Örgütlenme nedir? Nasıl olmalıdır? Nereden başlamalı nereye doğru yol almalıdır?… Gibi tam olarak tanımını yapamayacağımız, hadi yaptık diyelim aradaki boşlukları ve bollukları doldurmakta zorlanacağımız örgütlenme gibi devasa bir konuya birde ekolojik bakışı eklemek bu kısa yazı için oldukça zor. O nedenle tüm eksiklikleri göze alalım, temel olarak bir/birkaç noktaya odaklanalım en azından ekolojik mücadelede örgütlenme sorununun dış çerçevesini çizmeye çalışalım.
Sözcükler anlaşmış gibi karşımıza hep fırınlanmış örgüt tanımları sunuyor. İstenildiği an fırından çıkarılan servise sunulan örgüt tanımları derdimize ne kadar derman oluyor? Eğer tam olarak tatmin olamıyorsak farklı sokaklardan ilerlemekte yarar var.
Örgütlenme süreci karşı olduğu, karşısında durduğu konuları/kavramları (örneğin kapitalizmin radikal eleştirisini merkezine almak gibi) konu edinmeli. Hele ki ekolojik bir örgüt için kapitalizmin radikal eleştirisi (veya eleştirmeden geçiştirilmesi) onun yol haritasını belirleyecektir.
Eylemin içine insanı davet etmekle kalmayıp, insanın içine eylemi davet eden bir örgütten bahsetmek sanırım gerekmekte.
Dikkatinizi çekmiştir dikey, yukarıdan inmeci, dayatmacı, tektipçi, lider kültlü, hiyerarşik, tepeden bakan, tektipleştiren örgütlenme modellerine hep bir ağızdan hayır denir. Elbette denmelidir de. Ama onun yerine neyin önerildiğini eklemek kaydı ile. Yerine önerilenler yukarı da söylenenlerin tam tersi ise (yatay, özgürlükçü, çok sesli…) iyidir ama kafi değildir. Bir şeyin tam tersini söylemek, bir şeyi olumsuzlamak yeni bir şey söylemek değildir. Gereklidir ama yeterli değildir. Bir şeye sadece hayır deyince o şey yok olmuyor maalesef. Şu önerme derdimi anlatmama yardımcı olabilir: Bir şeyi sonsuz küçük parçaya böldüğünüzde o şey sonsuz büyükte olmaz. Ama sadece olmaz yerine olur demekle sorun aşılmıyor. Çünkü bir şeyin işlevini söylemek yada söylememek o şeyi tanımlamaya yetmiyor.
Bir kere ekolojik örgütlenme, toplumun düzenleniş ve hizaya sokuluş biçimi olamaz. Yukarıdan aşağıya ya da yan yana diziliş modelleri kabul etsek de etmesek de mekaniktir. Öklid geometrisinin her şeyi formüle eden anlayışı ister istemez bu modellerin içine sızar. Kartezyen yapı anlayışı gecikmeli de olsa devreye girer. Dikey konum, nereden baktığınızla orantılı olarak dikeydir. Bakış yerinizin değişmesi ile birlikte yatay konuma geçebilir. Aynı şey yatay konum içinde geçerlidir.
Ve işin ilginç yanı yatay ve dikey dönüşümler hareket ettikleri (değiştikleri) anlamına da gelmez. Benim önerdiğim ekolojik örgütlenme tarzı elips şeklinde olandır. Dikkatle vurgulamak isterim ki, daire değil elips. Daire olsa idi tek merkezli, başlangıç ve bitiş noktaları söz konusuydu. Ama elips için bu geçerli değil. Konumuna göre iki (yer değiştirdikçe bu iki de yer değiştirecek olan) merkeze sahip. Ve bu merkezler de hareket halinde. Elips, hem yatayı hem de dikeyi içermesi, içinde eritmesi anlamında da değerlidir. Elips tipi örgütlenme de her noktaya ( herkese) temas etmek mümkün. Sürekli bir hareket ve yer değiştirme söz konusu. O nedenle başlangıcı ve bitişi aynı noktalar değil. Bu anlamı ile ekolojik örgütlenmenin yol haritası eliptik olmalıdır.
Elips tipi örgütlenme de saldırı altında ki hedefler sürekli üretilir. Yani bir bölge de yapılan orman, deniz, toprak… katliamları sürekli gündemdedir ve diğer yapılarla iç içedir. Sabit bir hedef anlayışını yok eder elips. Yenilenmek işleyiş tarzının içsel bir nedenidir.
Elips tipi örgütlenme, eylem ile prova, tören, şölen vd. arasındaki ayrımı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Eylem ile tören aynılaşırsa (ki çoğu zaman aynılaşıyor) bu vakit karşımıza mekanik eylemcilik çıkar. Eylemin özel günlerde (çoğunlukla hafta sonları) olması, önceden planlanması, duyurusunun yapılması elbette önemlidir. Ama bir süre sonra her şeyin sabitlenmesi (konuşmacısından atılacak sloganına, taşınacak flamasına kadar) tehlikelidir. Böyle olursa kendi kendini kendinden koruyan özel koruyucular eşliğinde merasimler olarak kalır ve kalmaktadır.
Elips tipi örgütlenme protesto ile şikayet etme arasındaki gri çizgiyi netleştiren yapıdadır. Bir eylem salt olarak şikayete bürünüyorsa karşısında şikayet edebileceği bir şeyler arıyor demektir. Bu eğer bir makam ise o zaman kollama, korunma, gözetlenme… isteniyordur. Bu ayrıcalıklar (ki bunlar geçici göz boyamalardır) alınınca şikayette ortadan kalkar, eylemde.
Ekolojik örgütlenmelerin en çok uğradıkları durağın adı: Umutlu umutsuzluklar durağıdır. Açalım bunu. Bir şeylerin değiştirilebileceğine gerçekten inanmadan, kıyısından köşesinden dostlar alış verişte görsün hesabı az oradan az buradan…. işte bu umutlu umutsuzluktur. Tam bir; canım taş atmak istiyor ama taşın canı istemiyor hali…
Bir durum tespiti ile devam edelim. Baskının yukarıdan aşağıya örgütlenmesi her yerimizi sarmış durumda. Bu dikey baskıcı anlayış sorunlarımızı numaralandırmakta. 1. sorun şu, 2. sorun bu… Bu numaralandırma sonucu birinci yada ikinci sorun (gerçekten sorun olup olmadığı da tartışmalıdır çoğu zaman) öne çıkmakta (çıkarılmakta) diğerleri geriye doğru itilmekte. Durum böyle olunca ekolojik sorunlar bundan nasibini almakta. Tartışılması, gündem olması engellenmekte.
Ekolojik örgütlenme de başka iradeye değil yeni siyasete ihtiyacımız olduğu kesin. Bu yeni siyasetin yol haritası da elips şeklinde kurulmalıdır. Ve en önemlisi de hareketin liderinin hareketin kendisi olmasıdır.