Dersim Katliamı’nın önde gelenlerinden Seyid Rıza ve arkadaşlarının idam edilişlerinin üzerinden tam 85 yıl geçti. Katliamın tanıklarından 91 yaşındaki Hıdır Güneş, “O zamanı düşündüğümde tiksiniyorum, biz bunları hak etmedik. Bir daha o kötü günler geri gelmesin” dedi. HDK gün nedeniyle “Yaşam sır olmamalı, Dersim soykırım belgeleri açıklansın” açıklaması yaptı.
4 Mayıs Dersim 1937-1938 Tertelesi’nin üzerinden tam 85 yıl geçti. Dersim’in önde gelenlerinden Seyid Rıza, Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Findik Ağa, Resik Uşen ve Hesenê Ivraimê, Ankara’dan özel görevle gönderilen İhsan Sabri Çağlayangil’in denetiminde yapılan mahkeme neticesinde Elazığ Buğday Meydanı’nda 15 Kasım’da idam edildi.
Resmi olmayan rakamlara göre 72 bin kişi katledildi
Dersim Tertelesi sıradan bir katliam değildi. Resmi rakamlara göre 16 bin, resmi olmayan rakamlara göre 72 bin kişi katledildi, binlerce insan sürgün edildi ve binlerce Dersimli çocuk, özellikle kız çocukları evlatlık verilerek ailelerinden koparıldı.
1938 Dersim Katliamı’nda Ovacık’ın Kakper köyünde olan 91 yaşındaki Dersim Katliamı tanığı Hıdır Güneş, yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı. Köylerinden 12 kişiyi seçip götürüp öldürdüklerini söyleyen Güneş, şunları belirtti:
Eline geçirdikleri insanları katlettiler. Daha sonra köylülerin hepsini topladılar, iki tane ağır makineli silah kurdular bazı askerler ağlıyordu, daha sonra uçak geldi kâğıt attılar, ağlayan askerler sevindi ‘korkmayın sizi affettiler’ dedi. Aftan sonra Ovacık’ta Sırrı Yüzbaşı, Hozat’ta da Taci yüzbaşı vardı, bunlar keyfi insan öldürüyordu. Bu yüzden halk korkup dağlara kaçıyordu. Bu sefer de rapor yazıp ‘sürgüne gelmiyorlar, dağlara kaçıyorlar, isyan ediyorlar’ diyorlardı. Her şey operasyonu yapan subayın insafına kalıyordu. Yakaladıkları insanları öldürüyorlardı. Biz 3-4 ay ormanlarda kaldık. Kar yağmaya başladığında dağlardan inince yakaladılar, sürgüne götürdüler. Bizi sürgüne götürürlerken nenem beni vermek istemedi. Askerler 90 yaşındaki nenemi yolun altında gözümün önünde süngüyle öldürdüler. Bir asker beni de öldürmek istedi ama başka bir asker izin vermedi.
‘Bir daha o kötü günler geri gelmesin’
Güneş, batıya göç ettiklerini belirterek, şöyle devam etti:
Biz Manisa’da 9 yıl kaldık, bize 25 dönüm arazi vermişlerdi ama öküz, at olmadığı için tarlayı ekemiyorduk. Biz de bir köyün sığırını almıştık, çobanlık yaparak geçinmeye çalışıyorduk. Nasıl Dersim’de subayın insafına kaldıysak sürgünde de ilin valisinin insafına kalmıştık. ‘Bunlar isyankâr, devlete karşı geliyor’ diyorlardı Dersim Türkiye için kanayan bir yara. ‘Dersim bir çıban, sökülüp atılmazsa ülkeye huzur gelmez’ diyorlardı, gerisini siz düşünün. O zamanı düşündüğümde tiksiniyorum, biz bunları hak etmedik. Bir daha o kötü günler geri gelmesin.
‘Dersim soykırım belgeleri açıklansın’
Seyid Rıza ve arkadaşlarının idam edilişlerinin yıldönümü nedeniyle Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Meclisi yazılı açıklama yaptı.
“Yaşam sır olmamalı, Dersim soykırım belgeleri açıklansın” denilen açıklamada, şunlar belirtildi:
“Dönemin siyasetçilerinden ve Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt. “Türk’ün en kötüsü Türk olmayanın en iyisinden iyidir” demişti. Daha da demişti: “Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler.” Bu sözler tam da soykırımın gerçekleştiği dönemin siyasal kültürü anlatıyor gibi.
Tarihin sayfalarına başarı olarak kaydedilen bu katliam, halkların kalbini karanlığa mahkûm etmekti oysa.
‘Kendi topraklarını savundukları için idam edildiler’
Seyid Rıza ve arkadaşlarının kendi toprakların savundukları için idam edildiği belirtilen açıklamada, “1935 Tunceli Kanunuyla Türk sömürgeciliği başlıyordu. Tehdit ve tenkil harekâtı başlamıştı. 1924 Anayasası 88. maddesiyle ülkede bulunan halklar reddedilir ve Türklük ve Hanefi inancı yüceltilir. Tek dil, tek din ve tek millet dayatıldı halklara. Kendi topraklarını, kendi dilini, kendi kültürünü korumak için suçlandılar ve idam edildiler Seyid Rıza ve yoldaşları” denildi.
15 Kasım 1937’de idam edilenlerden bu zamana ne değişti?
“15 Kasım 1937’de idam edilenlerden bu zamana ne değişti?” diye sorulan açıklamada, şunlar belirtildi:
Aleviler sistematik katliamlara uğradılar, diri diri yakıldılar. Dersim halkı yaşadığı katliamlarla yüzleşilmediği için sosyolojik olarak travmalarını atlatamadılar. Diğer halklarda olduğu gibi Cumhuriyetin 2. yüzyılı konuşulurken 1. yüzyılında katledilen halklarla yüzleşilmediği sürece bu topraklara güneş doğmayacaktır. 14 Kasım 2022 İstanbul’da Taksim’de katledilen vatandaşlarımız gibi. Cumhuriyetin 2. Yüzyılına giderken katliamlar silsilesinin hala olması ülkede yaşayan halkların kaderini iktidara bırakmanın kötülüğün devamı olacak. Karanlığında kaybolanlar bilsinler ki, Seyid Rıza’nın dediği gibi ‘ben sizin yalanlarınızla bahşedemedim bu bana dert oldu, bende size diz çökmedim buda size dert olsun.’
Tarihsel arka planımızla bağ kurabileceğimiz tarihsel ve kültürel değerlerimiz unutmamalıyız. Yok, bir mezar taşımız bile çok görüldü Dersim halkına. Bir halkı hafısazılaştırmak içindir kefensiz yatanlar.
Açıklamada, Alevilerin talepleri de şu şekilde hatırlatıldı:
-Seyid Rıza ve yoldaşlarının mezar yerleri açıklansın.
-Dersim’in kayıp kızları bulunsun ve arşivler açıklansın.
Eşit yaşam şiarıyla anayasal kurucu yurttaşlık hakkıyla bu ülkenin kadim Halkları olarak taleplerimiz bellidir. Eşit ve anayasal kurucu yurttaşlık.