Motosiklet Günlükleri

Motosiklet Günlükleri

Osman Özarslan

-I- Yapı ile Özne Arasında

Sosyalist hareketler, 19. Yüzyılda, Avrupa’da merkezileşmişken, Ludizm ve Blanquizm gibi iradecilik formları, sınıf hareketleri ve sendikal hareketlerin karşısında taban genişletemediler, tutunamayıp, siyaset sahnesinin dışına düştüler. Öte yandan, birinci dünya savaşından itibaren, sosyalist hareketler ulusal hareketlere yedeklenmeye başladığında ise, Avrupa’ya göre görece az gelişmiş Rusya’da, hem narodnik geleneğin etkileri, hem de sanayileşmemiş çeperleri de dönüştürme sorunlarından dolayı, oldukça iradeci bir hareket olan Bolşeviklere büyük bir alan açıldı…

Bu iradecilik, kırsal alanların dönüştürülmesi, 2. Dünya savaşı, inşaanın genel sorunları gibi meselelerden dolayı, Sovyetlerde tek adamlığa, Varşova Paktı’nın kalanında büyük bir bürokratik geleneğe doğru evrildi ve aslında sosyalist partiler/devletlerin yaşadığı bu yabancılaşma, 90’larda Sovyetler ve Varşova Paktı’nın McDonalds’a ve Coca Cola’ya yenilmesine yol açan süreci hazırladı.

Sovyetler meselesinin ötesinde, ikinci dünya savaşından sonra, Afrika ve Latin Amerika merkezli anti-kolonyal savaşlar da kısmen iradi öznelerin girişimi olmakla birlikte, Latin Amerika’nın devrimcileri, Vietnam’da direnen savaşılar ve 68’in Kızıl Tugaylar ve Baader&Meinhof benzeri yapıları da tümden, iradi hareketlerdi.

Tüm bu iradi eğilimler, Türkiye solu hareketinde de yeterince temsil edildi. Öte yandan, Sovyetler ve Doğu Bloku’nun çözülmesi, Çin’de Mao’nun altın heykelinde tecessüm eden emperyalistleşme ve Küba’nın geri çekilmesi… Hepsinin ötesinde, 19-20. Yüzyılın başarıya ulaşmış ya da ulaşamamış sosyalist hareketleri arkasında büyük bir çürüme ve çözülme bırakarak tarih sahnesinden çekildikleri için, 21. Yüzyıla girerken, bir irade meselesi olarak, devrimci özne, yalnızca siyaset sahnesinden değil, sanat, edebiyat ve kültür alanında da çekildi ya da iyi hatırlanmaz oldu…

Bu çekilme ile birlikte, ya da sosyalist yapıların (devlet ya da hareket) yenilmesiyle birlikte, bütün fatura devrimci öznelliğe ve daha üst bir başlık olarak, iradeciliğe kesildi ve böylelikle teorinin alanı tümden, yapısalcılığın değişik formlarına (anti-hümanizm, kültürcülüğün değişik renkleri, post yapısalcılık, antropolojizm vb…) ve  Foucault, Levi-Strauss, Bourdieu, Saussure[1] vb. düşünürlere kaldı…

-II- Behzat Ç., Dexter, Sedat Peker, Ercüment Çözer, Asaf Bey…

Neo-liberal şirketlerin ve geç kapitalizmin iktidar yapılarının, yapay zeka algoritmaları ile neredeyse her çatlaktan sızdığı bir dönemde, sosyal medya ile işbirliği içerisinde, belirli beğeni kalıplarını ve belirli tipolojileri balyalar halinde üretmesi ve değişik muhalefet biçimlerini kolaylıkla tasfiye etmesi de (üstelik bunların bazılarını piyasalaştırarak) yapının böylesine güçlü olduğu bir dönemde, hayatın (post) yapısalcı okumasının böylesine gelişmesi de anlaşılır…

Yapının, böylesine alabildiğine muktedir olması, kültür-sanat yapılarına da yansıdı. Modern dönemin öznesi olan kahraman yerini, Post-modern dönemin öznesi, anti-kahramana bırakmıştı. Günümüzün öznelliğini ise Behzat Ç, Sedat Peker, Dexter gibi karakterlerde tecessüm etmiş olan bir tür negatif-kahramanlıktır diyebiliriz.

Kahraman ve anti-kahramanda mesele, öznenin iktidar (güçlü kişiler, zenginler, devletlular) ile kurmuş olduğu bir ilişki söz konusuydu. Kahraman, güçlüleri yeniyor, anti-kahraman ise ya yenilerek kendi sınırlarını görüyor ya da yense bile bunu (örneğin Kemal Sunal’ın Şaban tiplemeleri) gülünçlükler komedyası içinde talihin yardımı ile yapabiliyordu.

Negatif kahraman ise geçmişte ya da bugün iktidar ilişkileri içinde tuttuğu bir pozisyonu[2], halkın lehine boşaltan ve bu alanı, (Sedat Peker örneğinde olduğu gibi) çoğunlukla kişisel bir meselenin sonucunda oluşturan kişidir. Öte yandan, negatif kahraman (lık) aslında eyleyen için değil, izleyen için oluşturulmuş bir alandır ve negatif-eksi alan, özne olamamış öznelerin, arzularının subliminal düzeyde, bizzat yapının kendisine yapmış olduğu bir müdahale ile çözülürken, tatmin edilmesine dayanır. Bu seyirlik temaşa, elinde çekirdek, cips, bira, çay ile kendisini izleyen öznenin, olmamışlığını, eksiliğini ve negatifliğini tatmin ederek pekiştirir…

Negatif kahramanlığın prototipleri sayılabilecek olan, Şehrin Azizleri, Kirli Harry bir zamanlar yalnızca bir senaryo idi, ne var ki, Dexter, Behzat Ç, Asaf Bey, Sedat Peker ve Ercüment Çözer’in yarattığı negatif alan, günümüz Türkiye’sinde bilhassa orta sınıfların kendi öznelliklerini inşa ettikleri negatif-kahramanlık alanıdır. Bu öznelliğin gerçeklik ile kurmuş ilişki, gerçekliğin seyirlik/eğlencelik bir şey haline dönüşebilme ve dolayısıyla, öznenin negatif alanını büyütebilmesi ile doğrudan ilişkilidir.

-III-Granma ve Rozinante…

Ernestito Guavera De La Serna, kendisini Che yapacak olan, Granma’ya binmezden önce, bir başka doktor arkadaşı ile birlikte, bütün Latin Amerika’yı bir motosikletin sırtında boydan boya kat ederler. Biraz gençlik hülyaları, biraz macera, biraz sömürgeciliğin hasar tespiti, Latin halklarını yakından tanıma arzusu… Dr. Ernesto, Motosiklet Günlükleri diye bilinen bir günlük tutar ve bu günlüğü sonraları şöyle tanımlar; ‘ben olmadan önceki ben…’

Küba’dan ayrılırken, 1 Nisan 1965’te, anne ve babasına veda mektubuna ise şöyle başlar; “Sevgili ihtiyarlar, topuklarımın altında yeniden Rozinante’nin kaburgalarını hissediyorum…”

Bunlar, kendisi olmak isteyen, tarihi yapmak ve tarihin içinde bir parça olmak isteyen insanın arzularıdır ama fazlası da vardır… Che’nin hikayesinde, Latin Amerika’yı kat eden külüstür motosiklet, Donkişot’un Rozinante’sini, Promethe’nin pegasuslarına bağlayan ve milenyal zamanlarda kaybolmuş (belki de, gaspedilmiş denmeli) o meşhur tarih tekerleğidir de aslında.

İçinde insani arzular ve insani olandan başka her şeyin bolca bulunduğu Varşova Paktı çöküntüleri ve yalnızca insani olanın kendisine yer bulamadığı geç kapitalizmin siber karabasanlarının arasında yitmiş olan bu kayıp halka, İstanbul’da ve Türkiye’nin büyük şehirlerinde Rozinantelerin sırtında yeniden sahneye çıkıyor ve plazaların siber güvenlik duvarları, kar maksimazyonu ve üretim optimizasyonu tabloları, akıllı yazılım algoritmaları, tüketici yönlendirme uygulamalarının arasında gizlenmiş, milenyal kapitalizmin (ve yapısalcılık tartışmalarının da) Aşil tendonlarının nasıl oklanacağını  gösteriyorlar…


[1] Bu arada bu düşünürleri, tukaka ilan etmeye çalıştığım düşünülmesin, hepsi çok kıymetli olan bu düşünürler politik bir alaşıma tabi tutulmazlarsa, siyaset alanı için birer kara deliğe dönüşüyorlar.

[2] Kemal Kılıçdaroğlu’nun, geçtiğimiz Aralık ayında, bürokratlara yapmış olduğu çağrı aslında, onlara dönük bir negatif kahraman olma çağrısıdır.