Seçimlere iki aydan az bir süre kaldı. Partiler, ittifak için birbirlerinin kapısını çalmaya devam ediyorlar. Az sayıda oyun bile çok önemli olduğu bir seçim olacak. Hem Cumhurbaşkanlığını kazanmak hem de parlamentoda 3’te 2 çoğunluğu sağlamak paralel değerde önemli. Görünen üç ana blok var. AKP ve MHP’nin başat aktör olduğu Cumhur ittifakı, HÜDA PAR’ı ittifaka kazandırmak için ciddi mesai harcadı. Seçimi kaybetme korkusu, iktidarı herkesin ayağına gitmeye itiyor. Millet İttifakı ise Meral Akşener’in gelgitli hamlesine rağmen, bir şekilde 6 partili yapıyı koruyarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı altında seçime gidecek. Listeler nasıl hazırlanacak, kim kimin listesinden seçime girecek? İki ittifakta da bunlar şimdilik netleşmemiş durumda.
HDP ise geçmişten gelen ittifak kültürü çerçevesinde, sol partilerle yürüttüğü çalışmalar sonucunda ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ortaya çıkmasında epey emek sarf etti. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) oluşturuyor. HDP’nin kapatılma ihtimali karşısında ise Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), ittifakın bileşeni olacak ve HDP yerine seçime girecek. Bu durum henüz netlik kazanmadı. Anayasa Mahkemesi’nin, HDP’nin kapatılma davası kararını seçim sonrasına bırakıp bırakmaması ile ilintili.
Emek ve Özgürlük İttifakı ne yapacak?
Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da seçime nasıl girileceği üzerine ciddi tartışmalar yaşandı. HDP tek liste ile seçime girmenin daha sonuç getirici olacağını savunuyordu. TİP ise bazı yerlerde HDP listesinden bazı yerlerde ise kendi partisi adıyla seçime girmek istediğini ısrarla belirtti. TİP adına girilen yerlerde ise HDP’nin kazanma ihtimalinin olmadığı durumlarda kendilerini desteklemelerini istedi. HDP ise 81 ilde kesinlikle HDP ile (Yeşil Sol Parti olarak da seçime girebilir) seçime gireceklerini deklare edince, tıkanma yaşandı. En son yapılan başkanlar toplantısında bir ortaklaşma yaşandı. Yapılan tartışmaların ardından HDP yönetimi, “ortak liste” tutumunu esnetti. Buna göre, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasını seçim sonrasına bırakmaması halinde HDP 81 ilde Yeşil Sol Parti’den adaylarını gösterecek. İlkesel olarak ittifakta yer alan siyasi partiler yine ortak listeden aday gösterilebilecek, ancak bazı seçim çevrelerinde ittifak içinde yer alan partiler “birbirlerinin milletvekili çıkarmasını engellemeyecek” şekilde seçime kendi isim ve listeleriyle girebilecek. Buna göre bazı seçim çevrelerinde kendi isim ve logosuyla seçime girmek istediği bilinen TİP, “HDP’nin oylarını bölme” olasılığı düşük olan yerlerden aday çıkarabilecek. İttifak içinde yer alan EMEP de bazı yerlerde ayrı aday çıkarmayı tartışıyor. Partinin bu konudaki kararını da kısa sürede netleştirmesi bekleniyor.
HDP tabanı ve hassasiyetler
Bütün bu süreç, özellikle TİP Milletvekili Sera Kadıgil’in bir televizyon kanalına verdiği mülakattan sonra, Kürt kamuoyunda ciddi tartışmaların yaşanmasına neden oldu. HDP’nin Kemalist Ergenekoncuların kontrolünde olduğunu saçmalayan AKP, HÜDA PAR ve Barzanici bazı isimlerin sosyal medyada gündem yaratmaya çalışmasını es geçip, bazı saptamalar yapmakta fayda var. Öncelikle şunu belirteyim, Kürtler değer verdiği, siyaseten bir yere taşıdığı insanların ihanetini veya ilk sarsıntıda başka mahalleye kaçmasını kolay kolay affetmiyorlar. Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Altan Tan, Ayhan Bilgen gibi isimlerin Kürtler nezdinde şu anki manasını herhalde tartışmaya gerek yok. Bu yüzden Kürtler, HDP’nin aday belirlerken, bu tür devşirme isimlerin milletvekili listelerinde yer almasını istemiyor. Örnek verdiğim isimler dışında, bir kısmının da Kürdi ittifaklar çerçevesinde vekil olduktan sonra, can alıcı konularda araziye uyduklarını çokça gördük.
Tabii Kürt siyaseti ciddi bir misyonu omuzluyor. Ermenilerin, Alevilerin, kadınların, sosyalistlerin, çevrecilerin, Arapların, Süryanilerin, engellilerin daha doğrusu temsiliyet anlamında dezavantajlı grupların sesi de olmak zorunda. Aday listelerini hazırlarken birçok çevreyi de gözetmek durumunda kalıyor. Hal böyle olunca, ittifak yaptığı partilerin bazı ısrarları, HDP tabanında rahatsızlığa yol açıyor. Kişisel fikrimi söyleyerek yazıya devam edeyim ki, eleştirimin doğru anlaşılmasına katkısı olsun. HDP’nin seçimden açık ara birinci parti olarak çıkmasını isterim. Yine bütün kalbimle TİP’in de ikinci parti olmasını can-ı gönülden dilerim. Şimdi devam edelim.
ÖDP pratiği ve TİP’in durumu
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) 1996 yılında aşkın ve devrimin partisi sloganları eşliğinde kuruldu. Birçok sosyalist çevre bir araya gelmiş, uzun tartışmalar sonucunda ÖDP ortaya çıkmıştı. 1999 seçimlerine girerken medyada ÖDP rüzgârı esiyor; yazarlardan sanatçılara, müzisyenlere her gün medyada “Oyum ÖDP’ye” kampanyaları yer alıyordu. Mesela ilk aklıma gelen Teoman ve Feridun Düzağaç’ın oyunu ÖDP’ye vereceklerini açıklamalarıydı. HADEP’in birlikte seçim ittifakı önerisini elinin tersiyle iten ÖDP’nin aday listesi de bomba gibiydi. Can Yücel, Mina Urgan, Fakir Baykurt, Adalet Ağaoğlu, Müjdat Gezen, Ali Nesin, Fethi Naci, Menderes Samancılar, Oya Baydar, Sevinç Eratalay, Ahmet Ümit, Ömer Laçiner, Mete Tunçay aday olan isimlerden birkaçıydı. Genel Başkan Ufuk Uras, 3 milyon oy istiyorum diyordu. 3 milyon oy, partinin yüzde 10 seçim barajını geçmesi için gereken oy sayısıydı. Seçimler bittiğinde ÖDP de bitmiş, toplamda yüzde 0,8 oy almış ve yüzde 1’i bile bulamamıştı.
Siyaset, biraz rasyonel olmayı da gerektirir. TİP, çok saygın geçmişleri olan üç vekile sahip. Bunlardan Ahmet Şık aslında HDP vekiliydi, sonra TİP’e geçti. Seda Kadıgil’i çok bilmiyorum, siyaset yapma tarzını da çok beğenmedim. Medyada gerek Erkan Baş ve gerekse Barış Atay’ın yarattığı sinerji, ilgi çekici. Yer yer gündemde olmayı da başardılar. Ne var ki TİP, ÖDP’nin düştüğü hataya düşüyor. Bir anda seçmen profili gerçekliğinden uzaklaşarak, sonucun sosyal medyada belirleneceği duygusuna kapılıyor. ÖDP kendi yolunu çizdi. Kendi adıyla seçimlere katıldı. Sonuçta, kendisi dışında kimse olumsuz etkilenmedi.
Elbette TİP kendi adıyla logosuyla, ittifak dışında da seçime girebilirdi. Ayrıca ittifak içinde belirttiği talepleri de meşrudur. Her parti, herhangi bir seçim ittifakına dâhil olduğunda, o ittifakın getirisinden maksimum faydalanmak ister. Bunun dışındaki söylemeler ancak gerçeğin bir kısmına tekabül eder. Oysaki Emek ve Özgürlük İttifakı, mevcut düzen ittifakı partilerinin yaptığını aşabilen, daha ilkesel tutumlar sergileyebilir. Kürtlerin nasıl bir mücadeleden buralara geldiğini görmeliler. Bir oyun bile boşa gitmeyeceği ortak liste ile seçime gitmek daha doğru olurdu. Kürtler yoldaşlık değerlerine sonuna kadar bağlı kalan bir halktır. Aynı yoldaşlık duygularını karşıdan da beklerler.
Doğan Durgun kimdir?
İzmir 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Şiir ve denemeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Uzun yıllar Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yaptı, Sanat ve Hayat Dergisi, Esmer gibi edebiyat-sanat dergilerinin yazar kadrosunda yer aldı. Kolektif kitaplara yazıları ile katkıda bulundu. İnsan Hakları Derneği’nde yöneticilik yaptı. Mali müşavir, bağımsız denetçi olarak çalıştı.