Diyarbakır’daki Çayönü tepesinde MÖ 8.500-7.500 yılları arasında yaşamış toplumun, genetik olarak yüksek çeşitliliğe sahip olduğu anlaşıldı.
Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Human G Antik DNA Laboratuvarında yürütülen bir çalışma, Neolitik Dönem’de Mezopotamya’da yaşamış insanlarının genetik tarihini ortaya çıkardı.
Arkeofili’de yer alan habere göre, Hacettepe Üniversitesi ile ODTÜ’den bilim insanlarının öncülüğünde, NEOGENE isimli ERC projesi kapsamında 25 araştırmacıdan oluşan uluslararası araştırma grubu, Yukarı Mezopotamya’nın günümüzden 10.000 yıl kadar önce kültürlerin kaynaştığı bir alan olarak rol üstlendiği gösterdi. Dinamik bir kültürel yapıya sahip olan Çayönü toplumunun genetik olarak da yüksek çeşitliliğe sahip olduğu anlaşıldı. Çalışma, Science Advances dergisinde yayınlandı.
Antik DNA çalışmaları, geçmişte yaşamış toplumların genetik yapılarının anlaşılması için önemli veriler sunmaya devam ediyor. Araştırmacılar bu kez, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde bulunan Çayönü Tepesi’nde MÖ 8500-7500 yılları arasında yaşamış toplumun genetik ve kültürel materyallerini beraber analiz ederek, bölgenin tarihine ışık tuttu.
Çayönü Tepesi farklı kültürlere ev sahipliği yaptı. Arkeolojik kalıntılar, bölgenin dinamik bir kültürel yapıya sahip olduğunu, mimari yapıların zaman içerisinde biçim değiştirdiğini gösteriyor. Ek olarak, antropolojik çalışmalar, yapay kafatası biçimlendirme ve trepanasyon gibi vücuda uygulanan çeşitli modifikasyonların erken örneklerinin bu kültürde var olduğunu ortaya koydu.
Çevre coğrafyalardan insanlar Çayönü’ne geliyordu
Araştırmacılar, bu dinamik kültürel yapıya sahip insanların genetik yapısını anlamak üzere yola çıktı. Mezopotamya genelinde, iklim koşullarının etkisiyle yüksek sıcaklıklara maruz kalan insan kalıntılarındaki DNA moleküllerinin korunmasının çok zor olduğu biliniyor. O nedenle bugüne kadar yapılan antik DNA çalışmalarında bölge yalnızca Boncuklu Tarla kazı alanından tek bir bireye ait genomla temsil ediliyordu.
Dr. Öğretim Üyesi Füsun Özer bu koşullarda Çayönü bireylerinin beklentinin üzerinde bir DNA korunumuna sahip olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Çayönü Tepesi’nden çıkarılan ve günümüzden önce 10.500 ila 9.500 yılları arasına tarihlenen 33 iskeleti DNA korunumu açısından taradık. Bunların arasından 13 birey genom analizi yapmaya izin verecek ölçüde DNA molekülüne sahipti. Bu bölgede, bu kadar eski bireylerden yüzde 40’a yakın başarı elde etmek bizler için de şaşırtıcı oldu.”
Bitki ve hayvanların evcilleştirilmesinin merkezi olan Bereketli Hilal’in en kuzeyinde, Yukarı Mezopotamya’da yürütülen bu çalışma, Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’de bölgenin bir cazibe merkezi olduğunu, çevre coğrafyalardan gelen insanların bölgede kaynaştığını ortaya çıkardı. Bölge insanlarının genetik yapısı, Bereketli Hilal’in doğu ve batı yakalarından izler taşıyor.
Makalenin yazarlarından Dr. N. Ezgi Altınışık bu konuyu şöyle açıklıyor: “Yukarı Mezopotamya’nın Güneybatı Asya’daki merkezi konumu toplumun gen havuzuna da yansıyor. Zagros Neolitik toplumları ile temsil edilen Bereketli Hilal’in doğusu ile batısındaki Orta Anadolu Neolitik toplumlarının demografik örüntüleri bu bölgede bir karışım olarak karşımıza çıkıyor.”
Yukarı Mezopotamya’dan Marmara’ya
Son olarak, araştırmacılar Yukarı Mezopotamya insanlarının sonraki dönemlerde çevre toplulukları nasıl etkilediğini çözümlemeye çalıştı. Arkeolojik çalışmalar Yukarı Mezopotamya’nın Geç Neolitik dönemde Anadolu’yu kültürel olarak etkilediğine işaret ediyordu.
Yapılan genetik analizler de Çayönü’nden 1.000 yıl sonra Orta Anadolu (Çatalhöyük) ve Marmara’da (Barcın Höyük) yaşamış olan insanların atalarının bir kısmının Yukarı Mezopotamya’dan geldiğini ortaya koydu. Bu da görece uzak coğrafyaların insanlarının sadece uzaktan fikir alışverişi yoluyla değil aynı zamanda insan hareketiyle de etkileşim içinde bulunduğunu gösteriyor.