Tarih 18 Ağustos 2019 tarihini gösterirken, Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyumun vermiş olduğu zararlardan, belediyenin içine düştüğü borç batağından dolayı, Kürt siyasetinin Koca Çınarı Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile Ankara’daydık. 19 Ağustos sabahı İller Bankasında kredi görüşmeleri yapacaktık. Ancak gece saat 02:30 sıralarında telefonun sesi ile uyandım. Diyarbakır’dan arkadaşlarım arıyordu. Telefonu tedirgin bir şekilde açtım. Bir ölüm haberi duymayı beklerken daha acısını duydum. “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin etrafına barikatlar kuruluyor, Mardin’de bir şey var mı?” diye sordu. Hemen Mardin’i aradım evet orda da bir hareketlilik vardı. Tekrar kayyum atanıyordu. Gelen telefondan bir insanın ölüm haberi gelmemişti. Ama ülkedeki demokrasinin ölüm haberi gelmişti. Bu ölüm haberi iki yönlüydü bir sosyal anlamda diğeri ekonomik anlamdaydı.
Sosyal anlamda;
Halkçı ve toplumcu belediyeciliğe müdahale edilecekti.
Kürdün iradesini tanımayan kayyum sistemi, Kürde ait olan her şeyi hafızadan silmeye devam edecekti.
Yerel dilleri, tarihi, çevreyi kültürü, sanatı ortadan kaldırmaya kaldıkları yerden devam edeceklerdi.
Halkın meclisler aracılığı ile katıldığı karar alma süreçleri ortadan kaldırılacaktı.
Kadın erkek eşitliğine inanmadıkları için, kadın özgürlükçü yerel yönetim paradigmasını, kadın kazanımlarını, kadınların yerel yönetim mekanizmalarındaki etkin ve belirleyici rolleri ortadan kaldırılacaktı.
Kısaca kayyum sistemi ulus devlet anlayışı ile demokratik ulus paradigmasını benimseyen, çok dilliliği ve kültürel farklılığı zenginlik olarak gören, farklı etnik grupları tanıyan ve savunan HDP belediyeciliği ortadan kaldırılacaktı. Kayyumla yapılmak istenenler sistemlidir. Yapılan bu çalışmalarla HDP belediyeciliğini, demokratik yerel yönetimlerin önlenemeyen yükselişini ve başarısını durduracaklarını düşünmektedirler.
Ancak şu sözü unutmamak gerekir ki “hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ahmaklıktır.”
Kayyumların ekonomik anlamda çökertme planlarına;
“Kayyum” kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup, Türk Dil Kurumu güncel Türkçe sözlüğünde “belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse” şeklinde tanımlanmıştır.
Kayyumun konumuzla alakasına gelince, İçişleri Bakanlığı hem 2016 yılında hem de 2019 yılında başta Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere birçok belediyeye “belli bir malı yönetmek ve belli bir işi yapmak” için kayyum atadı. Bu atamaları haklı göstermek için de kamuoyunun duyarlı olduğu “terör örgütüne para aktarılması” gibi kanıtlanmayan, somut olgularla asla desteklenmeyen söylemler kullanıldı. Nitekim bu iddia ile ilgili olarak yargılanan veya ceza alan bir başkan bulunmamaktadır.
Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki eğer doğrudan ya da dolaylı yollarla herhangi bir terör örgütüne para aktarıldığını gösteren bir tane kanıt bulsalardı,
Belgesini çoğaltıp 80 milyon yurttaşın kapısına bırakırlardı.
Ekranlarda kamu spotu olarak yayınlarlardı.
Öğrenci yurtlarında, toplu taşıma araçlarında, okullarda, camilerde dağıtırlardı.
Ama dağıtacak bir şey yoktu.
“Terörden arındırılmış belediyeler” diye bir kitapçık vardı. O kitapçıkta da elle tutulacak bir belge yoktu.
Kayyum yönetimindeki belediyelerde usulsüzlük, adam kayırma, rüşvet, irtikâp iddiaları, sadece yerel düzeyde değil ulusal düzeyde bir kirliliğe yol açtı. “Terörden arındırılmış” HDP’li belediyeler aslında kanun ve yönetmeliklerden arındırılmış belediyelere dönüştürülmüştü. Belediye kaynakları halka hizmet için değil kayyum ve ekiplerinin siyasal ve/veya kişisel çıkarlarına hizmet için kullanılıyordu.
Kayyum belediyelerindeki soygun ve usulsüzlükler tüm halkın gözlerinin önünde gerçekleştiriliyordu. Soygun ve usulsüzlükler saymakla bitmiyordu. Nereye elinizi atsanız elinizde kalıyordu. Çünkü kayyumlar aracılığı ile en büyük “şehir yolsuzluğu” yapılıyordu.
Usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların en önemlisi kayyumların ihalesiz alım sevdasıydı.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki idarelerce yapılacak alımlarda “açık ihale usulü” esastır demektedir. Hangi koşullarda pazarlık (davet usulü) usulüyle alım yapılabileceği, Kanunun 21. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Esasen bir ihale usulü olmayan pazarlık yoluyla alım, gecikmesinde kamu yararının bulunmadığı koşullarda idarenin ihtiyacının ivedi biçimde ve asgari formalite ile karşılanması amacıyla tanınan istisnai bir olanaktır. Kayyum yönetimindeki belediyelerde sıklıkla başvurulan yöntem, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21(b) bendiydi.
Tabi kayyum belediyeleri yasalardan arındırıldığı için Mardin Büyükşehir Belediyesi kendisini aşarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21. Maddesinin (c) bendini kullanmıştır. Yasanın bu maddesini kullanan başka bir belediye yoktur.
Kayyum belediyelerinde 4734 sayılı İhale Kanunu’nun açık ihale olarak belirtilen 19. Maddesi istisnai bir yöntem haline gelmiştir.
Bu durumu örneklendirdiğimiz de Mardin Büyükşehir Belediyesinde 2019 yılında seçim öncesinde toplamda 26 ihale yapılmıştır. Bu ihalelerin 2 tanesi açık ihale, 24 tanesi ise ihale kanununun 21. Maddesine göre yapılmıştır. Yani ihalelerin yaklaşık % 92,3 ü pazarlık usulü ile yapılmıştır. 2019 yılının İkinci kayyum döneminde toplamda yapılan 20 ihalenin 2’si açık geri kalan 18 ihale pazarlık usulü ile yapılmıştır.
Bir başka örneği Diyarbakır Kayapınar Belediyesinden verelim. Kayapınar Belediyesinin kayyumları, 2017 yılında 43, 2018 yılında 74, 2019 seçimlerine kadar olan sürede 6 olmak üzere toplamda 123 ihale yapmış, yapılan 123 ihalenin 2 tanesini ana ihale usulü olan açık ihale ile yapmış, geri kalan 121 ihalenin 110’unu ihale kanun 21. Maddesinin (b) bendine göre, 10 ihaleyi ise 21. Maddenin (f) bendine göre yapmıştır.
Kayyumlar belediye taşınmazlarını kamu kurum ve kuruluşlarına, olmayan bir meclisin kararları (atanmışlardan oluşan) ile istedikleri vakıf ve kamu kuruluşlarına devretmişlerdir.
Belediyelerin gayrimenkullerinin yok pahasına satmakta hiçbir beis görmemektedirler. Bu satışları da o olmayan meclis aracılığı ile yapıyorlar. Bu meclisler kendin pişir kendin ye meclisleridir. Kararı kendileri alıyor, kararı kendileri uyguluyor. Kararların uygulanmasını kendileri denetliyor.
Özellikle büyükşehir belediyelerinde her kayyum kendi ekibini oluştururken ithal bürokratlar getirip belediyenin en üst düzeyine oturtuyorlar. Bu kadrolarda belediyeyi talan ediyorlar, yeni kayyum atanınca bunlar görevden alınıp yeni ithal bürokratlar geliyor bu defa talan sıfırdan başlıyor. Hani denir ki eskileri kalsa belki daha az talan edecekler zaten götürdükleri kendilerine yetecek ama öyle olmuyor gidenin yerine gelen daha çok götürmeye başlıyor daha doymadığı için.
Özel kalem müdürlüğü üzerinden yakınlarını memur kadrolarına geçiriyorlar.
Kayyum sisteminin insan kaynakları ve ekonomik anlamda yaptıklarının amacı ise belediyelerin kaynaklarını talan edip, belediyeleri büyük borçların altına sokup önümüzdeki süreçte belediyeleri işlemez hale getirmektir.
Ama Nietzsche’nin şu sözünü bilmiyorlardı; “Hiçbir şey düşleriniz kadar size ait değildir.” Biz düşlerimizden vazgeçmeyeceğimiz.