TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, barınma ve sağlık hizmetlerinin halen tam olarak karşılanamamış olmasını yaşam hakkı ihlali olarak değerlendirdi: “Kolluk kuvvetlerinin yaptığı işkenceler hem işkence yasağına uyulmaması hem de yaşama hakkı ihlaline yol açacak boyuta ulaşması nedeniyle insanlığa karşı suçlar kapsamında ele alınması gereken konular.”
6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerin ardından, bölgedeki barınma ve sağlık hizmetlerine dair sorunlar halen çözülemedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, geçtiğimiz günlerde Hatay, Adıyaman, Maraş ve Malatya’da incelemelerde bulundu.
Korur Fincancı, deprem bölgelerinde sunulan sağlık hizmetlerini ve yaşanan hak ihlallerini Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
“Barınmanın sağlanamamış olması başta olmak üzere insanların kendi olanaksızlıklarıyla baş başa bırakılması bir hak ihlali” diyerek sözlerine başlayan Korur Fincancı, şunları ifade etti:
Hepsi yaşam hakkı ihlali aslında. Çünkü temiz suya erişim, tuvalete erişim, hijyen olanaklarının oluşturulmamış olması insanların sağlık sorunları yaşamasına sebep oluyor ve yaşam hakkı ihlaline yol açıyor. Ayrıca bu koşullar oluşturulmadığı ve çaresiz durumda bırakıldıkları için insanların ruhsal yaralanmaları ve örselenmeleri de bu tabloyu ağırlaştırıyor. Bir bütün olarak böyle kötü bir durumla karşı karşıyayız.
Korur Fincancı, “Arama kurtarma çalışmalarının gecikmeli başlamış olması, hızlı olmaması, arama kurtarma çalışmalarında özellikle sağlık emekçilerinin arama kurtarma ekiplerine eşliğinde sıkıntılar olması ise işin bir başka boyutu” dedi.
‘Güvenlikçi perspektifle kolluk kuvvetleri bölgeye yığılmış durumda’
Korur Fincancı, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
Bölgede yağmalar, hırsızlıklar olması gibi bir durum da var. Ama bu konuda yakalama yapan, bu işlemleri gerçekleştiren kolluk kuvvetlerinin yaptığı işkenceler de ciddi bir boyuta ulaştı. Hem işkence yasağına uyulmaması hem de yaşama hakkı ihlaline yol açacak boyuta ulaşması insanlığa karşı suçlar kapsamında ele alınması gereken konular.
Bunların yanı sıra bazı yerlerde, özellikle Hatay bunlardan biri, çok sayıda kolluk görevlisinin varlığı. Hatay’da ayakta hiçbir sağlık kurumu kalmamışken güvenlikçi bir perspektifle çok sayıda kolluk görevlisinin buralara yığılmış olması, zırhlı araçlar, uzun namlulu silahlarla ortalıkta dolaşıyor. Evet, başka şehirlerden yollanmış polislerin de korucuların da barınma, beslenme, hijyen ihtiyaçlarını karşılama sorunları var. Ama özellikle Özel Harekat’ın uzun namlulu silahlarla ortalıkta tehditkar bir tavırla dolaşıyor olması çok incitici. Mesela Maraş ve Malatya’da bu yoğunluğu görmedik ama Hatay’da ciddi bir yığılma söz konusuydu.
‘Yeni ölümlere davetiye çıkaran bir tablo var’
109’uncu devlet hizmetleri yükümlülüğü ile deprem bölgesinde görevlendirilen sağlık emekçilerinin çalışma şartlarına işaret eden Korur Fincancı, şunları aktardı:
Orada yaşayan insanların evleri başlarına yıkılmış durumda zaten ve çok büyük yıkım olan Hatay, Adıyaman gibi şehirlerde barınma koşulları yok. Ciddi bir yıkım var. Oraya tayin edilen insanlar nerede yaşayacaklar, güvenli yerleşim alanları oluşturulmamış durumda. Yaşayan insanlara bile geçici barınma alanları oluşturulmamışken dışardan gelen insanlar nerede yaşayacak? Bu sorunlar çok önemli. Ayrıca zaten biliyoruz ki bu binaların yıkılmamış olması gerekirdi. Bir denetimden geçmiş olması ve depreme dayanıklı olmaları beklenirdi.
Korur Fincancı, “Şimdi hasar tespit çalışmaları yapılıyor. Hafif hasarlı diye geçen binaları sıvayıp boyayıp buralara tayin olan insanlara kiraya verecekler. Yani yeni ölümlere davetiye çıkaran bir tabloyla karşı karşıyayız” dedi ve şöyle devam etti:
Bu atamalar yerine güvenli yerleşim alanları oluşturarak insanları kendilerini güvende hissedecekleri, barınma alanlarının hazırlanması gerekiyor. Bu koşullar oluşturulduğunda böyle atamalar yapılabilir. Ama geçici ve kısa süreli görevlendirilen insanlara da barınma koşulu sağlanamıyor.
‘3’üncü haftada konteynerlerde sağlık hizmeti verme koşulları yeni oluşturuyor’
“Daha bugün Malatya’da yeni bir deprem oldu ve birçok bina yıkıldı. Sağlık çalışanları kaçınılmaz olarak kaygı duyuyorlar. Kaygı ve çaresizlik duygusuyla tükenme durumundalar” diyen Korur Fincancı, ziyaret ettikleri bölgelerdeki sağlık kurumlarının durumuna dair şu bilgileri paylaştı:
Hatay’da 2’inci basmak sağlık hizmeti verebilen tek yer İtalyanların kurduğu çadır hastane. Bu hastane dışında revirler var. Biz TTB olarak bunların kamu görevi olduğunu söyleriz ve uyarma görevini üstleniriz. Gönüllü meslektaşlarımızla gözlem değerlendirme yapmak üzere orada bulunurken zorunlu olarak revirler oluşturma ve o revirlerde 1’inci sağlık hizmeti sunmak zorunda kaldık. Ama bunların hepsi sınırlı. 3’üncü haftaya girmiştik ve Sağlık Bakanlığı konteynerlerde ASM’ler yapıp hekim görevlendirmeleri yapmaya yeni başlamıştı.
Maraş’ta Necip Fazıl Şehir Hastanesi hasarlı ve orada hizmet sunulmaya devam ediyor. Ve gönüllü giden sağlık çalışanları da o hasarlı denilen hastanede barındırılıyor. Elbistan’daki hastanenin hafif hasarlı olduğu söyleniyor ama meslektaşlarımız oldukça kaygılıydı. Maraş şehir hastanesi zaten şehrin 17 km dışında. İnsanların araçları da enkaz altında kaldı. Nasıl ulaşacaklar o hastaneye. Şehir içinde kadın ve çocuk hastaneleri sağlam. Çocuk hastanesi tıklım tıklım doluydu. Üniversite hastanesi sağlam mesela. Şehir hastanesindeki insanlar oraya çekilerek hizmet sunulabilir. Hizmetler daha geniş ve daha kapsamlı sunulabilecekken. Bu koordinasyonsuzluk iç acıtıcı.
‘Bizi izliyorlar ve bize ihtiyaçları var’
Korur Fincancı, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ben 65 yaşımdayım ve 5 günde 2 bin 500 km yol yapmış durumdayım, meslektaşlarımla ve bu depremlerden etkilenenlerle buluşmak için. 1999 depreminde de gönüllüydüm ve tüm deprem bölgesinde emek verdim. Bizim için değişen bir şey yok. Üzerinden 24 yıl geçmiş durumda ve ben hala aynı şeyi yapmaya devam ediyorum.
TTB olarak biz depremin ilk gününden itibaren bölgede varlığımızı sürdürüyoruz ve bölge ile ilgili bütün bilgileri olabildiğince paylaşmaya ve dile getirmeye devam ediyoruz. Ve bizim ardımızdan yetkililer açıklama yapmaya devam ediyorlar. Tıpkı Covid-19 pandemisinde olduğu gibi. Dolayısıyla bizi izliyorlar ve bize ihtiyaçları var.
28 Şubat’ta görülecek olan TTB Merkez Konsey üyelerini görevden almak için açılan davaya da değinen Korur Fincancı, “Emir komuta altında bu tür davalarla bizi yıldırmaya çalışıyorlardı. Bizi görevden alsalar da biz meslek örgütümüz için gönüllü emek vermeye devam edeceğiz. Başından beri toplumun TTB’ye güveni vardı, deprem süreci de kimin insanların yanında olduğunu gösterdi. Ama tabi ki bu siyasi bir karar, siyasi bir dava. Bizim için görevde olmak ya da olmamak değil sorun. Bu meslek örgütü için gönüllü emek vermek” diye belirtti.