Ekoloji örgütleri depremden etkilenen illerdeki yeniden inşa süreçlerine dair bir açıklama yayımladı: 126 sayılı Kararname’nin talancı ve rantçı anlayışı, başka şehirlerde de görmeye devam ettiğimiz, kentleşme ve konut sorunumuzu yeniden üretmekten, afetleri ve acıları yeniden yaşatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerin ardından deprem bölgesinin yeniden inşası için süreç başladı.
8 Şubat günü, depremden etkilenen 10 ilde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. 24 Şubat’ta ise OHAL kapsamında 126 sayılı yeni bir kararname yürürlüğe girdi.
Kararnamenin konusu, Maraş merkezli depremlerden etkilenen illerde yerleşme ve yapılaşma konusunda bazı tedbirlerin alınması.
Ekoloji örgütleri, 126 sayılı Kararname ile ilgili bir açıklama yayımladı.
25 ekoloji örgütünün imzası bulunan açıklamada, “Bir doğa olayının toplumsal felaketle sonuçlanmasının nedeni kader planı’ değil, rant planıdır” denilerek şu ifadelere yer verildi:
Tüm bu bildiklerimize rağmen doğa olaylarının afete, felakete dönüşmesi bilimsel, ekolojik ilkelere, toplumsal yarara göre değil, kâr ve ranta göre davranılmasının sonucudur. Yaşam alanlarımızın bir sınıfa, birkaç şirkete sermaye birikim alanı haline getirilmesinin sonucudur. Şimdi bir kez daha aynı mantıkla hazırlanan 126 sayılı Kararname ile depremde yıkılan kentler yeniden inşa edilmek isteniyor.
Açıklamada, 126 sayılı Kararname’nin içeriğine dair şunlar sıralandı:
- Kentlerin inşası ile ilgili yetkiler tek bir elde merkezileştirilerek Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na veriliyor.
- Yürütülen işlemlere itiraz edilemeyecek, sürece halk katılımı hiçbir şekilde sağlanmayacak, yargısal denetim engellenecek, yargı devre dışı bırakılacak.
- Kurum görüşleri, detaylı analizler gibi planlama çalışmasına altlık olacak veriler olmaksızın yapılan yer seçimleriyle yeni afetlere, felaketlere zemin hazırlanacak.
- Kararnamede, geçici veya kesin iskân alanlarının fay hattına mesafesi, zemin elverişliliği ve yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek belirleneceği belirtiliyor. Kentleşmeyi ve kentsel yaşamı sadece yer bilimsel verilere bağlı kurgulamamak; kentsel aidiyet, kent kimliği, kültürel olguları da yok saymadan, ele alınacak kriterlerin içinde değerlendirmek gerektir. Bu anlamda kararnamede belirtilen kriterlere ek olarak orman, sulak alan, mera, tarihi ve kültürel alanların korunması gibi ekolojik kriterlerin ve kır-kent ilişkisi, sosyal yaşam, kent kültürü, kent ekonomisi, yöre halkının tüm gereksinimleri gibi sosyolojik kriterleri de önemseyecek bütüncül bir planlama süreci ele alınması gerek ve şarttır.
- Deprem bölgesindeki tüm illerde orman ve mera alanları herhangi bir engelle karşılaşılmadan yapılaşmaya açılabilecek. Çoğunlukla tarım faaliyetiyle geçinen yurttaşların geçim kaynağı olan doğal alanlar da betona boğulacak. Su havzalarında, korunan alanlarda, tarım alanlarında iskân olmayacağı gibi kriterleri ve taşlık, kayalık, verimsiz ormanlar gibi biyolojik çeşitlilik için son derece önemli habitatları top yekûn yok sayıyor.
- Halkın dahil olmadığı, üstten, merkezi bir karar alma süreciyle üretilen tip proje bina yığınları üretilip bir kez daha yıkıma uğrayacak.
- Planlamayı devre dışı bırakan, mülkiyet hakkına sınırlamalar getiren, alelacele kararlarla yaşam alanları, doğal ve kültürel varlıklar telafisi mümkün olamayacak derecede tahribata uğratacak.
‘Kararname, kentleşme ve konut sorunumuzu yeniden üretecektir’
“İktidarın depremi bahane ederek başlattığı sermaye birikim hamlesi yeni bir emek, ekoloji ve kültürel kırım hamlesidir” denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
İktidarın, besleyip büyüttüğü inşaat sermayesi ile birlikte aceleci bir enkaz kaldırma çalışmaları asbest başta olmak üzere çok sayıda kimyasal yaşamı tümden tehdit ederek ekolojik kırımı büyütmektedir. Kararname ile yıllardır kentlerimizin, vadilerin, meraların, sulak alanların, parkların, koruların, deprem toplanma noktalarının sermayenin talanı için ‘kentsel dönüşüm projeleri’ne peşkeş çekilmemesi amacıyla mücadele verenlerin hedef gösterilmeye başlanması bu nedenle çok manidardır.
Kararname’nin talancı ve rantçı anlayışı, başka şehirlerde de görmeye devam ettiğimiz, kentleşme ve konut sorunumuzu yeniden üretmekten, başka afetleri ve acıları yeniden yaşatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Meclis’te grubu bulunan muhalefet partilerine çağrı ile son bulan açıklamada şunlar kaydedildi:
Anayasa’ya ve kanunlara açık aykırılıklar içeren bu kararnamenin iptal edilmesi için hızla Anayasa Mahkemesi’ne taşıma çağrısında bulunuyoruz. Bu kadar hukuksuzluk, pervasızlık ve umursamazlığa karşı emek, ekoloji ve kent hakları için mücadele eden tüm demokratik örgütler, partiler birleşik mücadeleyi büyütmelidir.
Açıklamaya imza atan ekoloji örgütleri şöyle:
Adana Ekoloji Platformu, Artur Çevre Platformu, Bakırtepe Çevre Platformu, Büyük Menderes İnisiyatifi, Çekerek Irmağı Özgür Akacak Platformu, Çevre Mühendisleri Odası, Disk/Dev Yapı-İş, Divriği Yaşam ve Doğa Platformu, Ekoloji Birliği, Ekoloji Politik, Gaia Dergi, İklim Adaleti Koalisyonu, Kuşadası Çevre Platformu, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Muğla Çevre Platformu, Munzur Çevre Derneği, Polen Ekoloji Kolektifi, Samandağ RES Karşıtı Mücadele, Turgutlu İşçi Hakları Derneği Ekoloji Komisyonu, Umut-Sen, Validebağ Gönüllüleri, Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma Ve Geliştirme Derneği, Yeryüzü Ekoloji Kolektifi, Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu, Yeşilırmak Çevre Platformu.