Antep Cezaevi’nde 41 yıl önce idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney, amcasının hukuksuz yargılandığını belirterek, “Amcamın mezarından korkan bir sistem mevcut hala” dedi.
Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 897’nci haftasında sosyal medya hesaplarından açıklama gerçekleştirdi.
Bu haftaki eylemde 10 Haziran 1981 tarihinde Antep E Tipi Cezaevi’nde idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen 24 yaşındaki Veysel Güney için adalet istendi.
Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney, amcasının avukat tutmasına bile izin verilmeden hukuksuz bir şekilde yargılandığını belirtti.
Güney, “Ben amcamı hiç tanımadım. Bunca yıldır sadece arkadaşlarının anlattıklarından, fotoğraflarından biliyorum. Mezarı başına gidip amcamı anamadık. Çünkü bunca yıl geçmiş olmasına rağmen amcamın cenazesini hala bize teslim etmediler. Amcamın mezarından korkan bir sistem mevcut hala” dedi.
Ömrü yetmedi
Cumartesi Annesi olan Veysel Güney’in annesi Zeynep Güney’in yıllarca oğlunun mezarını aradığını ve mücadele ettiğini belirten yeğen Güney, “Ömrü oğlunun mezarını bulmaya yetmedi. Bir Cumartesi Annesini yine oğlunun mezarına hasret bir şekilde ölümle yüzleştirdiler. Bu tarif edilebilir bir acı değil. Bizler kayıp yakınları olarak bu üzüntü ile yaşıyoruz sürekli. Ve geçecek bir acı da değil bu. Ancak biz ailesi olarak amcam ve diğer kayıplar bulunana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
‘Hukuk kuralları çiğnendi’
Güney ailesi avukatlarından Ercan Kanar, 1981 yılında bir çatışmada yaşamını yitiren bir teğmenin intikamını almak için Güney’in hukuk kuralları çiğnenerek yargılandığını vurguladı.
Kanar, “Bu yargılamanın hukukun zerresi ile ilgisi yoktu. Şubat’ın 5’inde duruşma günü belli oldu. Bir gün sonra duruşma başladı. 17 Şubat’ta da ikinci duruşma oldu ve karar çıktı. İdam cezası verdiler. Yani bir ay içinde iki duruşma ile yapılan sözde yargılama ile idam cezasına mahkum oldu. Ve yıldırım hızıyla Askeri Yargıtay, iki ay içinde onayladı. Bu karardan sonra 2 aylık süreçte de askeri konsey infazına karar verdi. 12 Eylül faşist darbesinin nasıl insan haklarına aykırı bir darbe olduğunu anlamak için Veysel Güney’in yargılanış tarzına bakmak yeter” diye belirtti.
Yazdığı mektup da ailesine verilmedi
Güney’in 5 ay hücrede tutulduğunu ve ağır işkencelere maruz kaldığını belirten Kanar, bu sürede avukat tutmasına, ailesi ile görüştürülmesine ve mektuplaşmasına izin verilmediğini de aktardı.
Kanar şu bilgileir verdi:
Ölümünden önceki son sözlerini yazdığı mektup da ailesine verilmedi. 12 Eylül suçlularını koruyan geçici 15’nci madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra 2011 yılında hem Veysel Güney için hem de diğer gözaltında kaybettirilenler için cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. O suç duyurusunda 12 Eylül’de darbe yapanların, askeri komutanların ve emniyet yetkililerinin de tümünün insanlığa karşı suçtan, yaşam hakkını ihlalden, işkence ve kötü muameleden ve adil yargılanma hakkını ihlalden yargılanmalarını istedik. Ne var ki cumhuriyet savcılığı, bu suç duyurumuzu reddetti. İtiraz ettik, itirazımız mahkeme tarafından reddedildi. AYM de başvurumuzu reddetti.
‘Devletin özür borcu var’
2016 yılının Haziran ayında dosyayı AİHM’e taşıdıklarını belirten Kanar, “Gerek Veysel Güney için gerekse diğer gözaltında kaybettirilenler için işkencede öldürülenler için devletin yaşamını yitirenlerin yakınlarına bir özür borcu vardır. Aslında halklara bir özür borcu vardır” diye belirtti.
Savcıdan ‘delil yok’ itirafı
Bu haftaki basın metinini Cumartesi İnsanlarından Leman Yurtsever okudu. Yurtsever, Güney’in idamından 25 yıl sonra onun ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk’ün, “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında, Güney’i suçlayacak delillerinin olmadığını, ayrıca yargılamanın tarafsız ve adil bir biçimde yapıldığına dair kuşkuları olduğunu açıkladığını belirtti.
Yursever son olarak tüm gözaltında kayıplar için adalet aramaktan ve kendilerine yasaklanan Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Diyarbakır’da Ahmet Okuyucu’nun failleri soruldu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ile kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle eylemlerinin 695’incisi için Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Ellerinde kayıp fotoğraflarının bulunduğu dövizlerle anıtın önüne gelen aileler, bu hafta Silvan ilçesinde 27 Ocak 1993 yılında işyerinde katledilen Ahmet Okuyucu’nun faillerinin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması istendi.
Batman’da Öncü için adalet talebi
Kayıp yakınları ve İHD Batman Şubesi de eylemlerinin 532’inci haftası kapsamında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi.
İHD Şube Yöneticisi Mahfuz Akgül, kayıpların akıbetini sormaya devam edeceklerini söyleyerek, Diyarbakır’ın Çınar ilçesi Qerqatê köyünde 21 Haziran 1993 tarihinde askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra yaşamını yitiren Mehmet Sıddık Öncü’nün hikâyesini anlattı.
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.