Spectrum House’un Suriyeli mültecilerle ilgili hazırladığı raporda, mülteci karşıtlığının her partinin seçmeni tarafından karşılık bulduğu kaydedildi. Çözüm isteniyorsa askeri müdahalelerle bütünleşmiş politikadan vazgeçilmesi gerektiği vurgulandı.
Spectrum House, 2011 yılında Suriye’de yaşanan iç savaştan sonra Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan mültecilerle ilgili hazırladıkları politika raporunu yayınladı. Rapora göre Nisan 2011’de Türkiye’ye gelen ve 2013’te kabul edilen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile “geçici koruma” statüsü verilerek kayıt altına alınan Suriyeli sığınmacıların sayısının Mart 2022 itibariyle 3 milyon 700 bini aştığı belirtildi.
Suriye’den gelen ilk sığınmacılara yönelik destekleyici bir tutumun hakim olduğunun altı çizilen raporda, nüfusun artması üzerine bu tutumun karşıtlığa dönüştüğü kaydedildi.
‘AKP durumu fırsata çevirmek istedi’
İktidarın bu durumu fırsata çevirmek istediğinin belirtildiği raporda, “AKP hükümeti hem içeride hem de uluslararası alanda çıkarlarını gerçekleştirmek ve diğer yandan da Kuzey ve Doğu Suriye’de DSG’nin kontrol ettiği özerk bölgelere yönelik 2016, 2018 ve 2019 yıllarında gerçekleştirilen geniş kapsamlı askeri operasyonlara meşruiyet kazandırmak için kullandı” denildi.
Raporda ayrıca iktidar yetkililerinin, Türkiye’deki hak ihlallerine ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki askeri müdahalelere karşı bir hamlede bulunması durumunda Avrupa ülkelerini mültecilerle tehdit edildiğine vurgu yapıldı.
Meclis’te grubu bulunan bütün partilerin seçmenlerinin uzlaştığı nadir konulardan birinin sığınmacı karşıtlığı olduğunun kaydedildiği raporda şunlar kaydedildi:
Bunda medyanın, siyasi söylem ve kampanyaların ve Türkiye’deki kutuplaşmanın önemli bir rolü bulunmaktadır. Belediye başkanları ve siyasetçiler başta olmak üzere sığınmacılara yönelik kullanılan üslubun ırkçı, düşmanlaştıran ve insandışılaştıran tonu ile sığınmacılara karşı gittikçe artan şiddet eylemleri arasında önemli bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Bu durum hem sığınmacıların yaşam koşullarını hem de ülkedeki uzun vadeli barışı ciddi anlamda tehdit etmektedir.
Partilere çağrı
Siyasi parti liderleri ve temsilcilerinin, seçim hazırlıklarında ve propaganda faaliyetlerinde kendi bireysel veya grup çıkarları için sığınmacıları bir tehdit unsuru olarak yansıtan bir dil kullanmaktan vazgeçmesi gerektiğine vurgu yapıldı.
Mültecilerin sosyoekonomik yaşama güvenli bir şekilde katılım sağlayabilmeleri için onların ihtiyaçlarını gözeten politikaların hazırlanması gerektiğine yer verilen raporda, “Ucuz işgücü olarak görülen ve güvencesiz koşullarda çalıştırılan sığınmacılar için önleyici tedbirlerin alınması lazım. Yapılacak yasal düzenlemelerle sigortasız çalıştırılan, emeği sömürülen, maaşları ödenmeyen veya geç ödenen sığınmacıların içinde bulundukları zorlayıcı koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor” denildi.
Çözüm odaklı politika vurgusu
Sünni-İslam merkezli ve askeri müdahalelerle bütünleşmiş politikadan vazgeçilmesi gerektiğinin altı çizilen raporda, sorunun çözülmesi için şu şartların sağlanması gerektiği kaydedildi:
Uluslararası hukuk ve sözleşmeler baz alınarak, çözüm odaklı ve Suriye’ye dönmek isteyenlerin güvenli bir şekilde dönebilmesinin koşullarını yaratma sürecine destek olacak politikaların uygulanması. Suriye hükümeti ve yerel unsurlarla sınır boyunca güvenliği ve güvenli dönüşü sağlayacak koşulların yaratılması için kamuoyuna açık diplomatik görüşmelerin yapılması. Uluslararası tarafların finansal ve diplomatik desteği ve gözetiminde hem döneceklerin hem de halihazırda orada yaşayanların ihtiyaçlarını ve beklentilerini gözeterek toplumsal barışa ve uzlaşıya katkı sunacak mekanizmalarla kademeli yeniden inşa ve dönüş projelerinin başlatılması. Bunu yaparken, ileride gruplar arası çatışmalara yol açacak zorla nüfus değişimlerinden, kaynak paylaşımında hak ihlallerinden ve mülkiyet hakkı ihlallerine sebep olacak adımlardan kesinlikle kaçınılması. Suriyeli sığınmacıların iç, bölge ve uluslararası siyasette bir çıkar ve baskı aracı olarak ele alınmasından, Kuzey ve Doğu Suriye’yi de kapsayan yayılmacı politikadan ve can kaybı, zorunlu göç, ciddi insan hakları ihlalleri ve maddi zararları beraberinde getiren her türlü askeri müdahaleden vazgeçilmesi.
HABER MERKEZİ