Türkiye Felsefe Kurumu ile yerel yönetimlerin işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘Anadolu’da Felsefeye Yolculuk’ seminerlerinin 7’incisi ‘Niçin Felsefe?/Efesli Herakleitos’ içeriğiyle Selçuk Efes Kent Belleği binasında Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin açılış konuşmasıyla başladı.
Türkiye Felsefe Kurumu ve Selçuk Belediyesi işbirliğiyle organize edilen ‘Herakleitos Felsefe Günleri’nin ikincisi 20. Dünya Felsefe Günü’nde 17-18-19 Kasım tarihlerinde Selçuk Efes Kent Belleği binasında düzenleniyor. Tüm seminerlerin ücretsiz olduğu ‘Heraklitos’ içerikli felsefe etkinliğinin açılışını Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi yaptı.
“Anadolu’da doğup büyümüş olmak, bu topraklarda yaşamak, çoğumuzun farkında olmadığı bir ayrıcalıktır. Çünkü bu topraklarda dokuz-on uygarlık –Urartu, Hitit, Frigya, Lidya, Troia, İonya, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı uygarlıkları– yeşermiş ve birbirini etkilemiştir” diyen Kuçuradi, Türkiye’deki ilk Felsefe Günü’nü Harran’da kutlandıklarını hatırlattı ve ‘Felsefe nedir?’ sorunu yanıtladı:
Felsefe denilen alana ve tarihine bakılırsa, bu soruya verilebilecek çok genel bir cevap: Felsefenin kendine özgü (yani onu diğer insan uğraşılarından ayıran, farklı) bir nesneleştirme yapan bir bilme etkinliği ve bu etkinlik sonucu ortaya konan bilgilerden oluşan bir alan olduğu söylenebilir.
Felsefenin tek değilse de en tipik sorusu ‘nedir?’ sorusudur. Bir şeyin n e olduğunu sorar felsefe –“İnsan nedir?”, “Bilgi nedir?”, “Adalet nedir?”, “İnsan hakları nedir?”, “Devlet nedir?” gibi. Bu “nedir”li sorular, kimi zaman bir terimin anlamını, kimi zaman da anlamından öte bir şeyin varlıksal özelliğini, yapısını sorarlar: bir şeyi o şey yapan ve benzerlerinden ayıran ana özelliklerinin, türce özelliklerinin ne olduğunu.
Etik değerler boyutunu göz ardı etmek
Bugün yaşadığımız sorunların kaynağında bulunan en önemli eksikliklerden birinin (eğer çıkar çatışmalarını bir yana bırakırsak) bağlantılı düşünememek olduğunu söyleyen Kuçuradi, bir başka eksikliği de yapıp ettiklerimizin ve yaşadıklarımızın hepsinde var olan etik değer boyutunu göz ardı etmek ya da farkında olmamak olarak tarif etti.
Felsefe eğitiminin düşünebilen, bağımsız, çeşitli propaganda biçimlerine kapılmayan insanlar yetiştirerek, onları dünyanın büyük sorunları karşısında, özellikle de etik sorunlar karşısında sorumluluklar üstlenmeye hazırladığına dikkat çekti.
Gören bakış ve felsefe eğitimi
Belirli durumlarda yapılması gerekeni gören bakışın, uygun bir antrenmanla, uygun bir eğitimle, çeşitli derecelerde kazanılabilecek bir bakış olduğunu söyleyen Kuçuradi, böyle bir bakışın felsefe eğitiminden beklenebileceğini söyledi.
Eğitimde ve kültür yaşamında felsefi tartışmayı geliştirmenin her demokrasi için çok önemli olduğunu ve kişilerin yargıda bulunma yeteneğini çalıştırmak felsefenin katkısının yadsınamaz olduğu söyleyen Kuçuradi, konuşmasını ‘şunları ilan ediyoruz’ diyerek noktaladı:
‘Felsefeyle uğraşma hakkı’
– Her kişi her yerde, olabilecek her durumda, her biçimde felsefeyle özgürce uğraşmak hakkına sahip olmalıdır.
– Felsefe öğretimi, yapıldığı yerlerde devam etmeli ve yaygınlaştırılmalı, yapılmadığı yerlerde başlatılmalıdır ve bu öğretime açık olarak ‘felsefe’ adı verilmelidir.
– Felsefe öğretimi, bu amaç için eğitilmiş nitelikli öğretmenlerce yapılmalı ve ağır basan hiçbir ekonomik, dinsel, siyasal, teknik ya da ideolojik koşula bağımlı kılınmamalıdır.
– Felsefe öğretimi bağımsız kalmakla birlikte, olabildiği ölçüde bütün alanların akademik ve meslekî eğitiminin çerçevesi içinde de etkili bir şekilde yapılmalıdır.
17-18-19 Kasım tarihlerinde Selçuk Efes Kent Belleği binasında ücretsiz olarak gerçekleştirilen Felsefe Günleri etkinliğinin programı şöyle: