Göteborg Üniversitesi’nin 30 milyondan fazla veriyi inceleyerek demokrasi üzerine yaptığı araştırma çarpıcı sonuçları ortaya koydu. Türkiye, 179 ülkenin değerlendirildiği ‘demokrasi endeksi’nde 147’nci sırada yer aldı. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinin yüzde 20’sinde otoriterleşme dalgası yaşanıyor.
Göteborg Üniversitesi, Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü’nün “2022 Demokrasi Raporu”nu yayımlandı. Dünyadaki yönetim biçimlerinin ve öne çıkan eğilimlerin masaya yatırıldığı raporda, son 25 yılda dünyada liberal demokrasilerin yüzde 13 ile en düşük orana gerilediği ortaya çıktı.
30 milyondan fazla verinin incelendiği ve 3 bin 700 kişiden fazla uzmanın katkı verdiği rapora göre, dünya nüfusunun yüzde 26’sı ‘kapalı otoriterlik’ ile yönetilirken, yüzde 44’ü ise ‘seçimli otoriterlik’ sistemi altında yaşıyor.
Türkiye son sıralarda
Raporda dünyada kutuplaşmanın keskin şekilde arttığı vurgulanırken, Türkiye 179 ülkenin değerlendirildiği Liberal Demokrasi Endeksi’nde 147’nci sırada yer aldı.
Rapora göre, en fazla otoriterleşen 10 ülkeden birisi Türkiye. Raporda Türkiye ‘seçimli otoriterlik’ olarak tanımlanırken, ülkede otoriterleşmenin 2006 yılında başladığı kaydedildi.
Rapora göre liberal demokrasinin hakim olduğu ülke sıralamasında İsveç birinci olurken, bu ülkeyi sırasıyla Danimarka ve Norveç izledi.
Listede ABD 29’uncu sırada yer alırken, Yunanistan 36, Ermenistan 54, Bulgaristan 56, Pakistan 117, Irak 118, Rusya 151 ve Azerbaycan ise 162’nci sırada yer aldı.
35 ülkede ifade özgürlüğü tehlikede
Rapora göre, dünya siyasetinde demokratik anlamda birçok unsur kötüye gidiyor. Buna göre 2011 yılında dünya nüfusunun yüzde 49’u otokrasilerde yaşarken, bu oran 2021 yılında yüzde 70’e kadar yükseldi.
2021 yılında dünya nüfusunun demokrasi seviyesi 1989 yılına geriledi. İfade özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülke sayısı da son 10 senede 5’ten 35’e yükseldi
2012 yılında 42 ülke liberal demokrasi ile yönetilirken, bu sayı 2021’de 34 ülkeye kadar geriledi. Bu ülkeler dünya nüfusunun sadece yüzde 13’ünü oluşturuyor.
Demokratik gerilemenin özellikle Asya-Pasifik, Doğu Avrupa ve Orta Asya ile Latin Amerika’da belirgin hale geldiği kaydedildi.