İbrahim Aslan
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 15’inci gününde devam ediyor.
Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da birçok acı yaşanıyor.
Siviller yaşamını yitiriyor, insanlar doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalıyor.
Savaşanlar içerisinde savaşın sebebi olan kapitalist sistemin kaymağını yiyen ve aynı zamanda bu sistemin sahibi olan zenginler (burjuvalar/oligarklar) değil, her iki taraftan yine yoksul çocukları birbirine öldürtülüyor.
Yoksullar birbirine öldürtülürken, zenginler ise savaşı kâra dönüştürüp paralarına para ekliyor.
Savaş sadece insanlara değil ekolojiye de ciddi zararlar veriyor.
Öyle ki, gözü dönmüş bir şekilde nükleer santraller dahi hedef alınabiliyor.
Bunun yaratacağı yıkım, geçmiş deneyimi olmasına rağmen savaşan güçler tarafından zerre kadar dikkate alınmıyor.
Tek adam rejimiyle yönetilen Rusya emperyalizmi, hiçbir ahlaki değer taşımadan Ukrayna’ya yönelik saldırılarını sürdürürken, cephenin diğer tarafı olan Ukrayna da desteğini aldığı başta ABD olmak üzere NATO’ya bağlı Batı emperyalizminin çıkarları için savaşı sürdürüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, bu savaş her iki taraf açısından da haksız bir savaştır.
Emperyalist blokların, kapitalist çıkarları için yürüttükleri savaşın savunulacak ve taraf olunacak bir yanı olamaz.
Bu savaş, ‘haklı bir savaştır’ diyebileceğimiz ezilenin ezene karşı verdiği bir varoluş savaşı değildir.
Bundan dolayı taraf olunabilecek, savunulabilecek bir savaş olarak görülemez ve değerlendirilemez, kapitalizmin çıkarları için yürütülen tüm savaşlar gibi.
Ancak ilkesel olarak savaşın insana, ekolojiye verdiği zarar ve yarattığı yıkımlar nedeniyle bu savaşa karşı durulmalıdır.
Bu savaşta ölen ve toprakları işgal edilmek istenen Ukrayna halklarının da; Putin diktatörlüğü ve Rus oligarklarının çıkarları için Ukrayna’da ölüme sürülen Rusya halklarının da bu savaştan hiçbir çıkarı yoktur.
Yine yıllardır Ukrayna egemenlerinin zulmüne, katliamlarına uğrayan Donetsk ve Lugansk bölgesindeki halkların çıkarına değildir bu savaş.
Rusya-Ukrayna savaşına dair insani dram sık sık gündeme getirilse de aslında bu dram asıl gündemin kıyısında durmaktadır.
Kapitalistlerin ve sistem analistlerinin, yazar ve çizerlerinin üzerinde durdukları temel nokta bu savaştan kimin kârlı çıkacağıdır.
ABD ve Batı emperyalizmi tarafından Rusya güçsüzleştirilecek midir?
Petrol ve doğalgazdaki durum kimin işine yarayacaktır?
Hangi ülke silah satışında daha büyük kazanacaktır?
Hangi ülkenin silahları daha başarılıdır ve daha çok insanı katlediyor?
Yaratılan yıkımdan sonra inşa edilecek binalar, yollar ve köprüler kimlere ihale için edilecek?
Gibi birçok soru savaşı yürütenlerin temel gündemidir.
Yoksa insani trajedi, sivillerin ölümü, nükleer facia, ekolojik yıkım ne Rusya emperyalistlerinin ne NATO emperyalist bloğunun ne Ukrayna egemenlerinin ne Çin ne de Türkiye egemenlerin umurlarındadır.
Bu savaşlarda en rahat şekilde harcanacak olan insan hayatı; hiç önemsenmeyecek şey insani trajedi, sivil ölümler ve ekolojik yıkımdır.
Harcanamayacak ve risk olarak görülecek olan ise tüm ülkelerin egemenleri açısından ekonomik kayıplardır.
***
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşa dair genel görüşüm bu şekilde iken, savaş, insan ve ahlaka ilişkin üzerinde düşünülmesi gereken bir habere dikkat çekmek istiyorum.
Mezopotamya Ajansı’nın önceki gün gece saatlerinde servis ettiği, “Karatay’ın cenazesi 6 yıl sonra kutu içerisinde ailesine verildi” başlıklı habere, Ukrayna’da Rusya’nın sivillere yönelik saldırılarına tepki gösteren veya savaş-insani trajedi yorumlarında bulunan, Türkiye’deki herkesin dönüp bakması gerektiği kanaatindeyim.
Habere göre, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren YJA STAR’lı Siti Karatay’ın cenazesi (kemikleri), 6 yıl sonra DNA eşleşmesi sonucu Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çağrılan annesi Aynur Karatay’a, kutu içerisinde teslim edildi.
Kutu içerisinde çoğunun kemiklerini alan anne Karatay, “İnsanoğlu böyle bir zulmü kabul eder mi?” diye soruyor.
Haberin ayrıntılarına buraya tıklanarak bakılabilir
Karatay’ın kemikleri kutu içerisinde annesine verilirken hatırlayacağınız gibi Dersim’de 2017 yılında çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren HPG’li Agit İpek’in cenazesi de 3 yıl sonra 10 Nisan 2020 tarihinde annesi Halise Aksoy’a, PTT’den kargo ile gönderilmişti.
***
Ukrayna’da savaş, insanlık dışı uygulamalar, sivillere yönelik saldırıları haklı olarak sorgularken, dönüp Aynur Karatay ve Halise Aksoy’un o kargo paketi ve kutu ile çekilmiş fotoğraflarına bir daha bakmalıyız.
O fotoğraflar üzerinden savaş ve insani trajediye dair söz kurabiliyorsak o zaman Ukrayna’daki insanlık trajedisine dair sözlerimizde samimi olabiliriz.
Son olarak Rusya-Ukrayna savaşını ilişkin Fikret Başkaya’nın Yeni Yaşam Gazetesi’nde ‘Ukrayna’ya dair gerçeği söylemek’ başlıklı yazısı ve Yıldırım Türker’in yenidentv.com’da ‘Savaşın Aynası’ başlıklı yazılarını okumanızı öneririm.