Devlet düzeni içinde adil sınavların yapıldığı dönemler de olmuş mudur? Bu soruya olumlu yanıtı olan, “en azından benim dönemimde” diye başlayarak, kişisel olarak adaletsizliğe izin vermemiş idareciler, öğretmenler vardır elbet, bağışlasınlar. Benim tanık olduğum onlarcası en azından “belki” diye bir yanıtla yetinmek gerektiğini gösteriyor!
Hava Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken 1978 yılı sömestr finalleri döneminde o zamana kadar zar zor geçer not alan kimi öğrencilerin tam notlar almasıyla kuşkulanmış ve araştırmaya başlamıştık. Bir akşam etüdü sırasında lakabı “İmam” olan bir arkadaşın elinde ertesi gün yapılacak sınavla ilgili çözümleriyle beraber 3 problemin olduğu kâğıdı yakalayıp, sabah İTÜ’den gelen profesör hocamıza “bugün sınavda bunlar mı çıkacak?” diye verdiğimizde işler açığa çıkmıştı. Okulun istihbarat subayı A.T soruların basıldığı matbaadan çalarak ülkücü ve dindar öğrencilere dağıtıyordu. Yeni atanan dürüst Alay Komutanının iyi niyetine rağmen sınavın iptal edilmesi dışında hiçbir şey yapılmadı. Yapılması da mümkün değildi çünkü bölük ve takım komutanlarından oluşan çok açık bir örgütlü yapı bunu organize ediyordu.
Bizler de bir avuç sol fikirli öğrenci olarak sömestr tatilinde gazetecilere imzasız mektuplar göndermeye karar verdik. Benim mektubum Cumhuriyet gazetesinde (ışıklarda uyusun) Fikret Otyam’ın köşesinde yayınlanınca ortalık karıştı. Ve daha adil sınavlarla mezun olduk. İmam lakaplı arkadaş sınıfı zar zor geçti. Hava Radar Üsteğmen iken “radar kontrolörü sınıf görevini yapamadığı” gerekçesiyle ordudan ihraç edildi. Daha sonra bir fakülteye dekan olduğunu duyduk!
AKP iktidarıyla bu işler FG cemaatine bırakıldığında 80 öncesinin ülkücü tayfasıyla hep uyum içinde çalıştılar. Askeri okullara giriş sınavları en dikkatli oldukları alandı! Binlerce örneği yazılabilir kuşkusuz. Sadece sınavlarda da değil terfilerde özellikle Şura kararlarında aynı yapı, aynı yöntemlerle icraatına devam etti. Sonuçları 15 Temmuz’da görüldüyse de değişen bir şey yok. Cemaatlerin adı değişti sadece!
Tanıklıklarım TSK ile sınırlı değil elbet. Sivil kurumlarda durum daha da vahimdi diyebilirim. Altı yıl öğretmenlik yaptığım Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu’nda (SHYO) MİT bölge müdürünün, hem de pilot adayı olan çocuğuna dersin öğretmenine baskı yaparak geçer not verilmesine gösterdiğim tepki nedeniyle idareyle aram açılmıştı. Ne olursa olsun direnmesini tavsiye ettiğim öğretim üyesi asistanın “Beni okuldan atarlar öğrenciyi de geçirirler, ben de hepsine geçer not vereceğim!” demesi kulaklarımdadır.
THY’de ise AKP döneminin idarecilerinin yönetici kadrolara atamaları nasıl yaptığı espri konusu oluyordu. Genel Müdürlük binasının zemin katındaki mescitte namazlara katılmasa da yaka kartını düşürmek Baş Pilot, Eğitim Müdürü, Tip Şefi yapılmanızı sağlayabilirdi!
AKP öncesinde de çok farklı değildi elbet ama iktidara yerleştikçe yüreklenen İslamcı-faşist yapının icraatları artık çuvala sığmıyor. Son örneği, iptal edilen KPSS sınavında görüldü. Genellikle pişkin pişkin makamlarda devam edilirken bu kez ÖSYM başkanının değiştirilmesi o nedenle artık bu işler adaletli yapılacak anlamına gelmiyor. THY mescidinde yaka kartını düşürmenin yerini tarikat liderlerine dualar eşliğinde övgü dolu tweetler atmak aldı sadece. Böyle olunca da sınavların daha adil olacağından çok bu işin daha usturuplu yani çaktırmadan yapılacağı akla geliyor. Emeklerin bu karanlık yapıya kaptırılmaması için başta gençlik olmak üzere hepimizin daha uyanık olması gerekiyor…