CHP bağlamında önce arşivden birkaç söz;
1-“Anayasa’ya aykırı, halkı kandırmaya yönelik bir düzenleme geliyor. Dokunulmazlık kalktıktan sonra bizi hapse atacaklarsa atsınlar. Gerçek demokrasiyi bu ülkeye getirmek için, gereken tüm bedeli ödemeye hazırız. Ciddi bir karar almalı ve herşeyi göze almalıyız. HDP de ‘Evet’ demeli.” (Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Nisan 2016)
2-“Bir milletvekilinin polisimize yumruk attığı görüntüler kamuoyuna yansıdı. Polislerimiz kamu görevlisidir. Kendilerine verilen emre göre hareket eder. Bir sorun varsa, ona emir verenlerdedir. Kimsenin polisimize yumruk atması kabul edilemez.”( Faik Öztrak, 13 Haziran 2022)
3-“Şunu net ifade edelim; Akp mhp anlayışı 7-8 yıldır kesintisiz bir faşizm politikası uyguluyor, bizler bir 5 yıl daha bu anlayışa karşı mücadele etmeye hazırız ama sizin bu kafanızı iktidara taşınmasına müsade etmeyeceğiz! Bunu sakın unutmayın.” (Ferhat Encü, 14 Haziran 2022)
Yukarıdaki açıklamaların ilki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2016 tarihli açıklaması, ikincisi CHP Sözcüsü’nün Genel Başkanından altı yıl sonraki açıklaması ve üçüncüsü de HDP İstanbul İl Eşbaşkanı’nın Öztrak’a yanıt twiti.
Herkesçe farklı şekilde tanımlansa da bu memleketin bir Kürt sorunu var. Hem de doğuşu ile birlikte 1-2 asrı kapsamaktadır. Siyaset de sorunları çözmek için var denir. Burada konumuz AKP-MHP iktidarı değil; muhalefet, özelde de CHP.
Cumhuriyetin kurucu partisi CHP aslında bütün partilerin anası konumunda. Şimdi bunu kim temsil ediyor dersek herhalde en önde geleni yine CHP’dir. Ama politika, pratik ve söylemlerine bakarsak MHP, AKP, İYİP’i de bunun dışında tutamayız. Hepsi de CHP’nin kısmi geçmişine rahatlıkla sahip çıkabiliyor. Usulde çıkmasa da pratiklerinde görebiliyoruz zaten.
Şark İstiklal Mahkemeleri’nden bugünün Ağır Ceza Mahkemeleri’ne kadar yargının iktidarların bir enstrümanı olduğunu tüm muhalifler söylemiştir. Sadece ‘uygulayan ve karşı çıkanlar’ zaman içinde yer değiştirmiştir. Ama mağdurlar hep aynı kalmıştır.
İktidarlara muhalif olanlar hep cezaevlerinde olmuşlardır ve siyaset yargı eliyle hep düzenlenmeye çalışılmıştır. Memlekette ulus üstü hukuka aykırı birçok kanun yürürlüktedir. CHP, Ceza İnfaz Sistemi ile ilgili 2020 yılında yapılan yasa değişikliğinin bazı maddelerini, anayasaya aykırılığı nedeniyle AYM’ne taşıyan partidir. Adalet yürüyüşünü yapan da CHP’dir. Yürüyüşümüz devam ediyor diyen de CHP.
Geçen hafta, “İmralı başta olmak üzere cezaevlerindeki hukuksuzluklara dikkat çekmek ve ilgilileri yasalara uymaya davet” amacıyla Kadıköy’de yapılmak istenen basın açıklamasına müdahale edildi, arbede yaşandı, milletvekilleri ve yurttaşlar tartaklandı ve bir kısım yurttaş da gözaltına alındı. Sırayla gidersek;
-Açıklamadaki amaç yetkilileri yasaya uymaya davet etmek, olarak açıklandı. Yasaya uymamak suçtur. Buna kamu otoriteleri uymasa, prensip olarak bu suça uymayana daha da büyük ceza gerektirir.
-Basın açıklaması yapmak için izin almak gerekmiyor, çünkü anayasal bir haktır. Bu engellendi ve bu da suçtur. Kolluğun görevi yurttaşın haklarını kullanırken onu özgür bir ortamda engelsiz yapmasını sağlamaktır. Ama tabi ki, tersi oldu.
-Burada bir kanunsuzluğu dile getirmek engellendiği gibi yeni kanunsuzluklara imza atıldı.
-Milletvekilleri itilip kakıldı, darp edildi, engellendi. Yurttaştan değil vekilinden bahsediyoruz!
Kadıköy’de DBP Eşbaşkanı Saliha Aydeniz, kendisini kalkanla iten ve küfreden polise yönelik bir hamle yaptı. Orada değil, Ankara’da kıyamet koptu.
Bütün hukuksuzlukların, ayırımcılıkların yarattığı kutuplaşmanın mirasına konmak için ‘siyasiler’ harekâta geçti. İçişleri Bakanı, İYİP Genel Başkanı, CHP Sözcüsü ve AKP’li Cumhurbaşkanı adeta yere bulanmış ‘meyveyi’ yemek için yarışa girdi. Meclis Başkanı ise, milletvekilin hakkını korumak yerine idarenin peşine takıldı.
CHP’ydi konumuz. Dedesi, babası içişleri bakanlığı yapmış CHP’nin sözcüsü Faik Öztrak kendisini de öyle sanmış olmalı ki kendine o vazifeyi biçti. Hem de parti adına. İktidarı cezaevlerindeki hukuksuzlukları gidermeye davet etmek görevi değil mi? Ya basın açıklamasının bir hak olduğunu bilmiyor mu? Kadıköy’de yaşananın aslında ne olduğunu bilemeyecek bir konumda mı?
Maalesef bunların hepsi biliniyor ve yine maalesef Öztrak yukarıdaki açıklamayı da yaptı. Şimdi, Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması için meclise fezlekenin gelmesinin müsebbiplerinden birinin CHP ve Öztrak olmadığını kim iddia edebilir! Genel başkanının açıklaması da yukarıda duruyor, neye mal olduğu da herkesin malumu.
HDP İstanbul il eşbaşkanının açıklaması (yanıtı) da yukarıda. Tüm fısıltı gazetesi, resmi görüşme ve açıklamaların aksine Kürtlerin neredeyse tamamı, CHP’lilerin yarısı, AKP, DEVA partililerin önemli bir kısmı CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun “biz değiştik” demesine değil; CHP’nin asıl sahibi Öztrak’ın dediğinin geçerli olduğunu biliyor. CHP de biliyor.
CHP’nin bazı demokrat vekillerini halkla ilişkiler babında öne çıkarması CHP’nin çözüm gücü ve niyeti olduğunu ifade etmiyor maalesef. Genel başkanın, “bize katılın sorunu biz çözeriz” babında açıklamasının da bir güvencesi yok. CHP yönetiminin yaklaşım ve söylemleri ortada. Adeta meseleleri bir şekilde bertaraf edin ve iktidarı bize teslim edin havasında. Onun için gerçekten iktidara talip olup olmadıkları konusunda kamuoyunun ciddi kuşkusu var.
Muhtemeldir ki demokratik kamuoyu, emekçi ve Alevi yurttaşlar CHP’yi AKP’den kurtulmanın en kısa yolu olarak görüyor. Maalesef bunun hiçbir güvencesi yok. Siyasetin genel kuralı kim hangi siyaseti kendine en yakın görüyorsa kendini orada ve açıkça ifade etmesinde geçer. Yoksa herkes bana mecbur hava ve tutumu değişecek gibi değil. Siyasetçilerin dikkate aldığı tek tutum da bu olmaktadır, bilinmesini isterim.