Türkiye’nin askeri operasyonda kimyasal silah kullandığı iddiaları üzerine açıklama yapan DTK, TJA, DBP, HDP ve ÖHD uluslararası kamuoyuna çağrıda bulundu.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Tevgera Jinan Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Türkiye’nin, Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik düzenlediği askeri operasyonda kimyasal silah kullandığı iddiaları ve paylaşılan görüntüler için açıklama yaptı.
DBP’nin Diyarbakır’daki Genel Merkez Danışma Bürosu’nda yapılan ortak açıklamada, siyasi parti temsilcileri konuştu. DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, “İktidar insanlık suçu işliyor. Her türlü yasaklı ve kimyasal silah Kürdistan’da kullanılıyor. Bu silahları Türkiye’ye Birleşmiş Milletler üyesi devletler veriyor” dedi.
Birleşmiş Milletler’in (BM) Cenevre Sözleşmesi ile kimyasal silah kullanımını insanlık suçu olarak kabul edip yasakladığını hatırlatan Öztürk, şunları ifade etti:
Son görüntülerle insanlık suçu artık tüm kamuoyu tarafından görülüyor. İnsan haklarını savunanların sessizliği, Türkiye’yi cesaretlendiriyor. Demokrasi ve özgürlüğü savunanlara sesleniyoruz, insanlık onuru Kürdistan’da ayaklar altına alınıyor. Buna sessiz kalarak, insanlık onurunu, demokrasi ve özgürlüğü savunamayız. Bu kabul edilemez. İnsanlığa karşı suç işleyenlere karşı demokratik tepkimizi her alanda göstermeliyiz. Sessiz kalarak, bu suça ortak oluyoruz.
‘Son 6 ayda yaklaşık 3 bin kez kimyasal silah saldırısı gerçekleşti’
HDP adına açıklama yapan Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, “Dünya kamuoyu bu vahşete sessiz kalmamalı. Açıklananlara bakıldığında, son 6 ayda yaklaşık 3 bin kez kimyasal silahla saldırı gerçekleşti. İktidar siyasetini bu savaş ile yürütmeye çalışıyor. Halk bunu kabul etmemeli” şeklinde konuştu.
Kimyasal silahların yasak olduğunu hatırlatan Tosun, “İnsanlık ahlakı ve insanlık vicdanı bu suça sessiz kalmamalı. Bu dünya kamuoyunun utancıdır. Bugün Kürtlere karşı kullanılıyorsa, yarın diğer halklara karşı da kullanılabileceği unutulmamalıdır” dedi.
‘İnsanlık suçu’
DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz de, “OPCW, WHO, BM ve Avrupa Birliği ile sağlık örgütleri gibi, bu konuda çalışma yürüten kurumların, kimyasal silah kullanımı için girişimlerde bulunulması gerekiyor” dedi ve ekledi:
Eğer bu tarihi süreçte sessiz kalınıyorsa, bu kurumlar halen üzerine düşeni yerine getirmiyorsa, bu kurumlar kendi politikalarına ters düşüyorlardır. Bu kurumların acil olarak kimyasal ve yasaklı silahlara ilişkin girişimlerde bulunmalı, sessiz kalmamalı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaptığı insanlık suçudur. Kendine insanım diyen, yazarların, sanatçıların, uluslararası kurumların bu katliama, bu vahşete, bu yasakçı zihniyete sessiz kalmaması gerektiğini belirtiyoruz.
Uluslararası denetim mekanizmalarına çağrı
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) yaptığı yazılı açıklamada, iddiaların daha önce de gündeme geldiği ancak hiçbir uluslararası denetim mekanizmasının harekete geçmediği ifade edilerek şöyle denildi:
20-27 Eylül’de bölgeye gitmek isteyen uluslararası heyete (IPPNW) Bölgesel Yönetim izin vermedi. IPPNW raporunda; “Bu görev sırasında, Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin olası ihlallerine ilişkin bazı dolaylı kanıtlar bulundu: Türk Ordusu tarafından terk edilmiş bir alanın yakınında, klasik bir kimyasal savaş ajanı olan klor üretmek için kullanılabilecek hidroklorik asit ve çamaşır suyu içeren kaplarda bulunan malzeme. Aynı yerde, kimyasal silahlara karşı koruma sağlayan gaz maskelerinin konteynırları da bulundu” tespitlerine yer verildi. Ancak şu anda ilgili bölgeye herhangi bir erişim mümkün değil.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)’ne üye devletler soruşturma talep etmeli, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) tarafından derhal bir inceleme ve soruşturma yürütülmeli, Yine BM’ye üye devletler soruşturma talep etmeli, BM Genel Sekreteri’nin biyolojik veya kimyasal silah kullanımını araştırmak için özel mekanizmasını kullanarak; inceleme ve soruşturma başlatmalı.
OPCW: Devletler talep etmezse araştıramayız
Öte yandan OPCW’ye mail yoluyla ulaşarak, konuya ilişkin fikrini ve neden sessiz kaldığını soran Jinnews aldığı yanıtı şöyle paylaştı:
Görüşme talebimize yanıt veren örgüt, röportaj talebini reddederek sorumuza “Taraf devletler inceleme ve araştırma talebinde bulunmadıkça ‘iddiaları’ araştıramayız” yanıtını verdi. Örgüt, Türkiye’nin de sözleşmenin imzacılarından olduğunu hatırlatarak, “Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, tüm bir kitle imha silahı kategorisini ortadan kaldırmayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır ve faaliyet alanı, içeriği oldukça kapsamlıdır. Anlaşmayı imzalayan ve onaylayan ülkelerin tüm hükümlerine uymaları zorunludur. Türkiye, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni 1997 yılında onayladı” demekle yetindi.
Hulusi Akar daha önce reddetmişti
Kimyasal silah iddiaları yeni değil. Daha önce de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kürdistan Bölgesi topraklarındaki operasyonları esnasında Avaşin-Basyan, Zap ve Metina bölgelerinde kimyasal silah kullandığı iddiası dile getirildi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun 16 Kasım 2021 tarihindeki toplantısında HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, bu iddiaları Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a sordu. İddiaların doğru olmadığı yanıtını veren Bakan Akar, TSK envanterinde kimyasal silah bulunmadığını söyledi.
Akar, “Böyle bir şey ne alındı, ne de saklı ya da gizli. TSK envanterinde kesinlikle ve asla herhangi bir şekilde gaz kimyasal silah yok. Böyle bir şey söz konusu değil. Böyle bir şey yok. Bu kimyasal silahların nereden alındığı, nereye gittiğinin takibi çok kolaydır” ifadelerini kullandı.
Sınır bölgesinde operasyonlar sürüyor
Milli Savunma Bakanlığı, 28 Mayıs 2019’da Hakurk bölgesinde Pençe Operasyonu’nun başlatıldığını duyurdu. Bakanlık bir yıl sonra 17 Haziran 2020’de de Haftanin’de “Pençe Kaplan” adıyla karadan operasyon başlattığını duyurdu. Operasyon kapsamında TSK unsurları sınırdan kilometrelerce içeri geçip askeri üs kurdu.
Ardından Türk Silahlı Kuvvetleri 23 Nisan 2022’de Metina, Zap ve Avaşin-Basyan’da “Pençe-Şimşek” ve “Pençe-Yıldırım” adıyla operasyon başlatmıştı. TSK 17 Nisan 2022’de de Metina, Zap ve Avaşin-Basyan bölgelerinde karadan ve havadan “Pençe Kilit” adıyla askeri operasyon başlattı.