasını HDP’nin oluşturduğu Emek ve Demokrasi İttifakı’nın tarihsel sorumluluğuna işaret eden bir mitingdi. Bu miting ile ortaya çıkan enerji, sinerji ve büyük potansiyel hem iktidar hem muhalefet hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’na yeni Türkiye’nin inşasında ihtiyaç duyulan dinamikleri göstermesi açısından dikkate değerdi.
Azad Barış kimdir?
Dr. Azad Barış, sosyolog, akademisyen, yazar, aktivist ve Spectrum House Araştırma ve Düşünce Kuruluşu Genel Direktörü. Lisans ve yüksek lisans derecelerini Hamburg Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden, doktora derecesini ise felsefe alanında Leuphana ve Ruhr Üniversitesi’nden almıştır. Leuphana Üniversitesi’nde Kültürlerarası İletişim ve Uygulamalı Kültürel Çalışmalar alanında öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır. 1998’den beri Êzidîler başta olmak üzere azınlıklarla ilgili birçok projede yer almıştır. Avrupa içi entegrasyonu, neoliberalizm ve sosyalizasyon teorileri başta olmak üzere sosyal bilimler alanında çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca azınlıklarla ilgili kültürel antropolojik ve inanç kökenleri üzerine birçok çalışması bulunmaktadır. Bugüne kadar uluslararası birçok gazete ve dergide makale ve yazıları yayınlanmıştır. Kuruluşlarından itibaren Yeni Yaşam Gazetesi’ne ve Gazete Karınca’ya yazılar yazmaktadır.