Ekolojist Ertuğrul Barka Ekolojik doğaya yapılan müdahalelerin devam etmesi durumunda dünyayı daha büyük felaketlerin beklediğini belirten, “Böyle devam ederse insanlar sağlıklarını, doğa varlığını, çeşitliliğini kaybedecek” dedi.
Dünya üzerinde ekolojik yıkımın büyümesiyle birlikte küresel ısınma ve iklim krizi kendisini daha fazla hissettirir konuma geldi. Fosil yakıt tüketiminde sınırlamaya gidilmemesi, havaya salınan karbon miktarındaki yükselişin yanı sıra orman ve su kaynaklarının aşırı tüketimi dünyayı felaketin eşiğine getiriyor.
Öyle ki bu etkiler uzaydan dahi görünür hale geldi. En son uydu verilerine göre, Avrupa’nın en yüksek noktası olan Alp Dağları’nda karlar erimeye, dağlar yeşile bürünmeye başladı.
Verilere göre ağaç sınırının üzerindeki bitki örtüsü 1984’ten bu yana yüzde 77 arttı ve kar örtüsü önemli ölçüde azaldı. Buzullar ve bin 700 metrenin altındaki alanlar hariç, alanın neredeyse yüzde 10’unda kar örtüsü önemli ölçüde azaldı.
Aynı durum Himalaya Dağlarında da yaşanıyor. 2021 yılında bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre, Himalaya’da geniş buz tabakaları, son 40 yılda, önceki yedi yüzyıla göre 10 kat daha hızlı küçülüyor.
Buzulların erimesi ile birlikte ani ve bölgesel yağışların artması ise sel baskınları ve sular altında kalan şehirler olarak geri dönüyor. Son yıllarda Almanya, Bangladeş ve Hindistan’da yaşanan seller felaketin boyutunu gözler önüne seriyor.
Yine rüzgarların yönünde yaşanan değişimler de kasırga ve hortumlar olarak insanlığa felaket getiriyor.
Talan devam ediyor
Fakat bu sonuçlara rağmen Amazon Ormanları tarım ve ağaç sektörü için kesilmeye devam ediliyor.
Yine dünyanın birçok bölgesinde ekolojik yıkım sürerken, Türkiye’de de özellikle ormanlık ve sulak alanlar maden, enerji şirketlerine tahsis edilmiş durumda.
Sulak alanlar bir bir imara açılırken, Türkiye ormanlarının yüzde 58’i ise madenlerle ruhsatlandırıldı.
Ekolojist Ertuğrul Barka, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla dünya ve Türkiye’de yaşanan ekolojik yıkımın boyutunu ve sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e değerlendirdi.
Ekolojik denge korunmalı
Çevre ve ekoloji tanımlamalarının birbirine taban tabana zıt iki görüş olduklarını söyleyen Barka, çevre tanımlamasının merkezine insanı, ekoloji tanımlamasının ise merkezine doğayı koruyan bir tanım olduğunu aktardı.
Esas meselenin ekolojik dengenin korunması, yaşamın sürdürülebilirliğinin sağlanması olduğunu dile getiren Barka, “Dünya Çevre Günü’nü kutlayanlar doğayı kendi sermayelerine katıyor, sınıfsal egemenliklerini sürdürebilmek için doğayı metalaştırıp suları bidonlara tıkıp satabiliyor. Koyları kullanıyorlar, ormanları yakıp oteller yapıyorlar” dedi.
‘Nükleer tesis yok ama nükleer atık var’
Önlem alınmazsa dünyayı büyük felaketlerin beklediğini kaydeden Barka, dünyanın her hangi bir yerinde doğaya verilen bir zararın dünyanın tamamını etkilediğine dikkat çekti.
Türkiye’de son günlerde gündeme gelen “ithal çöp” sorununa da dikkat çeken Barka şunları söyledi:
Türkiye gibi sanayi devrimini kaçırmış ülkelerin, dünyanın çöplüğü gibi kullanıldığına dikkati çeken Barka, “Bu topraklara kendilerinin artık yapmak istemediği demir-çelik, çimento gibi çok su ve enerji tüketen fabrikaları, tehlikeli atık üreten gemi söküm işini yığıyorlar. Onlar kendi topraklarında demir-çelik üretmiyor, madencilik yapmıyor. Nükleer tesisi olmayan Türkiye’de İzmir Gaziemir’e getirip nükleer atık gömülüyor. Radyasyon saçan bu çubukları İzmir’in kalbine gömüp, 7 yıl boyunca bunu saklıyorsunuz. Ekolojik sorunlar sadece çiçek, böcek, temiz hava kadar basit şeyler değil. Ülkemizin bağımsızlığı ve insanların özgürlüğü ile ilgili bir durum. Onun için yaşamın sürmesinden yana politikalar üretilmesi gerekiyor. ‘Kalkınmanın sürmesi’ gibi hikayelerle bizim gibi ülkeleri batağa sürüklüyorlar.
Tarım alanlarının yok edilerek yapılaşmaya ve sanayiye açılmasının büyük sorunlara yol açacağının altını çizen Barka, Ertuğrul Barka, bu politikaların sermaye tarafından bilinçli olarak yürütüldüğünü ifade etti.
Yaşam yok oluyor
Ekolojik düzenin devamı, yaşamın sürdürülebilirliği ve bütün canlı ve cansızlarla doğal dengede yaşayabilmek için ekolojik komünal düzenin hedeflenmesi gerektiğini vurgulayan Barka son olarak şunlara dikkat çekti:
Uzun vadede ekolojik komünal toplumu kurabilecek topluma adım adım yaklaşabilir. Bu dijital teknolojileri sermayenin emrinden çıkarmak gerekir. Teknolojiye eğer sermaye egemense o teknolojiyi kendi sınıfsal çıkarı için kullanacaktır. İnsanlık sermaye ve mülkiyet kültürüyle zehirlenmiş durumda. Bu zehirden kurtulmanın yolu mülkiyete karşı anti kapitalist politikalarla yeni bir toplum kurmak için kararlı davranmalıyız. Böyle devam ederse insanlar sağlıklarını, doğa varlığını, çeşitliliğini kaybedecek. Ama bu dünyanın umurunda değil. O yeni dengelerini kurup yoluna devam ediyor. İnsanlar çok yaramazlık yaparsa, dünya dinozorsuz yoluna devam ettiği gibi insansız da devam eder. Her gün onlarca tür yok oluyor ama dünya devam ediyor. İnsansız da devam eder.