Genel seçim sürecini Gazete Karınca’ya değerlendiren Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve eski HDP Milletvekili Leyla Güven, seçimin milyonlarca insanın iktidarla hesaplaşması anlamına geldiğini söylüyor: Erdoğan dün kitlelere yeni bir dünya ve gelecek vadediyordu, bugün ise en fazla eski ‘güzel’ günlere dönmeyi vadediyor.
Türkiye’nin 11 ilini etkileyen depremlerin ardından cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin planlandığı gibi 14 Mayıs’ta yapılıp yapılmayacağı henüz netlik kazanmadı.
6 Şubat depremlerinden önce, tutuklu bulunduğu Elazığ T Tipi Cezaevi’ne ilettiğimiz genel seçimlerle ilgili sorularımızı yanıtlayan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve eski HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, gerçekleştirilecek seçimi, milyonlarca insanın iktidarla hesaplaşması olarak yorumluyor.
‘Yoksul halklar bu seçimlerde ‘Êdî bese’ diyecek’
Seçim sürecini Gazete Karınca’ya değerlendiren Leyla Güven, AKP’nin yanlış politikaları ve inkârcı tutumuyla Türkiye’nin Apartheid’i haline geldiğini, bir yandan faşizmi kurumsallaştırırken diğer yandan milyonları olağanüstü bir yoksulluğa sürüklediğini ifade ediyor:
“21. yüzyıl insanının yanılgısı, faşizmin tekrar Nazi üniformasıyla geleceğini sanmasıdır” diyor Umberto Eco. Çok doğru! Çünkü faşizmi bir ‘şey’ olarak değil, ideoloji, insan tipi, parti, hareket, devlet biçimi gibi hepsini içiren diyalektik bir süreç olarak görmek daha doğru olacaktır. Biz yıllardır faşizmin kurumsallaştığını söylerken tam da bundan söz ediyorduk. AKP yanlış politikaları ve inkârcı tutumuyla adeta Türkiye’nin Apartheid’i haline gelmiş durumdadır. Erdoğan dün kitlelere yeni bir dünya ve gelecek vadediyordu, bugün ise en fazla eski ‘güzel’ günleri dönmeyi vadediyor. Çünkü artık mağduriyet sosuna bulanmış hikayeleri sona erdi. Bu seçimler, bütün muhalif güçler ve gerçek anlamda demokrasi isteyenler için son derece önemlidir. Tecrit politikalarına isyan eden Kürtler, her gün şiddet ve katliamlara maruz kalan kadınlar, umutları yok edilen gençler, emeğinin karşılığını alamayan işçiler-emekçiler, tarımda ‘nan’a muhtaç edilen çiftçiler, köylüler, sadaka kültürüne mahkûm edilen yoksul halklar bu seçimlerde ‘êdî bese’ (artık yeter) diyecek. AKP-MHP’nin karun kadar zengin taraftarlarının dışında kalan milyonların sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunları için bu iktidara hesap soracağı bir seçim olacak…
Altılı Masa bölge seçmenini yanına almadan seçim kazanabilir mi?
Altılı Masa’nın Kürt seçmene yönelik yaklaşımını değerlendiren Leyla Güven, parti ve ittifakların Kürt sorunu ile ilgili çözüm önerilerini afaki söylemlerle değil, Kürt halkının net talepleriyle örtüşecek sarihlikte ifade etmesi gerektiğinin altını çiziyor:
Gerçek demokrasilerde her siyasi parti kendi politikalarını halka anlatmak için ülkenin her bir köşesinde çalışma yürütme, propaganda yapma hakkına sahiptir. Geçmişten günümüze partimiz HDP bu hakkını hiçbir zaman tam olarak kullanamadı; parti binalarımıza ve siyasetçilerimize yapılan saldırılar bilinmektedir. Ancak Kürt halkının farklı bir kültürü vardır. Her görüşten parti yetkilileri gelir, toplantısını, mitingini yapar ve halkımız onları ‘baş göz üstüne geldiniz’ diyerek ağırlar. Bu seçimlerde de her iki ittifakın siyasetçileri gelip politikalarını anlatacak. Eminim ki halkım düşüncelerini, istemlerini objektif ve bilgece aktaracaktır. Kürt halkı kimlerin hangi düzeyde sözüne sahip çıkabileceğini öngörebiliyor. Sistemin bütün çarpıtma ve manipülasyonlarına rağmen halkımızın talepleri çok nettir! Kürt sorununun eşitlik ve özgürlük temelinde demokratik çözümü, tecrit koşullarının ortadan kaldırılması, inanç özgürlüğünün eşit şekilde uygulanması öncellikli talepler olarak belirtilebilir. Halkımızın canını en çok yakan eşitsizlikler, hukuksuzluklar doğal olarak öne çıkacaktır. Kürt halkından oy isteyen partiler de bu vesile ile halkımızın politik düzeyini bir kez daha görecektir.
Güven’e göre HDP ile yan yana durmaktan imtina eden bir yaklaşım, Altılı Masa’nın ‘birlikte yaşam iradesi’yle ilgili olarak da ciddi bir ipucu veriyor:
“Yenilgi ve ölüm kendinizi umutsuzluğa kaptırdığınızda ortaya çıkar” diyor sevgili N. Mandela. Altılı Masa öncelikle demokrasi kavramı üzerinde biraz daha yoğunlaşmalıdır. Çünkü liberalizm ideolojisizliktir! Herkesin kendisine göre bir demokrasi anlayışı olamaz. Demokrasilerde yurttaşların, iktidarların adaletsizliklerine ve hukuksuzluklarına karşı direnme hakkı vardır. Kürt halkının yaşadıkları ortada iken hâlâ HDP ile yan yana durmaktan imtina eden bir anlayış yarın hasbelkader iktidar olduğunda ülkenin en önemli meselesi olan Kürt sorununu nasıl çözecektir? Altılı Masa’nın bu seçimlerde seçmen nezdindeki ilk sınavı HDP’ye yaklaşım olacaktır. Bu mesele seçimlerin çok ötesinde ‘birlikte yaşam iradesi’ bakış açısıdır. Artık hiç kimse kardeşiz, dindaşız edebiyatı yapmasın, bu argüman çoktan çöktü. Herkes seçim meydanlarında bir kez daha görecektir ki Kürt halkının talepleri asla bireysel çıkar ve menfaat temelinde değildir. Öncelikli talebi kalıcı, toplumsal, onurlu bir barıştır.
Bir kadının cumhurbaşkanı seçilmesi ülkeyi nasıl etkiler?
Leyla Güven, HDP’nin ya da diğer partilerin cumhurbaşkanlığı için bir kadın siyasetçiyi aday göstermesinin ülke atmosferini nasıl etkileyeceğine ilişkin sorumuzu cevaplarken bütün kadın seçmenleri, kadınlara yer vermeyen partilerden hesap sormaya da çağırıyor:
Türkiye siyasetinde kadın oranı Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir zaman eşit olmamıştır. Siyasi partiler, yerel yönetimler, parlamento zemini bir bütün olarak kravatlı, göbekli egemen zihniyetli erkeklerin iktidarını sürdürdükleri alanlar olmuştur. Biz Kürt kadınları olarak çok güçlü bir kadın perspektifine sahibiz. Bu sayede bütün kurumlarımızda eşit temsiliyet uyguluyoruz. Ortadoğu’da bir ilk olan bu uygulamamız, erkekler hariç çok büyük bir ilgi topluyor. Yeni bir seçimin arifesindeyiz, HDP hariç bütün partilerin lider kadrosu oturup listeler hazırlayacak, bu listelerde lütfedip bazı kadınlara da yer verecekler. Bizim partimizde ise kadın listelerini sadece kadınlar yapar. Erkek arkadaşlarımız, kadın meclisimizin hazırladığı listelerin noktasına, virgülüne dokunamazlar. Kadın cumhurbaşkanı adayı önerisi gene bizim partimiz tarafından dile getirildi. Bizler biliyoruz ki bu görevi layıkıyla yapabilecek binlerce Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Ermeni vb. halklardan kadınlar vardır. Yeter ki aday olabilecek olanaklara sahip olabilsinler. İddia ediyoruz ki kadın cumhurbaşkanı olursa siyaset, erk anlayışından arındırılacaktır. Bütün kadınlara çağrımız “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” şiarıyla listelerinde kadınlara yer vermeyen partilerinden hesap sorsunlar.
Cezaevlerinde en önemli gündem hasta tutuklular
Çok sayıda mahkum, genel seçimlerde tutuldukları cezaevlerinde oy kullanacak. Leyla Güven, cezaevlerinin en önemli gündeminin hasta tutuklular olduğunu belirtiyor:
Biz tutsaklar için en önemli sorun hasta tutsakların durumudur. Cezaevlerinde kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olan binlerce arkadaşımız var. Bu insanlar her gün ölüme biraz daha yaklaşıyorlar. 2022 yılı içinde onlarca arkadaşımız cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Oysa bu durum kanun üstüdür, ahlakidir, vicdanidir, insanidir! Çünkü hayat kanundan daha değerlidir. Her şeyden önce biz tutsakların talebi hasta arkadaşlarımızın amasız-fakatsız tahliye edilmeleridir.
‘Umutsuzluğa düşmeden sarılacağız birbirimize’
Türkiye’yi sert bir seçim atmosferinin beklediğini; cinsiyetçi, milliyetçi, dinci ve kutuplaştırıcı anlayışın kaos ve krizleri kronikleştirdiğini ifade eden Güven, seçimin sonucuna ilişkin ise “iş ve rol koordinasyonu doğru yapılırsa başarı muhakkak” diyor:
Cezaevlerinde kısıtlı imkanlarla izleyebileceğimiz kadarıyla siyasetçilerin kullandığı dil ve üsluptan kaynaklı seçimler çok sert bir atmosferde geçecek. Batının en prestijli basınında Erdoğan’a dair çıkan haberlere bakılırsa henüz Erdoğan’ın onlar açısından işinin bitmediğini söyleyebiliriz. Yaptıkları açıklamaların AKP’nin aradığı ‘mağduriyeti’ sağladığını sanırım biliyorlar. Son 20 yılda bu senaryoları her seçim öncesi yaşadık. Her şeye rağmen çağdaş, demokratik, evrensel değerleri önceleyen ve yeni yüzyıla bu değerler ışığında girmek isteyen milyonların varlığı umudumuzu arttırıyor. Bu kitlenin seçimlerde aktif rol alması hayati önemde… Bizce iş ve rol koordinasyonu doğru yapılırsa başarı muhakkaktır. Halklarımız çayını ikram edip dertleşebileceği siyasetçileri bekliyor. Ne zaman ki beton binalardan çıkıp halk ile buluşursak o vakit başarabiliriz. Dünyada da Türkiye’de de soldan esen rüzgâr tekçi, despot iktidarları sersemletmiş durumdadır. Öyleyse kadınlar, gençler, işçiler, emekçiler, köylüler, çiftçiler, ötekileştirenler, ezilenler! Asla umutsuzluğa düşmeden sarılacağız birbirimize, önyargıları yıkıp birlikte yürüyeceğiz, istikrar, huzur, barış ve özgürlük ancak adalet ile sağlanır diyerek ilerleyeceğiz. Bu yolun sonunda herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği ekolojik, ahlaki, politik bir düzlükte buluşacağız. Büyük başarı sağlayacağımız seçimlerden sonra özgürlük halayında buluşmak dileğiyle… Ama eşit ama özgür ama kardeşçe…
24 Ocak 2023, Elazığ T Tipi Cezaevi