Kimin kurtuluş savaşı?

Kimin kurtuluş savaşı?

İbrahim Aslan

Türkiye’de özellikle sağcı iktidarların tipik özelliğidir; ekonomiyi kötü yönetir, kaynakları talan edip, memleketi soyup soğana çevirirler. İşler artık yürümeyecek noktaya geldiğin de ise, hemen bir kurtuluş savaşı başlatırlar…

Bu kurtuluş savaşlarının ortak özelliği; artık ekmek dahi almakta zorlanan milyonlarca yoksulu, işçi ve emekçiyi o ekmekten de mahrum etme savaşıdır.

“Kemer sıkacağız” derler… Milyonlarca yoksulun, işçinin ve emekçinin canını çıkarırlar ancak küçük bir azınlığı o kemer sıkma politikasıyla zenginleştirdikçe zenginleştirirler.

“Kurtuluş savaşı” derler… Ejder meyveli yemeklerden, uçan, yüzen, yürüyen saraylardan vazgeçmezler.
Oy almak, toplumu kandırmak için “Haçlılar saldırıyor” derler… Dolar, Euro için düşman diye topluma sundukları ülkelerin yöneticileriyle can ciğer kuzu sarması olurlar. O ülkelerin yöneticileriyle 5 dakika görüşmek için çevirmedik dolap, atmadıkları takla kalmaz.

“Bize darbe yapanların arkasındaki ülke” diye nitelendirdikleri ülkenin şeyhini, getireceği dolarlara memleketi peşkeş çekmek için el pençe divan beklerler.

“Vatan, millet, Sakarya” naraları atarlar, ülkedeki tüm farklı kimlikleri hedef alırlar vatanseverlik üzerinden; ancak çocukları veya kendileri ise askerliklerini bedelli yaparlar.

Savaş alanlarında, çatışma bölgelerinde yaşamını yitirenler, o kemer sıktırdıkları, kuru ekmeğe, kuru soğana muhtaç ettikleri milyonlarca yoksulun, emekçinin çocuklarıdır. Kendileri ve çocukları ise pudra şekeriyle lüks otomobillerde, bilmem kaç yıldızlı otellerde, kumarhanelerde günlerini gün ederler.

Siyasal İslamcı-sağcı AKP iktidarı da son yıllarında yanına MHP’yi de alarak ülke ekonomisini savaş politikalarıyla, rant ve talan politikalarıyla adeta iç etti.

Şimdi dolar, euro, altın yükseldikçe yükseliyor. Türk Lirası dünyada dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi oldu.

İnsanlar ekmek alamıyor, sebze meyve alamıyor, kuru soğan alamıyor, yağ alamıyor, şeker, çay ve un alamıyor. Yoksullar neye el uzatsalar, elleri yanıyor.

“Geçinemiyoruz” diyen milyonlar, bu duruma isyan ettiklerinde polis saldırısıyla karşı karşıya kalıyor. “Açım” demeleri dahi “Vatan haini” ve “Terörist” diye nitelendirilmelerine yetiyor.

İktidarların bu omurgasızlığını sahip oldukları ideolojilerden, temsil ettikleri sınıftan bağımsız olarak ele alamayız. Bunun farkındayız ancak AKP’nin memleketi getirdiği noktaya ilişkin söylenecek çok söz var.
21 yıldır tek başınıza ülkeyi yönetiyorsunuz. Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle yanınıza MHP’yi de alarak zaten tek adam rejimini kurumsallaştırdınız. Astığınız astık, kestiğiniz kestik. Hesap vereceğiniz hiçbir yapı bırakmadınız.

Yargı emrinizde, basın tekelinizde, asker, polis, bekçi hepsi sizin için hizalanmış durumda. Peki bu içerisinde bulunulan durumdan dolayı kimi suçluyorsunuz?

Ekonomiyi ne HDP yönetiyor ne CHP yönetiyor ne de İYİ Parti. Tüm kararlar, “Ekonomiyi uçuracağız” diye partili cumhurbaşkanlığı sistemini getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkıyor.

Durum bu kadar berrak iken, kurtuluş savaşını kime karşı veriyorsunuz? Sorusunu sorarlar size.

Ekonomi batmışsa, insanlar evlerine kuru ekmek götüremiyorlarsa, açım diye kendisini yakıp intihar ediyorlarsa, döviz kurlarının yükselişini önlemek adına sadece 2018-2021 Mart arasında 228 Milyar dolar ve şimdi eksi 35 milyar dolar iç edilmişse bunun sorumlusu kim?

Aç kalmamak için çektikleri tüketici kredisini ödeyemeyenlerin oranı bir yılda yüzde 127 artarak 788 bin 861 kişiye çıkmışsa kim bunun sorumlusu?

Cevabı ben vereyim: Bunun tek sorumlusu iktidardır.

Şimdi deneymiş “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz. Kuru ekmek yiyin, soğan yiyin…”
Bırakın bu teraneleri.

IMF programlarıyla üretimi sıfırladığınız, her şeyini sattığınız, tarımını çökerttiğiniz, hayvancılığını bitirdiğiniz ülkede ihracatla ekonomiyi canlandıracakmışsınız? Aldığınıza ve sattığınıza bir daha bakın derim.

Ekonomiyi tamamen dışarıya bağımlı hale getirdiniz. Hangi sektör kaldı ki dışarıdan ara malı almadan ihracat yapsın. Tarım ve hayvancılık cenneti denilen bu coğrafyanın insanına samanı, kurbanlık ineği, tahılı dahi fahiş fiyatlarla dışarıdan aldırtıyorsunuz.

Hayek’in iktisadi teorisiyle Çin olacakmışsınız ve bunun için her zaman aşağıladığınız baldırı çıplak yoksulları kurtuluş savaşına çağırıyorsunuz. Bu tek kelimeyle aymazlıktır.

Eğer birileri kurtuluş savaşı verecekse şu milyar dolarlarına milyar dolar ekleyen zenginler versin.

Cebimizden aldığınız vergilerimizle yaptırıp teminatlar verdiğiniz, geçmediğimiz köprülerin parasını bizden alarak yedirdiğiniz 5’li çete müteahhitleriniz versin kurtuluş savaşını.

Acı reçeteleri önce işin kaymağını balını yiyenlere içirin. Çok kazandılar, eğer vatanseverlerse bu kez biraz az kazansınlar ve katılsınlar kurtuluş savaşınıza!

Bu kimin kurtuluş savaşı ve gerçekten aynı gemide miyiz? sorularını bugün herkes döne döne kendisine sormak, nasıl ve ne için mücadele etmesi gerektiğinin yanıtı bulma zorunluluğu ile karşı karşıyadır.
‘Geçinemiyoruz’ diyen milyonlarca yoksulun, işçi ve emekçinin vereceği savaş ancak kendi hakları için olur.