Kürd’ü Savunmak

Kürd’ü Savunmak

Av. Elifsu Dilek Şen 

Orhan Gazi Ertekin’in yeni kitabı Epos yayınlarından ocak ayında çıktı.

Bu (kolonyal deneyim) aynı zamanda hukukun adaletle hiçbir alakasının olmadığı bir yerdir, hatta tam aksine savaşları başlatmanın sürdürmenin ve sürekli kılmanın yoluydu Achille Mbembe’ye ait bir cümleyle başlar kitap.

Yargıç, Dr. Orhan Gazi Ertekin’in, kitabın içeriğini anlatmak için oldukça net bir başlık kullanmış.Kitap okunduğunda vurgu yapılmak istenen aslında Kürd’ün başka bir kitle tarafından savunulmaya ne zamanı ne de ihtiyacı olmuştur. Çünkü her Kürd varlığını devam ettirmek için hukuk bilmek zorundadır. Kürd Belediye başkanları görevlerinden alınmış yerlerine kayyum atanmıştır. Kürd kamusu ve Kürd siyasi ekseni yapısal olarak hedef alınmıştır. Hak savunucuları ceza soruşturmalarına tabi tutulmuşlardır. Kürd’ü savunmak kitabı; Kürt hukuk mücadelesinin geçmişi ve bugününü birbirine bağlayan kısa bir özet gibidir.

Orhan Gazi Ertekin

Kürt Meselesi’nden bahsetmek demek uzun bir tarihî geçmişi anlamak ve siyasî, sosyal, kültürel ve yüreklere dokunan birçok boyutu kapsamaktır. Kürdü savunmak demek derin bir tarihsel döneme tanıklık etmek, hem savunanın hem de savunulanın hayatının tüm aşamalarını etkilemesi demektir. Memleketteki fay hatları, Kürt meselesi üzerinde alınan kararlarla dalgalanma yaşamaktadır.
Değişimin çok hızlı yaşandığı memleket siyasetinde “çözüm süreci” şimdilerde bahsedilmese hatta hiç yaşanmamış gibi görünse de, bundan çok kısa bir sure öncesine kadar sorununun çözümünde Kürt muhalefetinin yargıya ilişkin talepleri bulunmakta olduğunu hatırlatır Kürd’ü Savunmak kitabı. Ertekin, kitabında halkı için hukuk mücadelesi vermiş Tahir Elçi, Selahattin Demirtaş, Feridun Yazar’ın yaşamlarını, avukat olma süreçlerini inceler.

Dr. Orhan Gazi Ertekin, tarihsel olarak Kürt siyasetinde savunmayı anlamak ve etkisini değerlendirmek için tarihte arkeolojik bir kazı çalışması yapıyor kitabında. Sadece sınırlı sayıda çalışma yargı konusuna odaklanmakta, yargının Kürt siyaseti arasındaki bağı incelemektedir. Bu bağlamda Dr. Ertekin’in çalışması önemlidir. Memleket tarihi boyunca etnik, kültürel, dilsel, politik talepleri sürekli olarak yasaklanan, suç haline dönüştürülmesinin özeti gibidir Kürd’ü Savunmak kitabı.

Toplumsal sorunlar ancak demokratik bir zeminde çözüme kavuşturulabilir ve süreci de tüm toplumsal sorunların müzakere edilebileceği demokratik bir ortamı yaratabilir. Kürt siyasetinin muhalefeti, çoğu zaman meydan okuma anlamına gelmekte; tarih boyunca yok edilmeye farklı usullerle çalışılmıştır.
Ertekin kitabında kurucu iktidarın birbiriyle uyumlu ve tamamlayan Cumhuriyet tarihinde 1826 Yeniçeri Kırımı, 1860’tan itibaren Türkmen-Avşar Kırımı, 1915 Ermeni Kırımı, 1920 Pontus Kırımı, 1938 Dersim Kırımı yeni Türkiye’nin oluşturulmasında merkeziyetçi hukukun yaratılmasında uğrak noktalar olduğu söyler. Kürtlerin Türkiye hukuk düzenine nasıl yerleştirildiğini sorgular. Kürtlüğün inkârı, onun hak öznesi olarak tarihsel alanının dışına atılmasıyla tamamlanıyor diye belirtir, yazar.

Türkiye hukuk düzeni ‘Ne mutlu Türküm diyene’ çağrısını sevmek ve sevmemek arasındaki eşiğin takdirini geniş bir otorite ve karar alanı olarak bırakır, der. Türklük burada bir mercii, Kürt ise daimi bir sınavda kendisini aklaması gereken bir şüphelidir. Kürtlere yönelik yoğun olarak uygulanan ve nerdeyse Kürtler için tek Anayasa haline gelen Terörle Mücadele Kanuna temas eder.

Selahattin Demirtaş’ın da dahil olduğu Kürt avukat kuşağında Kürt hak hareketi sürecinde artık bir asi olmaktan çıkmış hukuku tekrar inşa edecek bir özne haline geldiğine temas eder Dr. Orhan Gazi Ertekin. Kürtlerin anayasacılık geleneği 1514 Amasya ve İdris-i Bitlisi’ye kadar götürmek gerekir, Kürdlerin Osmanlıdaki politik-hukuki statüsünün Karadağ ile birlikte bir hukuki statüsünü hatırlatır.
Yargı ve hukuk sistemi, devletin gücünü sağlamlaştırmak ve toplumu sürekli baskı altında tutmak için kullanılmaktaydı. Oysa “Toplumsal Adalet” anlayışının amacının ise, toplumun güçlendirilmesi olduğu ifade ediliyordu. Ancak, “Toplumsal Adalet”, tüm toplumsal taleplerin onaylanması anlamına da gelmemektedir.

Selahattin Demirtaş avukat olma sürecine değinen Dr. Ertekin, İnsan Hakları büyük oranda Kürdün alamet-i farikası olacaktır sonucuna değinir. Selahattin Demirtaş sadece Kürt lideri değil aynı zamanda Türkiye siyasetinin kurucu aktörlerinden birisidir.

Orhan Gazi Ertekin, Av. Mahmut Alınak’ın tutuklanma kararından sonra ellerinin kelepçelenmesi sadece fiziksel değil simgesel olarak da derdest anlama geldiğini söyler. Mahmut Alınak, uslanmazdır. Kürt avukatlığı daimi bir sanıklık olarak yapılabilir diye belirtir yazar. Çünkü Kürdün varlık ısrarı hukuk düzenine de kafa tutmayı gerektirir. Kelepçeyi bir Kürd bileziği olarak değerlendiren yazarın Kürd’ü Savunmak kitabı Kürd hak, hukuk hareketine genel olarak anlamak isteyenler için bir başucu kitabı olarak değerlendirilmesi gerekir.

İyi okumalar.