HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, Diyarbakır’da “Kayyımın kadın alanındaki tahribatları ve ortak mücadele hattını oluşturma” konulu panel düzenledi. Panelde konuşan SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, kayyım atamalarının bölgenin özel kimliğinden kaynaklı olduğunu belirtti.
HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, Diyarbakır’da bulunan Amed Şehir Tiyatrosu’nda “Kayyımın kadın alanındaki tahribatları ve ortak mücadele hattını oluşturma” konulu panel düzenledi. Panelin açılış konuşmasını HDP Kadın Meclis Sözcüsü Ayşe Acar Başaran yaptı. Başaran, 2016 yılından bu yana kayyım yarattığı tahribatlara tanık olduklarını belirterek, kayyımların ilk işinin kadın kurumlarını kapatmak olduğunu söyledi.
Başaran, şunları dile getirdi:
2016 yılından bugüne kadın kurumlarının kapatılması, kayyım atanan şehirlerde kadına yönelik şiddetin artışı iktidarın yürüttüğü politikaların sonucudur. Kadınlar şiddete uğradıklarında iktidara bağlı merkezlere gitmeyi tercih etmiyorlar. Ya evlerine gönderildiler, ya da suçlu çıkarıldılar. Kadınlar bu nedenle belediyelerimize bağlı olan merkezlerimizde kendilerini daha güvenli hissettiler. Kadınların bugün şiddete uğradığında gidebileceği çok az kurum var. Bu kurumlarda iktidarın hedef haline getirildi.
Kadınların ortak mücadele mekanizmalarını kurması gerektiğini vurgulayan Başaran, “Bizlerle sınırlı kalmamalı. Diğer partilerle bu dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. Ortak mücadele hattı, kadın mücadelesinin nasıl dönüşüm yarattığını gösterecek” diye konuştu.
‘Kadınlar bu saldırıları püskürtebilir, ortaklaşmamız gerekiyor’
Panelde konuşan Mersin Akdeniz Belediyesi önceki dönem Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, yerel yönetimlerin önemine değindi. Kürt kadın belediyeciliğin 1999 yılında HADEP’in kuruluşuyla başladığını da hatırlatan Mutlu, eş başkanlık sisteminin önemini de anlattı.
“Erkeklerin bizi tanımladığı dönemde, bir yandan erkek egemen cinsiyetine karşı mücadele ederken diğer yandan da kendimizi dönüştürmek için mücadele ettik” diyen Mutlu, “Belediyelerde toplumsal cinsiyete duyarlı hizmetler başlattık. Kadın müdürlükleri oluşturduk. Kürt kadın belediyeciliği güçlü bir örnek oldu” dedi.
Kadınların aynı zamanda demokratikleşme mücadelesi de yürüttüğünü söyleyen Mutlu, “Yatay, iktidarsız mücadele esaslı bir yola ihtiyaç var” diye konuştu.
‘Kadınlar kayyumlar eliyle kimliksizleştiriliyor’
Panele katılımcı olarak katılan Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER) Koordinatörü Yüksel Genç, kadının kimliksizleştirme sürecinde kayyımın hayata geçirildiğini ifade ederek, “Kürdistan’da kadınlar kayyımlar eliyle kimliksizleştiriliyor” dedi.
Kayyum uygulamalarına değinen Genç, şunları belirtti:
Kayyım uygulamasının adı sömürge valiliğidir. Kendisine çok sık rastlanan bir uygulama. Bu ilk değil. Osmanlı’nın son dönemlerinde her eyalette seçilen isimlerden olurdu. Vergilendirme yasalarındaki değişimlerle birlikte dışarıdan mutasarrıf vali atama uygulaması başladı. Cumhuriyet sonrası tercihen tek ulus ya da ulus devlet formunun içerisinde oturtulan bir mekanizma olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlarımızın el vereceği başka uygulamalarda oldu. Bunlar kayyımın önceki evreleri olarak karşımıza çıkıyor. Burada hiç bitmez OHAL. İkili hukuk sistemi, İstiklal Mahkemeleri uygulamalarıdır. Özel vali uygulamaları, süper vali uygulamalarına tanığız.
‘Bu tipik sömürge uygulamalarıdır’
Kayyım atamalarının bölgenin özel kimliğinden kaynaklı olduğunu dile getiren Genç, “Bu tipik sömürge uygulamalarıdır. Tariflemeyerek mücadele biçimleri de uzatıldı. Kayyım atamalarının bize farklı gelmesinin nedeni, 80’ler sonrası elde edilen kazanımların hedeflenmiş olmasıdır” dedi.
‘Kayyımdan sonra en az 43 kadın kurumu kapatıldı’
Genç, kayyımlarla kadınların kendini yalnız hissetmeye başladığını söyleyerek, şunları da dile getirdi:
Kayyım öncesi o kadar çok kadın kurumu vardı ki kendimizi hiç yalnız hissetmedik. Dışarıdaki kadınlar, evinde oturan kadınlar sıkıntı yaşadığında başvuracağı yerler vardı. Kayyımdan sonra en az 43 kadın kurumu kapatıldı. Bu oldukça mühim. 43 kadın kurumu, kadınların durduğu yerde, sokakta, evde kendisini güvende hissedebileceği bir yer olarak görülüyordu. Sahada çalışırken, son 7 yılda nelerin yıkıldığını görüyoruz. Kadınların yıkım sürecine girdiğini gördüm. Bu kez geçmişten farklı olarak daha mutsuz etmesinin nedeni, kadının birlikte var olma sürecini tanımasından kaynaklanıyordu. Kadınlar evlerinde o kadar mutsuz değildi, çünkü bir mücadele ağı yoktu. Ama şimdi çok mutsuzlar.
Genç, sözlerini şöyle sürdürdü:
İnsanların kendi başının çaresine bakması daha derin hissedildiği ağların derinleştirildiğini gözlemiyoruz. Örgütsüzleştirerek, bir apolitik kuşağın önü açılıyor. Ne yazık ki kadın da çok fazla etkileniyor. Kadın intiharlarında, Diyarbakır’da son yıllarda artış gösteren ilk 3 kent arasında. Bir başka araştırmaya göre, Türkiye genelinde uyuşturucu kullanımında Diyarbakır’da yüzde 10. Kadınların uyuşturucuya nasıl eriştiğine dair, total yanıt tanıştıkları erkek vasıtasıyla yanıtı geliyor. Kadınların önemli bir kısmı ailesine söyleyemiyor. Üniformalı şiddetle karşı karşıya geliyoruz.
‘Kadınlar kendini güvende hissetmiyor’
Kayyım kentlerinde kadınların kendini güvende hissetmediğini aktaran Genç, şu bilgileri verdi:
Kadınlar kendini Türkiye’de güvende hissetmiyor. Kısmen güvende hissedenler yüzde 3,8, güvende hissedenler yüzde 2,5. Bu sadece Türkiye ile ilgili değil. Kayyım kentinde yaşıyor kadınlar, dayanışma ağına erişemiyor. Diyarbakır’da kadınlar yüzde 87’si kendini güvende hissetmiyor. Bu önemli. Kamu kurumlarında da kadınlar kendini güvende hissetmiyor. ‘Kendinizi en çok nerede hissediyorsunuz’ diye sorduk; yüzde 71’e yakını evde, aile içinde cevabı verdi. Aile içinde ne kadar güvende hissediyor kadınlar? Yüzde 22,5 evde kendini güvende hissediyor. Evdeki güvenlik pozisyonu da bu. Kadınlar evinde de güvende değil.
Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Elvan Koçer, kayyım atamalarının kültür sanat çalışmalarına etkilerine değindi. Koçer, kayyım atamalarıyla kadın kurumlarında olduğu gibi kültür sanat kurumlarının da kapatıldığını hatırlatarak, “Yerel yönetimlerde yasalarla belirlenen sorumlulukları vardır. Yaşadığımız süreçlere baktığımızda, Kürt siyaseti dilin, kültürün olduğu bir dönemde yönetime geldi. Asli görevi olan yol ve kaldırım çalışmalarından tutalım, şebeke suyuna ulaşmasına kadar varan sorunlar vardı. Daha elzem olan, bastırılmış coğrafya sorunu vardı” dedi.