Van Çatak’ta operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alınıp, işkence edilmesi sonucu ağır yaralanan Osman Şiban’a, verilen 7 yıl 6 ay hapis cezasına gerekçe olarak tanıkların geri çektiği ifadeler gösterildi.
Van’ın Çatak ilçesinde ‘helikopterden atılan’ Osman Şiban hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti.
Mersin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararı açıklandı.
Gerekçeli kararda, sadece yazın iki ayını köyde geçiren Şiban’ın hem “örgütte mali yardım topladığı” hem de “örgütten mali yardım aldığı” iddia edildi.
Kararda, Şiban’ın “örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten üyeleriyle sürekli olarak irtibat halinde olduğu, örgütten gelen emir ve talimatlara göre hareket ettiği, örgütten gelen talimatlar neticesinde kırsal alandaki diğer örgüt üyelerinin ihtiyaçlarını karşıladığı” ileri sürüldü.
Ayrıca “kişinin çeşitlilik ve yoğunluk durumu” üzerinden Şiban’ın örgütle organik bağ kurarak üye olma suçu işlediği iddiasına yer verildi.
Söz konusu iddialar, daha önce Şiban aleyhine tanıklık yapan ancak daha sonra beyanlarını geri çeken iki kişinin ifadelerine dayandırıldı.
‘Cezadan kurtarmaya yönelik’ iddiası
Kararda, söz konusu tanıkların verdiği ifadelerin “tereddüte yer verilmeyecek ifadeler” olduğu kaydedildi.
Kararda, şu değerlendirmede bulunuldu:
Her ne kadar sanık duruşmadaki savunmasında suçlamaları kabul etmemiş, hiç bir terör örgütü ile bağlantısının olmadığını beyan etmiş ve tanıklardan N.A. duruşmadaki beyanlarının da hazırlık beyanından dönmüşler ise de söz konusu bu beyanlarına itibar edilmemiş, sanığı cezadan kurtarmaya yönelik beyan olduğu kanaatine varılmış, yardımların tanıklardan Y.S. beyanları ve tanığın hazırlıkta ilk vermiş olduğu beyanları doğrultusunda belli periyotlarla sürekli hale geldiği konusunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.
Evinin yakın olması da suç gösterildi
Kararda, Van ve Şırnak kırsalında bulunan bazı bölgelerinin örgüt üyeleri tarafından kullanıldığına dair istihbari bilgi alındığı öne sürülerek, örgüt üyelerinin Surik Mezrası’nda Şiban’ın evinden erzak ve yaşam malzemesi aldığı ifade edildi.
Kararda, Surik Mezrası’nda içerisinde mazot bulunan 40-50 litrelik 3 adet mavi renkli jelikan bulunduğuna işaret edilerek, jelikanların bulunduğu noktaya en yakın evin Osman Şiban’a ait olması verilen suça gerekçe yapıldı.
Şiban’ın avukatları, gerekçeli kararın açıklanmasının ardından bir üst mahkemeye itirazda bulundu.
Ne olmuştu?
Van’ın Çatak ilçe kırsalında operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül 2020’de gözaltına alındıktan iki gün sonra yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan iki yurttaştan Servet Turgut gördüğü ağır işkence nedeniyle yaşamını yitirmiş, ağır yaralanan Osman Şiban ise günler sonra taburcu edilmişti.
O dönem Bağımsız İstanbul Milletvekili olan Ahmet Şık, Turgut ve Şiban’ın durumuna ilişkin hem olay yerine gidip yaptığı incelemeleri hem de görgü tanıklarının anlatımlarını raporlaştırmıştı.
Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla raporu açıklayan Ahmet Şık, Osman Şiban’ın anlatımlarına da raporunda yer vermişti.
Anlatımlarına yer verilen Osman Şiban, helikopterde dövülmeye başlandıklarını, indikleri askeri kışlada helikopterden itildiklerini ve burada toplanan 100’den fazla asker tarafından linç edildiklerini söylemişti.
Ahmet Şık da raporun sonuç kısmında şunları kaydetmişti:
Yani faillerin yalanı, müdafilerin gerçeğine dönüşmüş, olayın aslını oluşturan kitlesel bir dayak ve linç işkencesi gölgede kalmış demek yanlış olmayacaktır. Halen tedavisine devam edilen Osman Şiban’ın yere inen helikopterden askerler tarafından arkadan itilerek beton zemine düşürülmesini ‘Atıldık’ diyerek ifade etmesi, ‘Helikopterden atıldılar’ iddiasının yaygınlaşmasında rol oynadı. Osman Şiban’ın anlattıklarından yola çıkılarak, Servet Turgut’un ölümüne, kendisinin de ağır yaralanmasına neden olan olayın sebebinin helikopterden atılma değil, kitlesel dayak olduğu anlaşılmaktadır.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Şiban’ın ağır yaralı kurtulduğu, Turgut’un ise yaşamını yitirdiği işkence vakasıyla ilgili, helikoptere bindirilmelerinden sonrasına değinmeden yaptığı açıklamada, her iki yurttaşı da ‘milis’ ilan etmişti. “Hüküm vermiyorum” diyen Soylu, hem idari hem de adli soruşturmanın sürdüğünü söylemişti.
Diğer yandan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’ye yazdığı mektupla, iki yurttaşa yapılan işkenceden sorumlu olanlar hakkında açılan soruşturmanın hangi aşamada olduğunu sormuştu. Mektupta, olayı açığa çıkaran gazetecilerin serbest bırakılması da istenmişti.
Yaşananları haberleştirip ülke gündemine sokan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile JinNews muhabiri Şehriban Abi’nin yanı sıra gazeteci Nazan Sala ev baskınlarında gözaltına alınıp, “Devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmak” iddiasıyla tutuklanmışlardı.
“Örgüt üyeliği” ile suçlanan gazeteciler ilk duruşmada tahliye edildi.