Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ile 11 gazeteci hakkında açılan davanın duruşması ilk duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuklu yargılanan 10 gazeteciden 9’u için tahliye kararı verildi. Gazete dağıtımcısı Hamdullah Bayram tahliye edilmedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim 2022’de gözaltına alındıktan sonra 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın ve Selman Güzelyüz, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zemo Ağgöz ve bir süre MA Ankara bürosunda stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan hakkında açılan davanın ilk duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme, Hamdullah Bayram’ın tutukluluk halinin devamına, Diren Yurtsever, Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, Habibe Eren ve Öznur Değer’in tahliyesine karar verildi.
Tutuklu 10 gazetecinin katıldığı duruşmayı, gazeteci Hüseyin Aykol, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi’nden (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi temsilcilerinin yanı sıra ve çok sayıda kişi izledi.
Duruşmada iddianamenin okunmasının ardından gazetecilerin savunmalarına geçildi.
İlk olarak konuşan Öznur Değer, kendini Kürt, kadın ve gazeteci kimliği tutuklu olduğunu ve bu kimlikler nedeniyle Kürtçe savunma yaptığının altını çizdi.
Değer, binlerce kadının öldürüldüğü çocukların istismara maruz bırakıldığı bir tablo karşısında gazeteciliği seçtiğini söyledi.
Neden gazeteciliğe başladığını anlatan Değer, “Üç yıldır birçok ilde, ilçede gazetecilik yapıyorum. Bu süreç içerisinde yüzlerce haber oluşturdum. Özellikle kadın, çocuk konulu haberler görünmüyor bu haberlerin görünmesi için çalışıyorum. Kürtaj haberleriyle ilgili araştırma haberlerim dolayısıyla Musa Anter Gazetecilik Ödülü’nü aldım” ifadelerini kullandı.
Benim vicdanım ve prensibimdir. Bu sebeple Kürt kadın gazeteci olarak karşınızdayım. Çocuklar yurtlarda, vakıflarda, okullarda istismara uğruyorlar. H.K.G. davasını hepimizin bildiğini düşünüyorum. İnanıyorum izlediğinizde siz de vicdanınızda hissettiniz ki, küçücük çocuklar istismar ediliyor böyle bir ülkede yaşıyoruz. Gazetecilik yaşamdır. Bir sorgulamadır. Kendini, toplumu, yaşamı sorgulamaktır. Aslında bir tarih halkasıdır. Gazeteciler yazıldıkça bir tarih halkası oluşturur.
‘İpek’in kadınlara mirası’
“Gazetecilikten yargılandığım için önce gazeteciliği anlatmak istedim” diyen Değer, saydığı sebeplerden dolayı JinNews’te çalıştığını kaydetti.
Değer, Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından cinsel saldırıya maruz bırakılan ve intihara sürüklenen İpek Er’i hatırlattı: İpek’in kadınlara miras bıraktığı haykırmasıydı. ‘Uğrunda can verdiğim mesele için mücadele edin ve yerde bırakmayın’ dedi.
Bunun üzerine savcı, “Size mi dedi? Konuştunuz mu?” diye sordu. Değer, “Bütün kadınlara.. İpek’in haykırışını kim dünyaya duyurdu; JinNews. O yüzden burada çalışıyorum” yanıtını verdi.
Değer ardından da gözaltında maruz bırakıldıkları şiddete değindi.
Ankara TEM’in üzerimizdeki işkencelerine değinmek istiyorum. Çünkü kayıtlara geçmesini, tarihte kalmasını istiyorum. Gözaltına alınma sırasından itibaren mizansen başlarımızı eğmek istediler. Kelepçeli şekilde bayrak önünde fotoğraf çektirmeye çalıştılar. Bu fotoğrafın amacı Kürt gazetecileri “terörist” göstermektir. TEM’de işkenceye maruz kaldım, darp edildim dört gün. Kelepçeliyken polise saldırıp darp etmişim iddiaları var. Ellerim kelepçeli ve etrafımda yirmi polis varken bu mümkün mü? İşkence raporlarını yok etmeye çalışıyorlar. Biz de teşhir etmeye çalışıyoruz. Bu fezlekeyi hazırlayan tem diye düşünüyorum. İddianame hangi esaslar üzerine oluşturulmuş değinmek istiyorum. maddi hatalarla dolu.
‘Suç unsuru yapılan para bana gönderildiğinde cezaevindeydim’
İddianamedeki detaylara da değinen Değer, savcının kendisine yönelik suçlamalarda banka kartının kullanmadığına dair iddia da bulunduğunu ve bu şekilde ise “örgüt gizliğini korumaya çalıştığı” şeklinde yer aldığını dile getirdi. Değer, banka kartının olduğunu söyledi.
MASAK raporundaki “tespitlere” de değinen Değer, kendisine gönderilen 300 TL ile suçlandığını dile getirdi: Bu para bana gönderildiği sırada ben cezaevindeydim. Ancak savcı bu parayı dışarda çektiğimi söylüyor.
‘Zamana göre coğrafya değişir mi?’
İddianamede yer alan ifadelere değinen Değer şunları söyledi:
İddianameye göre, Kürdistan ifademi ‘devlet kurmak istiyorum’ şeklinde girmesi yanlış bir iddiadır. Kürdistan coğrafyadır, devlet değildir. Ben o coğrafyada yaşıyorum. Ailem de.. o coğrafyada Kürdistan olarak ifade edilir. Bu ifadeler nedeniyle yargılanıyorum. Siyasetçiler diyebiliyor. Zamana göre coğrafya değişir mi? Coğrafya değişmez, bölge insanları da kendi dillerinde Kürdistan diye ifade ediyorlar. Ben de kendi haberlerimde Kürdistan diyorum. Trakya nasıl ki suç değilse Kürdistan da suç değildir.
Değer’in, “Burada Kürtçe savunma yapabiliyorum. Sosyal medyada Kürtçe yazmam nasıl suç olabilir.
21 Şubat dünya anadil gününde ‘Anadil yaşatılmalıdır’ paylaşımı yapmıştım. Bu cümlem dosyada suç unsuru olarak geçiyor. Size sormak istiyorum bu suç mudur?” sorusuna mahkeme başkanı, “Değerlendireceğiz” yanıtını verdi.
‘Dışarıda yazdığım hak ihlalleri haberlerini içerde yaşıyorum’
Kürtçe konuşmasının PKK ile ilişkilendirildiğini ifade eden Değer, ‘Kürtçe’nin binlerce yıldır yaşadığını’ belirtti.
“Dışarda yazdığım hak ihlalleri haberlerini içerde yaşıyorum” diyen Değer, “Çıplak arama ile ilgili yaptığım haberden çıplak aramaya maruz bırakıldım. Mecliste çıplak arama inkar ediliyor ama biz cezaevinde bunu yaşıyoruz. Bizzat yaşadığım ya da gördüğüm şeye nasıl yok derim” dedi.
Son yirmi yılda Cumhurbaşkanı affı ile bırakılan kişilere dikkat çeken Değer, “Hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’ın neden tahliye edilmediğini gazeteci olarak sorgulamaya devam edeceğim” diye konuştu.
‘JinNews’te çalışmak için örgütsel talimat aldın mı?’
Örgüt talimatıyla bazı faaliyet ve eylemlere katıldığının iddia edildiğini ancak bunlara dair somut bir delilin olmadığını kaydeden Değer, tutuklu bulunan arkadaşları ile arasındaki para transferlerinin de uçak biletleri için olduğunu, gittiği her yerle ilgili de hazırladığı haberlerin olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının, “JinNews’te çalışmak için örgütsel talimat aldın mı?” sorusuna Değer, “Ben bir kadınım iradem yok mu? Kendi irademle çalıştım” yanıtını verdi.
Değer, “PKK ideolojisine dair eğitim aldın mı?” sorusunu ise “Böyle bir mümkün olabilir mi, gazetecilik yapıyorum” diye yanıtladı.
Mahkeme Başkanı: Herkesin işi var
Aranın ardından devam eden duruşmada konuşan avukat Resul Temur, “Dosya adli bir vakaya dayanan ‘evet ya da hayır’ cevabı verilecek bir dosya değil” dedi.
Duruşmanın 5:45’te bitirileceğine dair karar verildiğini belirten Temur, bunun hukuksuz olduğunu vurguladı.
“Bu bizi kaygılandırıyor tutukluluk halinin devam etmesini tehdit algılıyoruz. Ya geç saatlere kadar yürütelim, kolaylaştırmaya çalışalım. Bu durumun savunma hakkını kısıtladığını düşünüyoruz. Müvekkillerimizin beyanları kısıtlanmasın gerekirse biz avukatlar olarak birimiz söz alırız” diye konuştu.
Mahkeme başkanı ise bu talebe, “Ben başka mahkemeler gibi çalışmıyorum herkesin işi var” yanıtını verdi.
‘Polis fezlekelerine bakınca intikam aldıklarını görüyoruz’
Sonrasında savunmasını Kürtçe yapmaya başlayan Emrullah Acar, iddianamede yer alan suçlamaları kabul etmediğini kaydetti. “Ben özgür basın çalışanıyım” diyen Acar, “Adresimiz belli, kaydımız var, çalıştığımız yer belli” dedi.
Haber takibindeyken defalarca polis şiddetine maruz kaldıklarını belirten Acar, “Polis fezlekelerine baktığımızda onların bizden intikam almak istediğini görüyoruz. Bu iddianame istihbarat tarafından hazırlanmıştır. Baştan beri soyut bir iddianamedir. Diyorlar ki siz KCK sözleşmesi ile çalışıyorsunuz. Doğrusu bunun ne olduğunu bilmiyorum ilk kez iddianamede görüyorum” ifadelerini kullandı.
İddianamede bulunan suçlamalara değinen Acar, gizli tanık ifadelerine güldüklerini söyledi.
Aleyhimizde ifade veren gizli tanık DFG’den eğitim aldığımızı söylüyor. DFG’ye e-devlet üzerinden başvuru yaptım. Sadece gazetecilerin hakkını savunan bir dernek. Ben İHD üyesiyim. Haklarımızı savunduğu için üyeyim. Bu suç gibi gösteriliyor. Fezlekede 7 haber vardır. Kendi ismimle 500e yakın haber hazırladım ve suçlanacak bir haber yok. Benim ve arkadaşlarımın haberleri sadece gerçekliği savunur.
Benim hakkımda mali analiz raporu bulunmaktadır. Kendilerince yorumlamışlar. Parayı örgütsel olarak aralarında bölüşüyor deniliyor. Biz haber yaptığımız için para alıyoruz. Kimse ücretsiz çalışmıyor. 23 tespitli kişinin hepsi gazeteci arkadaşlarımız. Hepsiyle iletişimimiz var. Savcı sanki biz çalışmadan bize para veriliyor gibi yorumlamış. Kim vermiş almış açıkça ortadadır. Resmi kayıtlar üzerinden para alış verişi yapmışız, ayrıntısıyla anlatabilirim.
‘Biz talimat almıyoruz, hakikatin sesiyiz’
Sadece kendilerinin değil Mezopotamya Ajansı’nın da yargılandığını da dile getiren Acar, “Onlarca gazeteci tutuklu. Tutuklamaların sebebi ise sistemin hoşuna gidecek haberleri yapmamamız” diye konuştu.
Dijital analiz raporunda yer alan belgelere de değinen Acar, “Araştırma yapıyoruz bazen okuduğumuz yazıları indiriyoruz. İnternette olup herkesin ulaşma imkanı olan şeyler suç değildir. Kendi evimde gözaltına alındığımda kaç tane kitaba el konuldu. O kitapları satın aldığımda yasak kitaplar değildi. Biz gazeteciyiz. Her ideolojiden kitapları okuruz bunun suç görülmemesi lazım. Biz talimat almıyoruz, hakikatin sesiyiz.
‘Ne ilksiniz ne de son’
Söz alan MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever de, gözaltına alınıp tutuklanan gazetecilere dikkat çekti. Bu esnada mahkeme başkanının, “Yani ne ilksiniz ne de sonsunuz” demesi dikkat çekti. Yurtsever ise, “Böyle giderse son olabilir” dedi.
Yaptıkları haber ve sosyal medya paylaşımları yanı sıra pek çok soyut iddialar nedeniyle yargılandığını dile getiren Yurtsever, “Bu saçma sapan iddialar, cevap vermeye dahi değer değil. Zaten iddianame gazeteci olduğumuzu ispatlamış. Haksız ve hukuksuz bir şekilde 7 aydır tutukluyuz. Bu bir suçtur. Bu suçu anlatmak için bize yetirince bir savunma hakkı dahi verilmiyor. Çalıştığımız MA illegalize ediliyor. Bu ajans vergi ödüyor. Bu vergiyi alan da suçlu olmuş olmuyor mu?” diye sorarak, tepki gösterdi.
Gazeteciler olarak toplumun sorunlarını dile getirdiklerini belirten Yurtsever, “Gazetecilik toplumun vicdanıdır. İktidarın belirlediği sınırları geçmemek değildir” dedi. İddianamede 5 haberinin her aldığını ve bunların suçlama konusu yapıldığını dile getiren Yurtsever, bu haberin Kürt sorununa ilişkin olduğunu kaydetti.
Mahkeme başkanı, Yurtsever’e, “PKK’nin ya da HDP aleyhine hiç haber yaptınız mı?” diye sordu. Avukat Resul Temur, bu soruya müdahale etti. Ancak mahkeme başkanı bağırarak, “Ne soracağıma siz karar veremezsiniz” dedi.
Tutuklu gazetecilerle dayanışmak suç unsuru yapıldı
Yurtsever, tutuklanan gazetecilerle dayanışmanın da suçlama konusu yapıldığını ancak bunun suç olarak lanse edilmeyeceğini dile getirdi. Gazetecilere mektup gönderme etkinliği düzenlediklerini ve kitap gönderdiklerini belirten Yurtsever, bu duruma ilişkin yaptığı telefon görüşmelerinin de iddianamede yer aldığını dile getirdi. Yurtsever, “Telefonda davet ettiğim, dayanışmaya çağırdığım gazetecilere gönderecekleri kitaplara bir şey yazmamaları aksi taktirde cezaevi idaresinin kitapları gazetecilere vermeyeceğine dair bilgi verdim. Ancak bu ‘subliminal’ mesaj olarak yer alıyor” diye kaydetti.
Yurtsever, annesine ait banka kartını kullanmasının da suçlama konusunu yapılmasına tepki göstererek, “Öğrenciyken KYK kredisi aldım. Ancak hala ödeyemedim. Ödeme zamanı geldiği için banka hesabıma para attığımda el konulur. Bu nedenle kendi kartımı kullanamıyorum” dedi. Yurtsever, ikametgâh adresinde oturmadığın için de suçlandığını dile getirdi.
Yurtsever’e sorulan “KYK borcunu ödememenin örgütsel bir tavırla alakası var mı?” sorusu dikkat çekti.
Mahkeme başkanı Medya Haber TV’de yayınlanan programları da sordu. Yurtsever, bu programları şirketlere yaptığını ve bu şirketlerin programları sattığını dile getirdi.
‘Hem gazeteci hem sözde gazeteci yazılmış’
Ardından savunmasına geçilen Deniz Nazlım, “Benim 24 saatimi takip ettiklerini söylüyorlar, bu çok güzel. Peki ben gizli olarak ne yapmışım? Hacettepe Üniversitesi’ne tez yazıyorum. Ev iş okul dışında beni hiçbir yerde göremezler. Gizlilik esası demişler. Resmen beni gazeteciliğin dışına çıkarmaya çalışıyorlar. Ankara sorumlusu olarak örneğin. Haber şefi haberlerin redaksiyonundan sorumludur, ben bunu yapıyorum. Ankara sorumlusu ifadesini reddediyorum. Talimat alan hiç kimse gazeteci olmaz” dedi.
İddianamede kendisine hem gazeteci hem de ‘sözde gazeteci’ denildiğini belirten Nazlım, “Örgütün kuryeliğini yaptığını düşünüyoruz deniliyor. Bahsettikleri bir belge var, cezaevi denetimden geçmiş. İçinde örgütsel bir şey olmayan okumak için koyduğum kitapların arasında bulundu” ifadelerini kullandı.
Cezaevi şartlarına da dikkat çeken Nazlım, günde bir saat havalandırmaya çıkabildiklerini, erkeklerin tek kişilik hücrelerde kaldıklarını ve şartlarının ağır olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanı bu sırada, “Bugün sorgu ve savunma anlamında söyleyeceklerinizi söyleyin, bugün bitmeyeceği açık. Gerek özetleyin gerek uzatın başka celseye kalacak” dedi.
‘Kamu otoritesini rahatsız ettiğimiz için yargılanıyoruz’
Ardından söz alan Berivan Altan, “Birçok habere imza attım ama fezlekeye 5 haber konulmuş. Mezopotamya Ajansı bütünen kriminalize ediliyor, biz de içinde kriminalize ediliyoruz. KYK borcum olduğunu söylemiştim. Kardeşimin hesabından para alarak neyi saklayacak olabilirim. Borcumu iddia olarak söylemiş ve kabul etmemişler. Buna ulaşmak zor değil. Dosyaya eklenebilirdi eklenmemiş” dedi.
Bu operasyon öncesi Mersin karakolundan aranıp, ifadeye çağrıldığını kaydeden Altan, “Ankara’da çalışıyorum dedim iş yerimin adresini verdim. Gizliliğe riayet eden durumum olsa sabah biner gidip ifademi verirdim. Ancak Ankara’dayım kaçma şüphem yok” diye konuştu.
Haber aktarımı yaptığı konuşma tapelerinin de ‘suç’ olarak iddianameye konulduğunu belirten Altan, “Nagehan Akarsel’in cenazesinde haber takibi için bulundum. Slogan atmadım, alkışlamadım. Gizli tanık beyanı çok genel geçer. Kaçmaya dair emare yok. Her seferinde kuvvetli kaçma şüphesi var deniliyor. Benim yapmak istediğim şey hakikat gazeteciliği ve ben bunu kendim tercih ettim. Kamu otoritesini rahatsız ettiğimiz için yargılanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Altan ardından KYK borcu evraklarını mahkemeye teslim etti.
‘Neden gazetecilik yaptın diye cezalandırılıyoruz’
Altan’ın ardından savunma yapan MA Muhabiri Ceylan Şahinli, “Bu dosya kapsamında bizle birlikte haber kaynaklarımız ve ailelerimiz de cezalandırılıyor. Neden gazetecilik yaptın diye cezalandırılıyoruz. Gazetecilik sınırları daraltılmak isteniyor. Biz birileri gibi düşünmediğimiz için cezalandırılıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Masa başı kurguyla hazırlanmış’
Sonrasında konuşan Selman Güzelyüz, yıllardır gazetecilik yaptığını, DİSK Basın-İş üyesi olduğunu, uluslararası gazeteci kimliği sahibi olduğunu kaydetti.
“Bütün bunlar varken iddia makamı bize, ‘sözde gazeteci’ diyor. Gerçeği yansıtmayan iddiaları kabul etmiyorum. KCK basın komitesini ilk defa bu iddianamede gördük. Veri de sunamıyorlar. Masa başı kurguyla hazırlandığı belli.
Güzelyüz de öğrencilik döneminden borcu olduğunu ve son bursunun kesildiğini kaydeden Güzelyüz, kendi kartlarını kullanmadığını söyledi.
Eski bir gözaltısının da iddianameye eklendiğini belirten Güzelyüz, “İddia makamının mahkeme heyetini yönlendirme üzerine cümleleri olduğunu düşünüyorum. Sözde gazeteci ifadesi bunu gösteriyor. Sosyal medya paylaşımlarım tamamen haber içerikleridir. Zaten linklerini kopyalamışım, paylaşmışım” dedi.
Güzelyüz’ün ardından JİNNEWS editörü Habibe Eren’in savunmasına geçildi. Eren, tutuklamalarının nedenin Kürt sorununa dair çözüm sürecinin bitmesi sonrasında yaşanan çatışmalı süreç ile doğrudan bağlantısının olduğunu söyledi.
‘Kürtlere mikrofon uzattığımız için yargılanıyoruz’
Eren şöyle devam etti: “Kadın alanında yaptığımız haberlerde en çok karşılaştığımız durumlardan bir tanesi cezasızlıktı. Kadınları katledenler dışarda geziyorken biz gazetecilik yaptığımız için yargılanıyoruz. Anayasaların özü; insandır. Gazetecilik farklı tartışma ortamlarının yaşanmasını sağlar. İktidarın yok saydığı, görmezden geldiği Kürtlere, farklı inançlara sahip olanlara ve diğer kesimlere mikrofon uzattığımız için yargılanıyoruz. Bizim yaptığımız bütün gazetecilik faaliyetleri, suçlama konusu yapılıyor.”
Mahkeme başkanı: Bu da cinsiyetçilik olmuyor mu?
JİNNEWS’e yönelik suçlamalara da tepki gösteren Eren, medyanın kadınları “magazin” objesi olarak ele aldığını ve buna karşı olarak JİNNEWS’in var olduğunu dile getirdi. Mahkeme başkanı bu sırada, “Bu da cinsiyetçilik olmuyor mu?” diye sordu. Eren, kadınların her gün katliama maruz kaldığını ve toplumun tüm alanlarında yok sayıldığını bu nedenle cinsiyetçilik olmadığını ifade etti.
Kadınlara yönelik şiddeti, erkekler lehine verilen yargı kararlarını haberleştirdiklerini kaydeden Eren “İddianameye baktığımız zaman gazeteciliğin iktidar odaklı ve ana akım perspektifinden görülmesi gerektiği. Bu nedenle bizim faaliyetlerimiz kriminalize ediliyor” diye belirtti.
Gazetecilerin sürekli yıldırma politikalarıyla karşı karşıya olduklarını belirten Eren şöyle devam etti:
Nefes almamız bile iddianameye dönüşüyor. Kadın gazeteciler olarak eşitliği gözettiğimiz için yargılanıyoruz. Bugün Türkiye’de toplum odaklı haber yapmak suçlama konusu oluyor. Biz tüm yaşananları gördüğümüzde ne yapalım. Kulağımız kapatıp habercilik refleksi göstermeyelim mi?
Duruşma MA muhabiri Hakan Yalçın’ın savunmasıyla devam etti.
Gazetecilerin seçim arifesi tutuklandığını anımsatarak savunmasına başlayan Yalçın şöyle devam etti: “Ben Van’da gazetecilik yapıyordum. Orada da ciddi anlamda hak ihlali yaşanıyor. Bugün başkasının düşüncülerini beğenmiyorsanız, iktidara yakın değilseniz siz bunu örgüt üyesi gibi sorgulayamazsınız.”
Gözaltı sürecini anlatan Yalçın “Van’dan gözaltına alınarak buraya getirildim. Ankara TEM beni araca koyarken, başıma silah dayadı. Esenboğa’dan emniyete getirilene kadar sözlü hakaretlere maruz kaldım. Bir polisin kendi kafasına göre yetkilerini kötüye kullanması söz konusu olamaz” diye konuştu.
Yalçın, “22 Şubat 2022 tarihinde Kürt Dili Günü’nde Kürt dili eğitmeni ile bir haber yapmıştım. Kürtçe Kürtlerin kırmızı çizgisi olmalı’ demiştik. Kürt’ün de anadilinde eğitim alması anasının ak sütü gibi helaldir. Bu haberi KCK’ye bağlamışlar. Bir iş yapıyorlar ama kılıfına uyduramıyorlar” dedi.
‘Bana ait olmayan adreslerden alınan deliller’
Daha sonra Hamdullah Bayram’ın savunmasına başlandı. Musa Anter’in katledilmesinin ardından gazeteciliğe merak duyduğunu ifade eden Bayram, “Bu nedenle gazete dağıtımcılığına başladım” dedi. Hakkındaki benzer soruşturmaların sonuçsuz kaldığını dile getiren Bayram, “Bana ait olmayan adresler benim adresim gibi kabul edildi ve buradan alınan delilleri kabul etmiyorum” dedi.
Hakkındaki gizli tanık ifadelerine dair konuşan Bayram, ifadeleri kabul etmediğini belirterek tahliyesini talep etti.
Gizli tanık dinlenecek
Mahkeme başkanı, gazeteci Bayram’ın Urfa’daki dosyalarının birleştirilmesi yönünde değerlendirme yapacağını aktardı. Bayram’ın savunmasının ardından tutuklu gazetecilerin savunmaları son bulurken, gizli tanık K8Ç4B3L1T5’in bir sonraki celse dinlenilmesine karar verildi. Avukatlar, tutuk inceleme aşamasının uzamaması adına gizli tanığın bu celse dinlenilmesini talep etti.
Sonrasında söz alan tutuksuz yargılanan gazeteci Mehmet Günhan, “Görülmeyeni görünür kılmak adına MA’da çalıştım. Çalıştığım süre boyunca buradaki arkadaşlarımla çalıştığım için gurur duyuyorum” dedi ve hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep etti.
Sonrasında avukat Resul Temur söz alarak iddia makamının kolluk ile birlikte gazetecileri tanımlamaya çalıştığına dikkat çekti. Temur, “Hiçbir savcının ‘sözde’ ibaresini eğitim olarak aldığına inanmıyoruz. Bunu politik mecra içerisinde yapıyor. Bu dosyanın hukuki saiklerle hazırlandığının temel delillerinden biri” dedi.
Kök dosya talebi
Soruşturmanın başlangıç noktasının belirsiz olduğunu ifade eden Temur, “Kök dosyanın bir bütünen dosya arasına alınmasını istiyoruz. Kök dosya içerisinde yer alan birilerinin gizli tanığa dönmüş olabileceğini de düşünüyoruz. Dosya bizim hesaplarımıza göre herhangi bir delil elde edilmeden yürümüş. Bir tek CMK.135 kapsamındaki dinlemeler var, gizli tanık üretinceye kadar. Neden üretildi bilmiyoruz” diye konuştuç
Gazetecilerin dosyaya şüpheli olarak alınmasının cezai sorumluluk açısından makul olmadığını vurgulayan Temur, “Bir konunun haber değeri taşıması için üç temel ögeyi barındırması gerekiyor. Güncelliği, gerçekliği ve ölçülülüğü. Müvekkiller tecride dair haber yapıyorsa somut olarak tecrit varsa bu haber gerçektir. Bu haberi MA ve JİNNEWS’in editöryal tercihlerinden dolayı yargılamak mümkün değildir” dedi.
Sonrasında beyanda bulunan Şevin Kaya, dava avukatları olarak savunma haklarının kısıtlanması nedeniyle bu haktan feragat ettiklerini aktardı. Kaya, tüm yargılananların tahliyesini talep etti.
Duruşmaya verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, 12 gazetecinin yargılandığı davada Hamdullah Bayram’ın tutukluluk halinin devamına karar verirken, tutuklu yargılanan 9 gazeteci hakkında tahliye kararı verdi. Haklarında tahliye kararı verilen gazeteciler şöyle; Diren Yurtsever, Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, Habibe Eren ve Öznur Değer.
5 Temmuz’a ertelendi
Mahkeme, dinlenmeyen gizli ve açık tanıkların yanı sıra MA İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik’in de tanık sıfatıyla gelecek celse dinleme kararı verdi.
Mahkeme Ma ve Jinnews ile ilgili bir soruşturma olup olmadığının da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulmasını kararlaştırarak, duruşmayı 5 Temmuz’a erteledi.