Metin Lokumcu davasında konuşan Avukat Meriç Eyüboğlu, olay gününe dair görüntülerin tüm başvurularına rağmen 11 yıldır kendilerine verilmediğini söyledi. Olay yerinde keşif yapılması talebini reddeden mahkeme, duruşmayı 25 Mayıs’a erteledi.
Artvin’in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi öncesi, 31 Mayıs 2011’deki protesto eylemlerinde polisin sıktığı biber gazı nedeniyle fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin açılan davanın 7’nci duruşması Trabzon 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmaya Lokumcu ailesi ve avukatları katılırken sanık polisler duruşmada yer almadı.
Duruşmada ilk olarak söz alan tanık Burhanettin Hacıyakupoğlu olay günü Başbakan’ın koruma müdürünün, polislere sürekli gaz attırdığını belirterek şunları söyledi:
Metin Lokumcu olayları yatıştırmak için uğraşıyor. O sırada gazlar vardı yine her yerde. Sonra yine onun olduğu yere gaz gittiğini gördüm. Ambulansın geldiğini görünce koştum. Metin’i çekiyorlardı. Ben ayakuçlarından tuttum ambulansa doğru götürdük. Özellikle nişan aldırıp gaz atılıyordu.
‘Fabrika bacası gibi gaz çıkıyordu’
Lokumcu ailesinin avukatı Meriç Eyüboğlu’nun “Neden özellikle Metin Lokumcu’ya atılıyordu” sorusuna ise Hacıyakupoğlu “Metin Lokumcu toplumun önderi gibi öğretmen olduğu için herkese de öyle konuşuyordu. Önder gibi gördüler” yanıtını verdi.
Tanık Aytekin Genç de “Meydanda da gençler horon oynuyordu. Aslında rutin olan bir şeydi bu Hopa’da. Her hafta açıklama olur horon oynanır açıklama yapılır, dağılınırdı. Açıklama bile yapılamadan hem gaz hem su gelmeye başladı. Böyle bir şey görmedik ne televizyonda ne başka bir yerde öyle bir durum. Üst geçidin altından bir anda gaz sardı. Ama fabrika bacası gibi gaz çıkıyordu” ifadelerini kullandı.
‘Bizi hastaneye yatırdılar kaydımız yok, polisler rapor aldı’
Tanık Görkem Gürhan da Metin Lokumcu’nun dayısı olduğunu belirterek, olay gününe dair şunları attı:
Metin dayımın yola doğru koşarak isyan ediyordu. Bir anda silah sesleri duydum ve yanımızda mermilerin sektiğini gördüm. Çok kötü bir andı, beni babam oradan aldı. Dayımı kim çekti bilmiyorum. İnsanlar nefes alamıyordu. O sırada şimdi görsem de tanımam o zaman da tanımıyordum koruma polislerden biri bana silah çekti ve Hopa halkına yönelik küfürler etti. Ben fenalaşıp, bayılmışım. Gazdan etkilenmişiz, hastaneye yatırmışlar ama kayıt yok. Polisler oram çizildi buram çizildi diye rapor almışlar. Ancak bizim kaydımız yok.
‘Başkaları da ölmesin’
Ardından söz alan Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu ise “Ben de babamın hedef alındığını düşünüyordum. Ancak o gün Hopa’da başka insanlar da ölebilirdi. Ancak burada devletin bir hatası var. Bunun görülmesi gerekiyor. Biz bu kimyasal gazların öldürücü olduğunu anlatmak istiyoruz, görülsün istiyoruz. Babamdan sonra da insanlar bu gazlardan öldü. Başkaları da ölmesin istiyoruz” dedi.
‘Görüntüler 11 yıldır yok’
Avukat Meriç Eyüboğlu ise gaz yoğunluğuyla ilgili veri olarak çevik kuvvetin olay yerine ne kadar gazla gelip ne kadarıyla geri döndüğünün saptanması gerektiğini dile getirdi.
Bununla ilgili bilirkişi heyetinin o dönemde görev yazılarının toplanması talebiyle 7 ayrı emniyet müdürlüğüne yazı yazdığını belirten Eyüpoğlu, “Sadece Erzincan Emniyet İl Emniyet Müdürlüğü cevap veriyor. Diğerleri bilinmiyor. Maalesef soruşturma aşamasında bunun üzerine gidilmiyor. Ama neyi biliyoruz? Telsiz konuşmalarını müfettiş tarafından oluşturulmuş rapordan biliyoruz. 3 ayrı telsiz konuşması geçiyor. Bu konuşmalarda ellerindeki gazın bittiğini söyleyip birbirlerinden istiyorlar. Erzurum çevik kuvvet ekibi yeni gaz istiyor. Getirdikleri mühimmatın bittiğine dair 3 tane tutanağa sahibiz” dedi.
Eyüboğlu, saldırı anına ilişkin görüntülerin yıllardır kendilerine verilmediğini kaydetti.
Bir bilirkişiden görüş alalım ve gazlar uygun kullanılmış mı, atılmış mı, kişiler hedef alınmış mı kapalı yerlere atılmış mı diye bir bilgi araştırılmasıyla deniliyor. O zaman bu görüntülere ihtiyacımız var. Elimizde bu görüntüler var mı? Yok. 11 yıldır uğraşıyoruz. Elimizde sadece emniyet tarafından uygun bulunup verilmiş görüntüler var. Bu nedenle olayını kronolojisini göremiyoruz. Görüntülerin kesintisiz haline ulaşmadığımız durumda bir bilirkişinin de yapacağı değerlendirme için yeterli malzemeye sahip değiliz demektir.
Eyüboğlu, o dönemde polis kamerasından yapılan çekimlerin kesintisiz, üzerinde herhangi kesme küçültme olmaksızın tam ve ham halinin istenilmesini, olay mahallinde bilirkişi keşfi yapılarak tanıkların dinlenilmesini talep etti.
Keşif talebi reddedildi
Savcı ise iç güvenlik uzmanlarından olayla ilgili bir bilirkişi heyeti oluşturulmasını talep etti.
Ardından ara kararını açıklamayan mahkeme heyeti, olay günü tutanağının altında imzası olan polislerin dinlenmesine, olay görüntülerin ham hallerinin istenmesine, iç güvenlik uzmanı adı altında bir bilirkişi olmadığından, savcılığın isteminin reddine, olay yeri keşfi talebinin reddine hükmederek bir sonraki duruşmayı 25 Mayıs tarihine erteledi.