Kobani Davası | ‘Son 50 yıllık süreç için hakikat komisyonu kurulsun’

Kobani Davası | ‘Son 50 yıllık süreç için hakikat komisyonu kurulsun’

Tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata, Kobani Davası’nda hakikat komisyonu kurulması  gerektiğini hatırlatarak, Kürt sorunu için acil barış çağrısı yaptı.

HDP eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobani Davası’nın 10’uncu duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görüldü.

Duruşma verilen aranın ardından HDP eski milletvekili ve Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam etti.

‘Yargılanmamın tek nedeni genel merkez tweetini paylaşmam’

Mahkeme başkanının “Savunma fail ve fiille ilgilidir. Savunmanızı dosya kapsamında yapın” ifadelerine yönelik, mahkemede siyasi kimliği olan insanların yargılandığını ifade eden Ata, şunları söyledi:

 “Madem burada yargılanıyorum, yurttaşı olduğum ülkeye dair de yaptığım açıklamalar savunmamın bir parçasıdır. Tutuksuz yargılandığım bütün davalar tutuklama gerekçem. Biz tarihsel bir süreçte yargılanıyoruz. Hangi aşamada ne dediğimin farkındayım.”

Heyet adına üzgün olduğunu belirten Ata, “Bu dosyada keşke fail gelse dese ki ‘Beni Ayla Hanım yönlendirdi.’ Bu dosyada yargılanmamın tek nedeni genel merkez tweetini paylaşmamdır. Fail olmadan failin azmettiricisi olur mu? Bizi yargılıyorsunuz. Dinlemek, tahammül etmek zor olabilir ama zorundasınız” dedi.

Daha sonra söz alan Ata’nın avukatı Özgür Erol, Ata’nın savunmasına dair başkanın göstermiş olduğu tavrı eleştirdi. Erol, “Sizin canhıraş müşteki arayışına bizim itirazımız yokken siz de bizim savunma stratejimize itiraz etmeyin” dedi.

Mahkemeden ara karar

Ata müdafi Erol’un beyanlarına ve Gültan Kışanak’ın söz alma talebine istinaden ara karar veren mahkeme heyeti, kararında “Bilmeyenler yönünden öğrenilmesi ve bilenler yönünden tekrar hatırlatılması babında 5271 sayılı CMK’nin 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının H bendinde sorgunun şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenilmesi olarak tanımlandığı, bu kapsamda kovuşturma aşamasında sorgu ve savunmanın kovuşturmaya konu suçlarla ilgili olması gerektiğinin ihtarına, sanık Aysel Tuğluk’la ilgili savunma yapıp yapamayacağı hususunda dosyada mevcut bulunan adli raporlar ve sanığın görmüş olduğu tedavilere ilişkin belge ve raporlar kapsamında ATK’den rapor aldırıldığı, ayrıca tanık olarak bu hususta beyanda bulunacağı belirtilen Gültan Kışanak’ın bu alanda bir uzmanlığının olmaması ve sanık olması nedeniyle beyanda bulunamayacağı, Tuğluk’un müdafilerin bulunduğu ve müdafilerin yazılı ve sözlü beyanlarıyla bu husustaki taleplerini ve itirazlarını dile getirdikleri anlaşıldığından Kışanak’a söz verilmesine gerek olmadığı karar verildi” diye açıkladı.

‘Bizi yargılarken bizi tanımak zorundasınız’

Ardından tekrar söz alan Ata, “Bizi yargılarken bizi tanımak zorundasınız. Bizi tanımanıza fırsat sunan bizleri tanımayı reddediyorsunuz. En nihayetinde vicdanınızla hareket etmek durumundasınız. Burası hala bir yargılama makamı. Biz tarihe not düşmek istiyoruz” dedi.

‘Bir hakikat komisyonu kurulması’ çağrısı

Mahkemenin hakikati açığa çıkarma konusunda sorumlu olduğunu hatırlatan Ata, şunları dile getirdi:

“Toplum sadece A Haber’in hakkımızda hazırladığı dosya haberlerle mi hakikati öğrenecek. Bu dosyadaki hakikat 6-8 Ekim’de sokakta paramiliter güçlerin olduğu ve birilerinin bu güçlere silah verdiği gerçeğidir. Hakikate el konuluyor. Bu dosyadaki hakikat nedir? Biz bunun araştırılması konusunda her defasında ısrarımızı sürdürüyoruz. Bize yaklaşımınız bize güven vermiyor ama en azından bizim baktığımız yerden bir yargılama gerçekleşsin istiyoruz, o yüzden söz kuruyoruz. Anayasada hakikat hakkı tanınmış değil. Hakikati bilme hakkı doğrudan insan onurunu koruma ilkesidir. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bu tanım bilirkişiler tarafından sunulmuştur. Parlamentoya bir hakikat komisyonu kurulması konusunda çağrımız vardı. Sadece 6-8 Ekim için değil Türkiye’de 50 yıldır içinde olduğumuz süreç için istiyoruz. Sorunlar birden açığa çıkmıyor. Burada olmamızın sebebi Kürt sorunudur. Her sorun birer kuluçka dönemidir. Bu sorunun kuluçka dönemine değinmeden sorunları anlatamayız.”

‘Barış acilen sağlanmalıdır’

Uluslararası araştırma raporlarına göre çatışmalarda devletin ve örgütün çoğunlukla ilk 5 yılda zafer elde ettiğini hatırlatan Ata, PKK ile Türkiye arasındaki on yıllardır süren çatışma halinin uzun süredir iki tarafa da sadece zarar verdiğini ve barışın acil sağlanması gerektiğini vurguladı.

Kürt siyasi hareketinin yakın tarihine değinen Ata, bir konferansa katıldıkları için Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den (SHP) ihraç edilen Kürt milletvekillerinin daha sonra Halkın Emek Partisi’ni (HEP) kurduklarını, kapatılmasının ardından ise siyasetin Demokrasi Partisi’nde (DEP) devam ettiğini ve çözüme giden yolda HDP’ye kadar gelen süreci anlattı.

Orhan Doğan’ın ‘Bu ülkeye demokrasiyi Kürtler getirecek’ sözlerini hatırlattı

HDP’ye yönelik bir kapatma davasının açıldığını belirten Ata, bu çabaların her defasındaki gibi boşa düşeceğini söyledi. Ata, “Kürt siyasetçileri hapse atmakla, partilerini kapatıp dokunulmazlıklarını kaldırmakla bu mesele çözülmez” dedi. Ardından Orhan Doğan’ın, “Toplumsal uzlaşmayı istemeyen kimselerin televizyonlarda teşhir edildik, yargılanmadan suçlu olduk. Mitinglerde linç edilmesi gererken insanlar olduk. Bugün birileri bizi yargılayabilirler. Düşüncelerimizi mahkûm edemedikleri için ellerimize kelepçe de vurabilir. Ancak asıl bölücü olan seçilmişleri hain ilan edenlerdir. Asıl bölücü olanlar Türkiye’nin bir bölgesini farklı diğerlerini farklı yönetenlerdir” sözlerini hatırlatan Ata; Doğan’ın, “Bu ülkeye demokrasiyi Kürtler getirecek” cümlesinin hala güncel olduğunu söyledi.

Kürt sorununun çözümünün mümkün olduğunu ifade eden Ata, bunun için dünya tarihine bakmanın yeterli olduğunu belirterek çözümün mümkün olduğunu kaydetti.

Dosyanın çözüm arayışından intikam alma amacında olduğuna dikkat çeken Ata, şunlara dikkat çekti:

“Öcalan Çözüm süreci sürecinde devlet yetkililerine ‘Biz 1993 yılından beri devletle görüşüyoruz. Bu sefer bir farkı olacak mı’ diye belirtmişti. PKK’nin ilk ateşkesi 1993’teydi. Sayın Öcalan’ın ilk ateşkese dair yaptığı ve Sabah, Hürriyet gazetelerine konu olan bir açıklaması var. Sayın Öcalan, o açıklamada, ‘Bu savaşa son verip masaya oturalım. Bunu mümkün kılabilmek için ateşkese ihtiyaç duyuyoruz. PKK’yi meşru bir partiye dönüştürmek istiyoruz. Siyaset yapma izni istiyoruz. Eğer Kürtler için bir sorun oluşturuyorsa kenara çekilmeye hazırım’ diyor.”

‘Çözüm süreçlerinin en büyük garantörü halktır’

1999’dan 2004 yılına kadar İmralı’da devam eden süreci ve PKK’nin tek taraflı silah bırakıp görüşmelerle çözüm arayacaklarını açıkladıkları dönemi hatırlatan Ata, şunlara dikkat çekti:

“Sadece silahların susmuş olması çözüm için yeterli değil. Çözüm süreçlerinin en büyük garantörü halktır. O süreçte ciddi bir rahatlama vardı ve bir daha silah devreye girmeyecek düşüncesi açığa çıktı fakat iyi değerlendirilemedi.”

Sürecin bitirilmesi sonucu şiddetin sürmesini isteyen güçlerin kazandığını söyleyen Ata, şöyle devam etti:

“Bu sürecin en önemli gelişmesi PKK’nin sınır ötesine çekilmesiydi. 2013’te başlayan Çözüm Süreci’nde de PKK sınır ötesine çekilmişti. Öcalan’ın, ‘Türkiye’de şiddet ve çatışma ortamı insan hakları önünde engel teşkil etmektedir. Bu nedenle PKK’nin 98’den bu yana tek taraflı sürdürmeye çalıştığı ateşkesin karşılıklı olması çağrısında bulunuyorum. Ulusal ve uluslararası hükümet kuruluşlarının da olumlu anlamda çağrıya uymaları çağrısında bulunuyorum’ sözleri vardı. Ardından güçler sınır dışına çekildi. Bu süreçte beklentiyi karşılamasa da bir pişmanlık yasası çıkarıldı ve gelişmeler sonucunda dağdan iniş sağlanmasa da büyük oranda militanlar sınır ötesine çekildi.”

O dönem demokrasi anlamında atılan adımlardan birinin de Kürtçe TV kanalı olduğunu vurgulayan Ata, “TRT 6’nın açılmasına ‘ülke bölünür’ diye en çok tepkiyi gösteren Devlet Bahçeli, şu anda iktidarın küçük ortağı durumunda. Ama gördük ki ülke bölünmedi” dedi. Barış sürecinin dipnotlarına değinmeye devam eden Ata, Kürt dili için özel kursların açıldığını hatırlattı. Ata,  şunları da dile getirdi:

“Bazı kurslar kapılarının yüksekliği uygun değil diyerek kapatılsa da nihayetinde açtık. Kendi anadilimizi kurslarda öğrenmek zorunda kalmak Türkiye demokrasisi için talihsiz bir durumdu fakat dönem açısından önemliydi.”

‘Öncelikle karşılıklı olarak atılması gereken adımlar var’

Türkiye’yi yönetenler açısından savaş sürecine bir daha geri dönülmemesi konusunda atılacak adımlar olduğunu ifade eden Ata, “2002’den beri aralıksız devam eden bir iktidar ve bu yıllarda yaşanan 3 barış denemesi var. Bu sorunun çözülmesi isteniyor mu? Asıl mesele bu. Yoksa bu ülkenin güvenlik birimleri, istihbarat birimleri sorunun nasıl çözüleceği biliniyor. Örgüt silah bırakmalıdır, bu kuşkusuz. Ancak öncelikle karşılıklı olarak atılması gereken adımlar var. Güven ortamının oluşması gerek. Bu süreç içinde Abdullah Öcalan’ın avukatlarına verdiği 10 maddelik çözüm önerisi çok önemliydi. Öneride köy korucularının dağıtılması, geçmişle yüzleşme komisyonlarının oluşturulması, barış ve demokrasi komitelerinin kurulması gibi başlıklar vardı. Bu öneri hükümet tarafından kabul görülmedi ve ardından süreç sona erdi. Bir kez daha barış fırsatı kaçtı” ifadelerinde bulundu.

Duruşma Salı günü  saat 10.00’da görülmeye devam edecek.

 

HABER MERKEZİ