Onbinlerce can kaybına ve büyük bir yıkıma neden olan depremlerin ardından oluşan tonlarca molozun sulak alanlara bırakılmasından korktuğunu belirten Yaban Hayat Uzmanı Emin Yoğurtçuoğlu, “Bunların içinde zehirli atık olmasından şüpheleniyoruz” dedi. Akademisyen Dr. Yasin İlemin de molozların sızdırmasız zeminlere dökülmesi gerektiğini vurguladı.
Maraş merkezli iki büyük deprem sonucu ‘en az Erciyes Dağı büyüklüğünde’ 230 milyon ton enkaz ve moloz oluştu.
Depremde yıkılanların yanı sıra ağır hasarlı oldukları için yıkımına karar verilen çok sayıda binadan da hafriyat ortaya çıkacak. Bu hafriyatın uygun şekilde bertaraf edilmesi, yeraltı ve yüzey sularını kirletecek alanlara taşınmaması konusunda uyarılar yapılıyor.
Uzmanlar, hasarlı binaların yıkımları ve enkazların kaldırılması sürecinde doğa ve toplum sağlığının dikkate alınmasını talep ediyor.
Kuş Gözlemcisi ve Yaban Hayat Uzmanı Emin Yoğurtçuoğlu ile Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi Dr. Yasin İlemin, uygun bertaraf edilmemesi durumunda hafriyatın doğaya vereceği zararları Gazete Karınca’ya anlattı.
Hata nerede?
Emin Yoğurtçuoğlu, deprem sonrasını konuşmadan önce, deprem öncesine de dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Başımıza bu felaket geliyorsa, bunca canımızı yerküre dediğimiz gezegen bizden alıyorsa, dönüp bir bakmamız gerekiyor, nerede hata yapıyoruz diye. Bu binaların yapılma süreçlerini de geçiyorum. Bu binaların yapıldığı yerlere bakmak gerekiyor. Açgözlülükle ele geçirdiğimiz, bina inşa ettiğimiz bu yerlerde önceden nasıl bir yaşam vardı ona bakmak lazım. Deprem bölgesi özelinde değil, her yerde bu böyle. Ormanlara bodoslama girdiler, bütün sulak alanları kurutup üzerine ev yaptılar. Şimdi ‘depremde niye bu kadar insan öldü, bu kadar yer yıkıldı’ diye soruyoruz.
‘Yerkürede deprem bir felaket değil’
Binaların yıkılma biçiminden, üzerine inşa edildiği zemin hakkında fikir edinilebildiğini ifade eden Yoğurtçuoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
Antakya merkezde yepyeni binalar neden yıkılıyor? Çoğu binanın temelinden devrilmiş olduğunu görüyoruz. Çünkü oradaki zeminde bir sorun var. Oraya inşa ettiğiniz yapılara on kat özen göstermeniz gerekiyor. Biz depremi bir felaket olarak algılıyoruz, ama bunu tüm dünya yaşıyor. Hatta yerküre için deprem sıradan bir şey. Yerküre için belki hiç önemi olmayan bir titreşimin bizim yaşamımızda korkunç etkisi var. Çünkü baş edemiyoruz hâlâ, onunla yaşamayı da öğrenemiyoruz. Sonra da adına felaket diyoruz.
‘Başka bir yer olsa bu kadar ses getirmeyecekti’
Yoğurtçuoğlu depremden sonra moloz yığınlarının sulak alanlara bırakılmasından korktuğunu ve bu korkusunun Hatay Milleyha Sulak Alanı’nda gerçekleştiğini söyledi.
Yıkım çok büyük olduğu için enkazların apar topar kaldırılıp bırakılmasından şüpheleniyorduk. Ve en çok bırakılacak yer neresidir? Düzlük alanlardır. Düzlük alanlar da suların biriktiği yerlerdir. Göl havzaları da sulak alanlar dediğimiz yerlerden. Bunun yakın örneğini, korunması için canımı dişime taktığım Hatay Milleyha Sulak Alanı’nda gördük. Belki de başka bir yer olsa bu kadar ses getirmeyecekti. Ama insanlar Milleyha’yı nasıl önemsediğimi bildiği için hemen harekete geçildi. Diyelim ki orada emri veren yerel yönetimden birisi… Ben çok şaşırdım buna, çünkü biliyorlar oranın önemini.

‘Çöp yığınlarında bir sürü zehirli madde olabilir’
Yoğurtçuoğlu, molozların içinde zehirli atıklar olabileceğini, bunların uzun ve kısa vadede doğa için risk oluşturduğunu belirtti.
Molozları alelacele Kuş Cenneti’nin ortasına, denizin kenarına bıraktılar. Orası kumsal saha aynı zamanda. Ne olduğu belirsiz enkaz ve çöp yığınlarının içinde bir sürü zehirli madde olabileceğinden şüpheleniyoruz. Denizin kenarına, sulak alana, hayvanların yaşadığı yere bırakmak ne demek bunu gerçekten algılayamıyorum. Ki orası inanılmaz hassas bir ekosistem!
‘Haber veren kişi yakınlarının yarısını kaybetmişti’
Bu süreçte herkesin acısının büyük olduğunu, buna rağmen duyarlı insanlarla dayanışma içinde olduklarını söyleyen Emin Yoğurtçuoğlu, moloz ihbarını bir depremzededen aldığını anlattı:
İhbarı yapan kişilerden biri de yakınlarının yarısını kaybetmişti. Ağlaya ağlaya konuşuyoruz, diyor ki ‘Ağabey, burası yok olmasın, bir de Milleyha yok olmasın’. Yani birileri böyle düşünürken, insanlar buranın değerinin farkındayken birileri de aksi yönde çalışıyor. Niye? Bizi 15-20 yıl sonra gelecek bir felakette yine aynı duruma düşürmek için. Bizim bu bilinç seviyesine ulaştığımız yerde bu cahilliğe dur dememiz gerekiyor.
‘Moloz dökümü için uzmanları beklemek gerekiyor’
Yoğurtçuoğlu, konuyla ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile iletişime geçtiğini ve Milleyha’daki molozları temizlediklerini ifade etti. Bu riskin hala devam ettiğini belirten Yoğurtçuoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
Bakanlık konuya el attı, İklim Değişikliği Bakanı aradı. Hemen müdahale ettiler. Oraya döküm yapan belediyenin ekipleri dışarıdan geldiklerini, bu bölgeyi tanımadıklarını, emir aldıklarını söylediler. Bunu fırsatçılık olarak görüyorum. O kadar boş yer var ya da bir beklensin, uzmanlar orada nereye döküm yapılabileceğini söylesin. Ankara’ya iki gün için geldim ama içim içime sığmıyor. Gidip oranın başında durasım geliyor.
‘STK’lar ve resmi kurumlar arasındaki bağ önemli’
Akademisyen Dr. Yasin İlemin ise dernek ve kurumlarla konu hakkında iletişimde olduklarına vurgu yaparak şunları ifade etti:
NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği üzerinden bu haberleri/ihbarları alıyoruz, işliyoruz ve gerekli kontakları sağlayarak sorunları çözmeye çalışıyoruz. Ülkemizde doğa koruma faaliyetlerinin düzgün ve sağlam temelli ilerlemesi için resmi kurumlarla çalışmak gerektiğine, STK’lar ve resmi kurumlar arasındaki bağın çok önemli olduğuna inanıyoruz.
‘Sızdırmasız zemin tercih edilmeli’
İlemin, molozların döküleceği alanlarda dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle anlattı:
Bu konuda söyleyebileceğim en önemli şey sızdırmasız zeminlerin tercih edilmesi gerektiği. Yeraltı ve yer üstü sularla temastan mutlaka kaçınılması gerekiyor. Moloz döküm sahaları mutlaka ve mutlaka korunan alanlardan, sulak alanlardan ve yaban hayatı alanlarından uzakta olmalı yer seçiminde bu noktalara dikkat edilmeli.
‘Mart ayından itibaren ihbarları bekliyoruz’
İlemen, “Bu tarz ihbarlar alıyor musunuz?” sorumuza ise şu yanıtı verdi:
Daha çok erken aşamadayız. O yüzden şimdilik bu yönde bir bilgi/ihbar almadık ancak özellikle Mart ayı ile birlikte buna benzer ihbar ve duyumların gelmesini bekliyoruz.
‘Toplum sağlığında kısa ve uzun vadede ciddi sorunlar yaratabilir’
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası da konuya dair basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Maraş merkezli depremlerde yıkılan ve ağır hasarlı oldukları için yıkımına karar verilen çok sayıda binada asbest katkılı malzeme kullanıldığının tespit edildiği vurgulandı ve şu uyarılarda bulunuldu:
Bu nedenle gerek ağır hasarlı binaların yıkılması gerekse de moloz ve enkazların kaldırılması süreçlerinde toplum sağlığı dikkate alınmalıdır. Depremzedelerin yıkımlar sırasında toz ve asbest kaynaklı kirleticilerden korunması gerekmektedir. Ayrıca özellikle enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan molozların toplum sağlığını olumsuz etkileyecek alanlara dökülmesinden kaçınılmalıdır.
Açıklamada, Maraş’taki molozların Sır Barajı’nı besleyen havzaya dökülmemesi gerektiğinin altı çizildi:
Molozların dökülmesi sırasında özellikle yeraltı ve yüzey sularını kirletecek alanlardan kaçınılması gerekmektedir. Kahramanmaraş’ta molozlar yeraltı suları ve yüzey sularını kirletecek şekilde Sır Barajı’nın beslenme havzası üzerine dökülmektedir. Bu durum toplum sağlığı açısından kısa ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır. Bu nedenle Kahramanmaraş Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi acil olarak yıkıntı ve molozların Sır Barajı’nın beslenme havzasına dökülmesini engellemeli, yıkıntı moloz döküm alanları için yeni alanlar belirleyerek molozların buralara dökülmesini sağlamalıdır.