Tufan Taştan’ın Sen Ben Lenin isimli ilk uzun metraj filmi. Senaryosunu Barış Bıçakçı ile birlikte yazdığı film, Türkiye prömiyerini 40. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleştirmişti.
Sovyetler Birliği’nden denize atılan ve Akçakoca’da kıyıya vuran bir Lenin heykelinin gerçek hikâyesi anlatan Sen Ben Lenin, dünya prömiyerini geçen ay 43. Moskova Film Festivali’nde yaptı. Adana Altın Koza Film Festivalinde yarışan film izleyici ödülü almıştı.
Film gerçek bir hikayeden yola çıkıyor.
17 Temmuz 1993 sabahı Akçakoca’da bir teknenin içinde küçük bir kız, babasına bağırarak seslendi. “Baba denizden bir adam çıktı.”
Suyun yüzünde bir heykel dalgalarla sürekli ters yüz oluyordu.
Mahmut Kaptan anlam veremedi. Kardeşini çağırdı. O da baktı ve ‘Bu Lenin’ dedi. Lenin’in heykelini halatla bağlayıp Akçakoca sahiline yöneldiler.
İnsanlar kıyıya vuran sakallı, vizon kürklü, burnu kopmuş heykelin başında toplandı.
İlçe bir anda hareketlendi. Belediye heykele el koydu. Heykelin kopan burnunu yapması için bir heykeltıraş aradılar. Bulamayınca ilçede maket işleri yapan bir mahalle ustasına heykeli onarması için teslim ettiler. Lenin’in fotoğrafını bulamadılar, birkaç kez denediler. İlkinde burun küçük oldu sonra bir burun, bir burun daha derken ‘Rizeli’ burnunda karar kıldılar.
Heykeli bulan Mahmut Kaptan ile heykele el koyan belediyenin arası açıldı. Aradan yıllar geçti 2009 yılında Ankara ile gerçekleşen görüşmeler sonucunda Lenin heykelinin kasaba meydanına dikilmemesi, kasabaya yapılacak bir müzede sergilenmesi kararı çıktı. Ama heykel depoda kaldı.
Sovyetler Birliği’nde 1991 yılı itibariyle 14 bin 290 Lenin heykeli bulunuyordu. Günümüzde eski Sovyet coğrafyasında bu rakam 7 bin 194’e geriledi.
Ülkelerin rejimleri değiştikçe heykeller de değişti; Lenin, Stalin, Hitler, Franco, Pinochet, Churchill, Gandi gibi liderlerin heykelleri saldırıya uğradı, balyozlarla parçalandı, vinçlerle kaldırıldı ve depolara atıldı. Film, “Lenin heykeli kasabanın meydanına dikilseydi ne olurdu?” sorusuna kara mizah ile yeni bir bakış kazandırmayı hedefliyor. Senaryoya göre Lenin heykelinin kasaba meydanına dikilmesiyle birlikte, kasabalıların değişen hayatlarını konu alan film, gerçekte yarım kalan bir hikâyeyi sonlandırıyor.
Sanat-Hayat Bağlamında nesnelerin yeniden okunması, Lenin heykeline yüklenen anlamın sinemasal anlamda kavramlaştırılmasını görüyoruz filmde. Kullanılan nesnenin, izleyicinin yorum ve katılımını sağlanıyor. Değer kavramı farklı disiplinlerde farklı yaklaşımlar çerçevesinde ele alınmıştır. Sosyologlara göre değerin belli bir toplumun tercih ettiği eylem ve davranış normları olduğu ifade edilmektedir.
Yönetmen, ansızın bu Karadeniz kasabasına gelen Lenin heykeliyle halk, bürokrasi arasındaki iletişimi mizah türüyle sorgulamaktadır.
İstanbul Digital (ID) Film ve Yapım-eki’nin yapımcılığını yaptığı filmin müzikleri Barış Diri imzası taşıyor. Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri adlı şiirinden bestelenen filmin şarkısı ise Seyyal Taner seslendirildi. Polisiye ve kara mizah türündeki filmin oyuncu kadrosunda Falay ve Soysal’la beraber Melis Birkan, Serdar Orçin, Nur Sürer, Salih Kalyon, Hasibe Eren, Özgür Çevik, Şerif Erol, Binnur Kaya, Mustafa Kırantepe, Serkan Keskin, Nazlı Bulum, Murat Kılıç, Sarp Aydınoğlu, Barış Yıldız, Sarp Akkaya, Necip Memili, Bige Önal ve Utku Çakar gibi birçok isim bulunuyor.
Yönetmen Tufan Taştan filmini cumartesi annelerine adamıştı.