Türkiye’de, özellikle Suriye’deki savaştan dolayı yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalan milyonlarca sığınmacı/mülteciye ilişkin siyaset alanında hep tartışma ve bu durumu çıkarları için kullanma var.
Bu tartışmalar, son dönemde özellikle iktidar ve sağ cenahta daha da alevlenmeye başladı.
Öyle ki, mültecilerin yaşanan krizin, işsizliğin nedeni olduğu gerekçesiyle özellikle sağcı kitlelerde oluşan tepkiyi siyasi ranta çevirmeye çalışan eski MHP’li Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile mültecileri Türk patronlar için ucuz işgücü olarak gören İçişleri Başkanı Süleyman Soylu, neredeyse bakanlık önünde asrın düellosunu (!) gerçekleştirecekti.
Bu düello Soylu’nun gelmemesi nedeniyle gerçekleşmezken, olaya el atan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize sığınan Suriyelileri asla kovmayacağız” dedi.
Ve Erdoğan, bunu dedikten sonra 3,7 milyon Suriyeli sığınmacıdan 1 milyonunu Suriye’de 13 ayrı bölgede inşa edilecek yerleşkelere döndürme planını da açıkladı.
Erdoğan’ın açıkladığı planın Türkiye’nin başta gelen sorumlularından olduğu Suriye’deki mevcut savaş koşullarında nasıl uygulanacağı birçok tartışmayı beraberinde getirdi ve getirecektir.
Bununla birlikte “Ülkemize sığınan Suriyelileri asla kovmayacağız” diyen Erdoğan’ın, 11 Şubat 2016 tarihinde mültecilerden dolayı kendilerine para vermeyen Avrupa Birliği ülkelerini, “Kusura bakmayın alnımızda enayi yazmıyor. Edirne’den insanları otobüslere bindirdik geri çevirdik. Bu 1 olur 2 olur. Kapıları açarız hadi hayırlı yolculuklar deriz. Biz bir yere kadar ‘sabır, sabır, sabır’ ondan sonra da gereği neyse bunu yaparız. Herhalde otobüsler, uçaklar boşuna durmuyor…”diye tehdit etmesini de hatırlatmak da fayda var.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ümit Özdağ, Süleyman Soylu ve özü itibariyle CHP’yi de içine katarak belirtmek gerekir ki, mülteciler veya sığınmacılar sorunu sağcı cenah tarafından hiçbir dönem ve hiçbir şekilde işin insani boyutu üzerinden ele alınmadı ve alınmayacak.
Türkiye’de devlet aklı ile hareket eden bütün siyasi partiler ve onların yetkilileri, mevcut Suriyeli sığınmacılar noktasında geri dönüş meselesi olunca, bu geri dönüşün Suriye’deki Kürt nüfusunun demografisini değiştirme, Kürt nüfusunun yerinden edilmesi noktasında işe yarayıp yaramayacağı meselesinde ortaktırlar.
Yine bu devlet aklı ile hareket eden partiler ve yetkilileri, yabancıların Türkiye’de mülk edinme, işyeri açma, kendine ait mahalleler oluşturma durumundan rahatsızken, Soylu gibi ucuz işgücü olarak kullanılmalarından, her türlü insanlık dışı uygulamalara maruz kalmalarından, ırkçı saldırıların hedefi olmalarından, fuhuş, uyuşturucu, insan kaçakçılığı alanlarında kullanılmalarından özü itibariyle rahatsızlık duymamaktadırlar.
Yine bu akıl, yabancıların! büyük zenginlerinin en görünür yerlerde binalar inşa etmesinden, mülk edinmesinden rahatsızlık duymazken, yabancı! yoksulların Kızılay, Taksim, Konak gibi görünür yerlerde bulunmasından büyük rahatsızlık duyar.
Sığınmacı yoksullar, merkezi yerlerde görünürse polisi devreye koyarlar.
Daha iki gün önce Ankara Kızılay’da, Somalili esnafların işyerini basan bir polisin söylediği, “Gidin Esentepe’de açın, Keçiören’de açın, Uyanış’ta açın… Burada Kızılay’da duyumlar geliyor bize… İstenmiyorsunuz. Sadece siz değil Iraklısı da istenmiyor, Suriyelisi de istenmiyor… Biz duyum alıyoruz…” bu sözler, tam anlamıyla yukarıdaki iktidar-devlet aklının açık beyanıdır.
Polisler tarafından dükkânları basılan Somalili esnaflardan A.K., ruhsat ve gerekli izin belgelerini göstermelerine rağmen polisin kendilerine, “Buradan gitmenizi istiyoruz” dediğini aktardıhttps://t.co/tP1M8pfbLv pic.twitter.com/zBTl8JXgXF
— Mezopotamya Ajansı (@MAturkce) May 11, 2022
Sağ cenah veya devleti temsil eden partiler, eğer sığınmacılar/mülteciler üzerinden bir tartışma yürütüyorsa ve burada insani bir kavram kullanılıyorsa bilin ki, bu ikiyüzlülüktür.
Özellikle Suriyeli sığınmacılar/mülteciler konusunda, samimi bir sorgulama yapılacaksa Türkiye’nin savaş politikasının sorgulanmasıyla işe başlanmalıdır.
Milyonlarca insanı yerinden ve yurdundan eden asıl neden emperyalistler ve başta Türkiye olmak üzere bölgesel güçlerin, çıkarları için yürüttüğü savaşlardır.
Bu topraklarda eğer sığınmacılardan dolayı bir sorun varsa, bunun nedeni de bu savaştır.
Bu topraklarda yoksulluk, işsizlik varsa bunun asıl nedeni yıllardır Kürt sorununu savaş/şiddet sarmalıyla çözme anlayışıdır.
İnsanlar topraklarından, yaşadıkları yurtlarından edildiyse savaş nedeniyle edildi ve hala dönemiyorlarsa da savaşın sürdürülmesi ve güvenli yaşam ortamının olmamasıyla ilgili bir durumdur.
Altını çizerek sığınmacı/mülteci sorununu ikiyüzlüce ve çıkarları çerçevesinde kullananlara son olarak şu soruyu da sormak gerekiyor:
Afrin’de yüzbinlerce Kürt yaşadığı toprakları Türkiye’nin yürüttüğü savaş/saldırı nedeniyle terk etmiş ve yaşam alanlarına her türlü insanlık dışı uygulamayı yapan güçler ve aileleri yerleştirilmiştir. Şehba bölgesine, Eyn Îsa’ya yerleşmek zorunda kalan hemen hemen her gün Türkiye ve bağlı güçlerin hedefinde olan Kürt sığınmacılara ilişkin söyleyecek tek bir samimi sözünüz var mıdır?