Tarihi olarak nitelendirilen 14 Mayıs seçimlerini geride bırakamadık. Milletvekili seçimlerinde tablo netleşirken, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise kimin kazanacağı 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçimlere kaldı. Üç gün sonra Cumhurbaşkanının kim olacağını akşam saatlerinde öğrenmiş olacağız.
***
14 Mayıs seçimlerinin sonuçları araştırma şirketleri başta olmak üzere herkes açısından sürpriz olduğu gibi büyük yanılgıların veya aldatmaların olduğu bir sonuç ile karşımızda duruyor. Öyle ki muhalefetin ve sokağın havası bu kez Erdoğan’ın kaybedeceğini gösteriyordu ancak sonuçlar öyle olmadı.
‘Çalmanın’ bu iktidarın esaslı bir pusulası olduğunu unutmadan, sonuçlar üzerinden genel bir değerlendirme yapacak olursak, 14 Mayıs sonrası Cumhur İttifakı ile seçimlere giren devlet bloku kazançlı ve aynı zamanda 28 Mayıs seçimlerine avantajlı olarak gidiyor. Parlamento çoğunluğunu elde ettiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de yaklaşık yüzde 5 puanlık bir avantajla girecek.
***
Devletin diğer bloku olan Millet İttifakı ve bu ittifakın adayı Kemal Kılıçdaroğlu açısından ise dezavantajlı bir durum söz konusu. Bu ittifak, parlamento çoğunluğunu elde edemediği gibi cumhurbaşkanlığı seçimlerine de hayli tartışmalı bir atmosferde gidiyor. Yüzde 5 puan geride olmanın psikolojik etkisinin yanı sıra Sinan Oğan’ın Erdoğan’ı, Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi bu ittifak açısından birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.
Bu tartışmalarla birlikte Kılıçdaroğlu’nu en samimi şekilde destekleyen ve bu noktada 14 Mayıs seçimlerinde kendi seçmenini konsolide eden Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, ikinci tur seçimlerinde mevcut dengelerde özellikle Kılıçdaroğlu’nu destekleme noktasında kendi seçmenini ikna etmekte zorlanacağı görülüyor. En azından bu ittifakın asıl belirleyeni olan HDP/Yeşil Sol Parti’nin güçlü Kürt seçmen kitlesini, Ümit Özdağ ile ittifak sonrası Kılıçdaroğlu’na oy verilmesi noktasında ikna etmek için daha ciddi bir çalışma yürütmesi gerektiğini söyleyebilirim. Seçime sayılı günler kala gerekli gereksiz birçok tartışma yürüyorken, ‘bu nasıl olacak’ sorusu ortada duruyor.
Bu arada Emek ve Özgürlük İttifakı derken bu ittifak içerisinde yer alan HDP bileşeni ESP’nin yine ittifak bileşeni SMF’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’na destek vermediğini ve özü itibariyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot ettiğini de hatırlatayım. Bir bütün olarak Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nu desteklediğini söylemek doğru olmaz.
***
Yine 14 Mayıs seçim sonuçlarına göre Emek ve Özgürlük İttifakı açısından da hayli tartışmalı bir durum söz konusu. Bu tartışmalar özellikle 28 Mayıs seçimleri sonrasına ertelenmiş olsa da HDP-Yeşil Sol Parti’nin beklenen vekil sayısına ulaşamaması, TİP’in seçime ayrı girmesi ve bundan dolayı kaybedilen en az 8 vekil meseleleri, seçim sonuçları üzerinden bakıldığında bir yenilgi olmasa da hatalı yürütülen bir sürecin önemli oranda kaybettirdiğini ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra HDP’nin yerel seçimler ve bu seçimlerde AKP-MHP’ye kaybettirme, emek, demokrasi ve özgürlük güçlerini bir arada tutma üzerine kurduğu stratejik olarak doğru ancak taktik politikalarda hatalar barındıran siyasal hattının, 28 Mayıs seçimleri sonrasında geniş bir çerçevede tartışılmaya açık olduğunu söyleyebilirim. HDP ve Yeşil Sol Parti, 14 Mayıs seçim sonuçları üzerine yaptıkları ortak açıklamada bunun yapılacağını zaten deklare ettiler.
***
14 Mayıs seçim sonuçları esas itibariyle 28 Mayıs ikinci tur seçimlerine giderken üç blok açısından yukarıda en basit şekilde özetlediğim tabloyu ortaya koyuyor. Bu tablo içerisinde 28 Mayıs seçimlerinden nasıl bir sonuç alacağımızı dört gün sonra öğrenmiş olacağız.
Seçim sonuçlarına ilişkin ‘Bir öngörün var mı?’ diye sorarsanız, ‘yok’ derim.
Sonuçlar önemli olmakla birlikte ben genel olarak bu blokların üzerine düşünülmesi gerektiği görüşündeyim. Yani tarafınız nedir ve gerekçeleriniz neler? Bu karışık tablo içerisinde asıl olarak değerli olduğunu düşündüğüm şey bu.
***
Bir yandan açık bir faşizm uygulayan ve ülkenin geldiği sorunların sorumlusu olan AKP-MHP ile özetlenen Ergenekoncuların ve cihatçıların sos olduğu bir Cumhur İttifakı diğer yanda siyasal İslamcısı, ülkücüsü, sağcısı, sosyal demokratıyla bilmem kimiyle Millet İttifakı.
Ve insanların, belki birinin günahı daha az belki birinin daha fazla olan bu iki olumsuz devlet bloğu içerisinde tercih yapma zorunluluğu ile karşı karşıya kalması durumu söz konusu. Ölüm ile sıtma arasında bir tercihe mecbur bırakılma gibi de nitelendirilebilir bu durum.
Tam da bu noktada kendi içine dönük birçok eksiği olsa da genel hatlarıyla devlet blokları dışı veya alternatif olarak nitelendirebileceğimiz Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin ne söyleyeceğine veya ne yapacağına bakmamız gerekiyor.
***
Bu boyutuyla 14 Mayıs seçimleri bir son olmadığı gibi 28 Mayıs seçimleri de mücadele açısından bir son olmayacaktır. Doğrudur, bu seçimlerin bazı açılardan tarihsel bir önemi var ancak her şeyin başladığı veya her şeyin son bulacağı bir noktadan görülmesi uzun erimli bir mücadele deneyimi ve halklar açısından özgür ve eşit bir gelecek tahayyülü olanlar için doğru değildir. Bu çerçeveden değerlendirilirse, yeni başlangıç olmadığında her şeyin son bulduğu psikolojisiyle yüz yüze kalırsınız ve politik öncüler olarak sizinle birlikte hareket eden milyonları da bu psikolojik girdaba sürüklersiniz.
Sözün özü, zor zamanlar ve zor dengelerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu zorluklar içerisinde eksikler ve hatalar yapılabiliyor, öngörüsüzlükler olabiliyor. Ancak ne olursa olsun durduğunuz tarafın ne dediğine odaklanmanız, zor zamanlarda doğru kararlar vermek açısından önemli.
Bu karar; mevcut tablo içerisinde tarihsel bir referans ile ifade etmem gerekirse belki Musa’yı getirmeyecek ama Firavun’u götürecek!
İbrahim Aslan kimdir?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, haber şefi ve editör olarak çalıştı. DEM TV’de ve 1HaberVar Platformu’nda editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.