Sezonun ilk yangını olması dolaysıyla Milas ile başlayalım. Geçmiş Orman yangınları hafızalarımızda tazeliğini korurken yeni sezona ders alınmadan girmiş bulunuyoruz. Çözüme dair balık hafızası olan kurumlarla karşı karşıyayız. Kısa bir süre içinde turizm, enerji, güvenlik, maden için ülke yangın yerine dönecek ve şimdiden engel olmalıyız. Her geçen yıl daha fazla orman yangını çıkmakta, daha fazla orman alanı yok edilmektedir.
Ormanda binlerce tür yaşamaktadır. Orman en önemli ekosistemlerimizdendir. İnsan ya da dışı canlı ayrımı yapmadan tümümün yaşam hakkının savunulması gerekir. Yaşama dair her türlü; türcülük eksik ve yanlıştır. Ayrımsız ağaç, bitki, sincap, kedi, balık, köpek ve insan dahil tüm canlılara aynı mesafede olunmalıdır.
Tarihsel bulgulara göre ilk yangın yüz milyonlarca yıl önce çıkmış tabi doğal olarak. O günden bugüne doğal döngüde yangınlar hep olmuş ormanlar buna göre evrilmiş ve yaşamına devam edebilmiştir.
Homo Sapiens’ten çok önceleri ateş bulunmuştur. Keşfedilen ateş güvenlik, beslenme ve ısınma için kullanılmıştır.
Güvenliklerini sağlamak diğer yırtıcı-etçil canlılarca av olmamak için kullanılmıştır. Yöntem olarak da yırtıcı-etçil canlıların yaşadığı alanlar ateşe verilerek onlara karşı yaşam mücadelesi verilmiştir.
Neolitik döneminde tarımsal üretimlerin başlaması ve artmasıyla daha fazla tarım alanına duyulan ihtiyaç ile yangınlar devam etmiştir.
Buralara kadar yangınlar doğal-masumane olabilir. Ormanlar doğalında ve kendini yenileyebilen bir ekosisteme sahip olmalarından ötürü kendilerini yenilemişlerdir.
Kapitalizmin hortlamasıyla; fazla büyüme, kazanç artırma ve tarımsal üretime alan açmak için ormanlık alanların yok edilmesi gerek yangın gerekse kesilme ile artmıştır. Ve telafisi mümkün olmayan noktaya taşınmıştır. Günümüz iklim krizinin en büyük nedeni bu çarpık anlayışın orman yangınları ile ilgili politikalarıdır.
Eksik aksak olsa bile Dünyada-ülkede birçok orman kanunu var. Bu kanunlar aralarda delinmeye çalışılınca tepkiler yükselmeye başlıyor. Böylelikle yeni eklenen yasa, yönetmelikler de orman alanlarının talana açılmasına hizmet eder şekilde oluşturuluyor. Yetmediği durumlarda ise bu durumda ‘kim vurdu’ yöntemi ile adrese teslim yangınlar dönemi başlıyor. Örnekleri hala dün gibi aklımızda olan Karadeniz’de Sürmene-Çamburnu, Ege’de Bodrum’un birçok koyundaki orman gibi. Yerini beğen biz hallederizci bir yangın politikası.
Önemli olabilecek iki çözümden biri yangına dair cezasızlık politikasının değiştirilmesidir. Cezasızlık tüm alanlarda olduğu gibi orman katliamlarında da varlığını korumaktadır. Bilinçsizlik, cehalet, düşüncesizlik gibi bahanelerle içinden çıkılır. Yasa ile gelen tepkinin önüne güya failin bulunması ile kapanır, adalet tecelli eder denilir. Oysa bu yeni bulunan bir kılıftır ki minareyi çalanların kılıflarından, “Buradan köye yol olur…”
Diğer bir önemli çözümde, orman vasfını yitirme ile ilgili düzenlemelerin kaldırılmasıdır. Ki yangınlardan sonra orman kendini yenileyip, onarabilir. Zaten orman ekosistemi milyonlarca yılda kendine yetebilmiştir. Bu alanlara ağaçlandırma dahi yapılmamalıdır. Orman alanı imar, turizm, enerji, maden gibi kana susamış sektörlerden ve onun destekçisi olan iktidarlardan korunmalıdır.
Rüzgâr, sıcaklık hep vardı, hep olacak, bunlar gerekçe olamaz. Önce zarar vermeme üzerine sonra da birlikte yaşamayı öğreten politikalar üretilmelidir. Ve ne acıdır ki bahanesi farklı olsa da sisteme hizmet adına yangınlar çıkmaya devam edecek ve bizler de yaşam alanlarımızı korumak adına mücadeleye devam edeceğiz.