Sadece son birkaç ayda, Irak Kürdistan Federe Bölgesi’nde gelişen olaylara ve yapılan saldırılara bir bakalım. Mart ayının başında Bölge Başkanlığı ve Başbakanlık düzeyinde Türkiye devlet yetkilileri ile en üst düzeyde üç görüşme gerçekleşti. Görüşmelerin temel gündemi, PKK ile mücadele ve Kürt gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması idi. Bu görüşmeler gerçekleşirken, İran’a yakınlıǧı ile bilinen Irak Federal Mahkemesi, gaz ve petrol satışlarının yasadışı olduğuna yönelik bir karar aldı. Ardından 13 Mart’ta, İran Hewler’e 12 füze fırlattı. İran Devrim Muhafızları saldırıyı resmi olarak üstlenirken, saldırıyı Mossad elemanlarına karşı yaptıǧını duyurdu. Oysa hedef alınan Şeyh Baz Kerim Berzenci’nin eviydi. Baz şirketinin sahibi ve Güney Kürdistan’daki tüm gaz ve petrol rezervlerinin çoğunu elinde bulunduruyor.
17 Nisan’da Türkiye Zap, Metina, Avaşîn’e yerleşme, kalıcı kalma amaçlı saldırı başlattı. Aynı gün, Şengal merkez, Maxmur ve Pencewin’e yönelik bombalamalar yapıldı. 17 Mayıs günü, Van’lı Zeki Çelebi Süleymaniye’nin en işlek caddesinde katledildi. 18 Mayısta Türkiye’ye ait İHA ve SİHA’lar, Süleymaniye’nin Çemçemal ilçesi ile Maxmur’u bombaladı. Saldırılarda 5 sivil hayatını kaybetti. 26 Mayıs’ta Kanimasi bölgesinde pikniğe çıkanlara yine havan topları ile saldırı düzenlendi. Bu saldırıda da 2 çocuk yaşamını yitirdi. 8 Haziran gündüzünde Hewler’de İran KDP’sine ait bir araca bombalı saldırı yapılıyor. Gece geç saatlerde de dronlarla Hewler’e saldırı yapılıyor. İran ve Irak basını saldırıda bir Mossad ajanının öldüğünü isim vererek yayınlarken, Güney Kürdistanlı yetkililer 3 sivilin yaralandıǧını duyurdu.
Tüm bu olaylar bize gösteriyor ki, Federe Kürdistan Bölgesi’nde ne bir siyasal irade kalmış, ne bir güvenlik gücü, ne otorite, ne de çokça bahsedilen egemenlik kalmış.
Havada 24 saat Türkiye ve İran’a ait İHA, SİHA ve uçakları, sınır hatlarına yerleşen ve içeri giren onlarca askeri üsleri var. Şehirlerde cirit atan ve üs kuran, sokak ortasında infazlar gerçekleştiren istihbaratları var. İnfazlardan sonrada elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar. Ekonomik açıdan yüzlerce İran ve Türk şirketleri pazarı elinde bulunduruyor. Kültürel açıdan da popüler Türk dizileri ve Mustafa Ceceli, İrem Dereci, Koray Avcı gibi Türk sanatçı hayranlığı. Güvenlik dış güçlerde, pazar, kültür sanat ha keza. Peki nerede kaldı federasyon, egemenlik ve bağımsız otorite? Nerede siyasal irade, parlamento, siyasi partiler, hükümet? Nerede bu iradenin peşmergesi, asayişi, polisi, istihbaratı ve yargı kurumları? Çok açık ki hiç biri piyasada yok. İki çocuk katlediliyor tek bir kişiden ses çıkmıyor. Zeki Çelebi sokak ortasında infaz ediliyor tek bir ses çıkmıyor. Ne siyasal iradeden, ne güvenlik kurumlarından, ne de aydın yazar-çizerden. Bir yerde bir tavuk bile öldüğünde, niye öldü, kim öldürdü, diye sorulur. Ama ölen bir çocuk, Kuzey’li bir yurtsever ise çıt yok; bir kınama bile yapamayacak kadar iradesizlik var.
Peki, ne olacak bu, böyle mi gidecek? Çok açık ki böyle gitmeyecek. Resmi olarak bir statü olsa da, fiili olarak ortadan kalkmıştır. Mevcut siyasal güçler işbirlikçi ve sesiz kalma politikalarında ısrar ederlerse, resmi olarak da ortada bir şey kalmayacak. Böylelikle Kürt soykırımına hizmet edilecek.