Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 14 yaşındaki Y.D.’ye işkence edenler arasında ismi geçen polislerin ifadeleri de ortaya çıktı. Polisler işkence iddialarını kabul etmedi, kademeli olarak güç kullandıklarını ileri sürdü.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 21 Mart’ta 14 yaşındaki Y. D.’ye işkence ettiği belirtilen 5 polisten 3’ü “kasten silahla ve kamu görevlisinin sahip olduğu nüfusu kötüye kullanmak suretiyle yaralama” suçlamasıyla tutuklanmıştı. İşkence yapanlar arasında ismi geçen Lice Emniyet Amiri A.O. serbest bırakıldı.
“Kasten silahla ve kamu görevlisinin sahip olduğu nüfus kötüye kullanmak suretiyle yaralama”, “silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kamu görevini sağladığı nüfus kötüye kullanılmak suretiyle cebren çocuğa karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan serbest bırakılan olay sırasında polis grubuna amirlik yapan A.O., ifadesinde suçlamaları reddetti.
Silah dipçiğiyle vurma suçlamasına ‘araç darlığı’ savunması
Y.D.’nin kendisine “silah dipçiğiyle vurdu” suçlamasını kabul etmeyen A.O, aracın içinin darlığı nedeniyle bunun imkansız olduğunu savundu.
Y.D. sebepsiz yere araca alması ve hürriyetten yoksun bırakmasına ilişkin hürriyeti tehdit gibi bir kasıtları olmadığını savunan A.O.’nun ifadesinde şunlar yer aldı:
Ayrıca toplumsal olaylarda çocukların öne sürülmesi sebebiyle çocukların olay mahallinden alınmak suretiyle işlem yapmaksızın ailelerine teslim ya da olay yerinden uzaklaştırılması için ilçe güvenlik toplantısında kararlar almıştık. Bu toplantıyı Lice Kaymakamı Başkanlığında diğer Mal Müdürü, İlçe Nüfus Müdürü, İlçe Jandarma Komutanı ve diğer kurum müdürleri huzurunda alınmıştır. Söz konusu olayda da mağduru, Nevruz olaylarının çıkması sebebiyle olay mahallinden araca aldık. Mağdurun bize yalvarması ve ısrarla annesi sebebiyle ayrıca ailesine kendisinin gideceğini söylemesine istinaden işlem yapmaksızın bıraktık, olayda tek kabahatimiz bu olabilir.
‘Tek hatamız işlem yapmamak’
Y.D.’nin Newroz ateşine yakacak attığını bunun için aldıklarını söyleyen Emniyet Amiri, “Mağdura herhangi bir fiziki eylemde bulunmadığımız için de çocuğa işlem yapmaksızın çocuğun isteği doğrultusunda serbest bıraktık, tek hatam bu olabilir. Diğer tüm suçlamaları da kabul etmiyorum. Ayrıca son olarak belirtmek islerim ki mağduru yoldan geçerken zırhlı polis aracına almadık, Nevruz olaylarında yakılan ateşe yakacak atarken tespitlerimiz vardır. Üzerinde şişme bir mont ve yüzünü ise bir bez parçasıyla kapatmış vaziyette ateşin başında tespit etlikten sonra biz mağduru araca aldık. Bu hususların da ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını talep ediyorum” dedi.
Y.D.’nin fotoğraflı teşhisini, “Mağdurun fotoğraftan beni göstermesi son derece normaldir çünkü ilçenin Emniyet Amiriyim ve herkes beni tanır” sözleriyle savundu.
Ankara 02 No’lu Baro’dan A.O.’nun savunmasını yapan Avukat Dilhan Aydın ise, teşhis konusunu “Müvekkilim İlçe Emniyet Amiri olması sebebiyle herkes tarafından bilinmektedir, müvekkilimin ismini yazsa dahi internet ortamında müvekkilimin resmine ulaşma imkânı vardır. Mağdurun müvekkilimi teşhis etmesi konusunda yönlendirildiği çok açıktır” iddiasını öne sürdü.
Serbest bırakılan polis ve araç sürücüsü H.Ç. de işkenceyi reddederek, “Araca alma sebebimiz ise Nevruz olaylarına katılan çocukları aileleri çağırmıyordu. Bu sebeple olaylar sonlamıyordu. İçlerinden birini alıp işlem yaparsak diğer ailelerde çocuklarını eve çağırır, olaylarda sonlanır diye düşündük. Bu amaçla mağduru olay yerinden polis aracına aldık” diye ifade verdi.
Emniyet Amiri A.O. gibi “tek hatalarının Y. D. hakkında işlem yapmadan serbest bırakmaları” olduğunu öne süren araç sürücüsü polis H.Ç, Y.D.’nin alınmasına ilişkin beyanında kendilerine taş atıldığını belirtmezken, aracın neresine oturduğu sorusu sorulunca “Mağduru araca bindirirken bizlere gruptan taş atıldı. Bizlere taş atılması sebebiyle mağduru araca bindirdikten sonra hızlıca araca bindik. Normalde ben zırhlı araç şoförüyüm, çok fazla taş atıldığı için amirim hızlı bir şekilde araç şoför koltuğuna bindi. O araç şoför koltuğuna bindiği için ben de aracın ön tarafına onun yanına bindim” yanıtını verdi.
H.Ç.’nin avukatı Ankara Barosu’na kayıtlı Büşra Gamze Başer ise darp raporuna rağmen çocuğun beyanlarının soyut olduğunu savundu.
‘Hem şahsı hem de kendimizi taşlardan korumak için araca aldık’
Kendisi hakkındaki iddiaları reddeden tutuklanan polis G.B. ise “Bahtiyar Aydın Caddesine geldiğimizde bir grubun ateş yaktığını gördük, daha sonra polis TOMA aracına ve bizim içinde bulunduğumuz araca taşlar atılmaya başladı. Daha sonra grup kaçışmaya başladı. Biz de olayı başlatan şahısların kimler olduğunu öğrenmek için kaçan şahıslardan birini durdurduk. Bu kişinin yüzü kapalıydı, o esnada tekrar bize doğru taşlar atılmaya başladı. Hem bu şahsı hem de kendimizi taşlardan korumak için hep beraber bu şahıs da içinde olmak üzere araca bindik. Aracın içerisinde bu şahsın yüzündeki bezi açınca çocuk olduğunu anladık. Araçla güvenlikli bölgeye gitmek için Kulp ilçesi istikametine doğru yöneldik, Kumluca bölgesine gelince durduk” yönünde beyanda bulundu.
Daha sonra İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne döndüklerini, çocuğu Emniyet Müdürlüğü önünde bırakmak istedikleri, çocuğun, “Burası Lice beni burada polis aracından indirirseniz bana ajan derler. Beni uzakta indirin dedi” diye savunma yapan G.B., bunun üzerine Y.D.’yi bir kilometre uzaklıkta bir yere indirdiklerini savundu.
Tutuklanan polis İ.A. ise Y.D.’yi kaçtığı esnada bir bahçe duvarı dibinde yakaladıklarını savunarak, kendilerine direnen. Y.D.’ye karşı kademeli güç kullandıklarını ileri sürdü:
Araçta bir tane uzun namlulu silah vardı. AK-47 diye tabir edilen bu silah E.Ö.’nün elindeydi. Bir de aracın kendi uzun namlulu otomatik silahı bulunmaktaydı… İhbar olunan yere geldiğimizde kalabalık grup dağıldı ve içlerinden birisini olay yerinin hemen yanında bir binanın bahçe duvarının kenarında yakaladık. Kendisi bize karşı direndi, biz de kademeli olarak güç kullandık ve 2-3 kişi koluna girerek araca bindirdik…
“Araca bindirdiğimiz şahıs bize aracın içerisinde halen mukavemet gösterince biz de araçtaki şahsın kollarına plastik kelepçe taktık” diyen İ.A., çocuk 14 yaşında olduğunu söyleyince kelepçeyi çıkardıklarını iddia etti.
Diğer polisler gibi çocuğu neden Kulp ilçesi istikametine götürdüklerine açıklık getirmeyen İ.A, daha sonra çocuğu Emniyet Amirliği’ne getirdiklerini, çocuğun annesi ve babasının rahatsız olduğunu söylemesiyle ona acıyıp çocuğu 900 metre ya da bir kilometre ötede olan hastanenin önünde bıraktıklarını iddia etti.
‘Yaralanması taş atılması esnasında olmuş olabilir’
Y.D.’nin vücudundaki yaraların taş atmaktan kaynaklı olduğunu öne süren Akkuş, “Çocuğu araçtan indirdiğimizde herhangi bir şekilde eli ya da herhangi bir yeri bağlı değildi. Herhangi bir yaralanması yoktu. Yaralanması taş atıldığı esnada olmuş olabilir” dedi.
‘Silahla vurmuş değiliz’
Mağdurun silah dipçiğiyle kendisine vurduğu yönündeki fotoğraflı teşhis beyanı sorulan İ.A, “Ben bu teşhis tutanağını kabul etmiyorum. Mağdur kesinlikle silahlarımızı görmemiştir. Ne ben ne de diğer arkadaşlarım mağdura silahla vurmuş değiliz” yanıtını verdi.
Tutuklanan polis E.Ö ise Y.D.’yi olay yerinde değil, olay yerinin yakınında yakaladıklarını ifade ederek, araca bindirilirken Y.D.’ye taş gelmiş olabileceğini savundu.