Van Çatak’ta operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alınıp, işkence edilmesi sonucu ağır yaralanan Osman Şiban hakkında ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla açılan davada 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Van’ın Çatak ilçesinde ‘helikopterden atılan’ Osman Şiban hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması yapıldı.
Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada Şiban ve avukatları hazır bulunurken, duruşmanın iki tanığı ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden bağlandı.
Duruşmada “tanık” sıfatı ile ifade verenleri tanımadığını belirten Şiban, tanıkların ifadelerine de katılmadığını söyledi.
Köye geri dönüşler serbest olunca gidip ev yaptım. Yılın belirli aylarında orada ikamet ettim. Evime hiçbir örgüt mensubu gelmedi. Ben yaylada kalıyorum ve orada da hiçbir hareketlilik görmedim. Ben evimde yılın iki ayı kalıyorum, ot biçip oranın bakımını yapıyorum. Yılın 10 ayı evim boş. Herhangi bir yerde tüp, mazot gibi herhangi bir şey gömmedim. Beraatımı istiyorum.
Tanıklardan biri, Osman Şiban’ı tanıdığını ancak hiçbir ilişkisinin olmadığını söylerken, diğer tanık ise emniyette verdiği bilgilerin doğru olduğunu ve Şiban’ın ‘örgüt üyesi’ olduğunu iddia etti.
Savcı ceza istedi
Ardından mütalaasını mahkemeye sunan savcılık, Osman Şiban’ın “örgüt üyeliği”nden cezalandırılmasını istedi.
Şiban’ın avukatları ise savunma yapmak için süre talep etti.
Mahkeme, avukatların süre talebini kabul ederek duruşmayı 11 Nisan’a erteledi.
Ne olmuştu?
Van’ın Çatak ilçe kırsalında operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül 2020’de gözaltına alındıktan iki gün sonra yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan iki yurttaştan Servet Turgut gördüğü ağır işkence nedeniyle yaşamını yitirmiş, ağır yaralanan Osman Şiban ise günler sonra taburcu edilmişti.
O dönem Bağımsız İstanbul Milletvekili olan Ahmet Şık, Turgut ve Şiban’ın durumuna ilişkin hem olay yerine gidip yaptığı incelemeleri hem de görgü tanıklarının anlatımlarını raporlaştırmıştı.
Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla raporu açıklayan Ahmet Şık, Osman Şiban’ın anlatımlarına da raporunda yer vermişti.
Anlatımlarına yer verilen Osman Şiban, helikopterde dövülmeye başlandıklarını, indikleri askeri kışlada helikopterden itildiklerini ve burada toplanan 100’den fazla asker tarafından linç edildiklerini söylemişti.
Ahmet Şık da raporun sonuç kısmında şunları kaydetmişti:
Yani faillerin yalanı, müdafilerin gerçeğine dönüşmüş, olayın aslını oluşturan kitlesel bir dayak ve linç işkencesi gölgede kalmış demek yanlış olmayacaktır. Halen tedavisine devam edilen Osman Şiban’ın yere inen helikopterden askerler tarafından arkadan itilerek beton zemine düşürülmesini ‘Atıldık’ diyerek ifade etmesi, ‘Helikopterden atıldılar’ iddiasının yaygınlaşmasında rol oynadı. Osman Şiban’ın anlattıklarından yola çıkılarak, Servet Turgut’un ölümüne, kendisinin de ağır yaralanmasına neden olan olayın sebebinin helikopterden atılma değil, kitlesel dayak olduğu anlaşılmaktadır.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Şiban’ın ağır yaralı kurtulduğu, Turgut’un ise yaşamını yitirdiği işkence vakasıyla ilgili, helikoptere bindirilmelerinden sonrasına değinmeden yaptığı açıklamada, her iki yurttaşı da ‘milis’ ilan etmişti. “Hüküm vermiyorum” diyen Soylu, hem idari hem de adli soruşturmanın sürdüğünü söylemişti.
Diğer yandan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’ye yazdığı mektupla, iki yurttaşa yapılan işkenceden sorumlu olanlar hakkında açılan soruşturmanın hangi aşamada olduğunu sormuştu. Mektupta, olayı açığa çıkaran gazetecilerin serbest bırakılması da istenmişti.
Yaşananları haberleştirip ülke gündemine sokan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile JinNews muhabiri Şehriban Abi’nin yanı sıra gazeteci Nazan Sala ev baskınlarında gözaltına alınıp, “Devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmak” iddiasıyla tutuklanmışlardı.
“Örgüt üyeliği” ile suçlanan gazeteciler ilk duruşmada tahliye edildi.