İstanbul’da iki gün süren uluslararası vegan festivaline katılan aktivistler, türcülüğe dikkat çekerek, “Eşitlik, adalet ve özgürlük kavramları bütün canlılar için tartışılmalıdır” çağrısında bulundu.
Ceylan Gültekin – İSTANBUL
İstanbul Vegan Festivali 1-2 Ekim tarihlerinde İstanbul’da bulunan Festival Park Kadıköy’de gerçekleşti. Söyleşiler, performanslar, müzik dinletileri ve panellere yer verilen festivalde vegan yemek atölyeleri düzenlendi, belgesel gösterimleri yapıldı. Özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği festivale Türkiye’nin farklı yerlerinden katılım sağlayan vegan aktivistler, stantlar açarak ilgi duyanların sorularını yanıtlamaya çalıştı.
Gazete Karınca olarak üniversite öğrencilerinin oluşturduğu vegan topluluklar ile iki gün süren festivali ve Türkiye’de vegan olmayı konuştuk.
Farkındalık önceki dönemlere göre arttı
Uzun zamandır bu kadar büyük bir festivale tanıklık etmediklerini söyleyen Yaşamdan Yana Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Berna Köse, şunları ifade etti:
AnimalSaveMovement’ta üç yıla aşkın bir süredir bulunuyorum. Aynı zamanda bu hareketi Türkiye’de bir dernek olarak da temsil ediyoruz. Yaşamdan Yana Derneği olarak bir yılımızı yeni doldurduk. Ankara’nın ilk vegan derneği olarak da tanınıyoruz.
Uzun zamandır bu kadar büyük bir festival görmemiştik. Didim’de festival oluyordu ama uzak yerler olduğu için bu denli yoğun geçmiyordu. İstanbul herkesin gelebileceği bir yer, o açıdan kalabalık da çok mutlu etti. Vegan olan, olmayan, vegan olmayı düşünen insanların ilgisi yoğundu. Birkaç yıl önce garip ve amatör diyebileceğimiz sorular sorulurken şu an veganlığı duymuş, bir şekilde karşılaşmış, veganlığın ne olduğuna dair birtakım fikirler edinmiş kişileri duymaya başladık. Sosyal medyada ve pek çok mecrada veganlığın ekstrem olduğuna dair bir his ve algı var maalesef. Tek yaptığımız şefkatli bir yaşam savunmak aslında. Hiçbir canlının sömürülmeden, yaşamına son verilmeden yaşayabilmesini savunuyoruz. Bu algının yavaş yavaş kırıldığını düşünüyorum. Sadece vegan yaşamı bitkisel beslenmeyle bağdaşlaştırıldığı meselesi, daha çok sosyal medya ve ana akım medyada paylaşılıyor. Veganlık tabi ki yemek yeme pratikleriyle doğrudan çıktısı olan bir felsefe. Bu felsefenin pratiğe döküldüğü bir boyutu var. Sosyal medya ve ana akım medyalarda bu şekilde yansıtılması bazen bizim o felsefe boyutunu, mesajları vermemizi de engelliyor. Ama sonuç olarak biz buradayız ve herkesin sorularını cevaplamak için bu standı açtık.
Gezegenimizi koruyoruz
Yaşamdan Yana Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Rabia isimli aktivist ise daha önce gittikleri festivale kıyasla bu festivalin kalabalık ve efektif olmasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi.
Festivalin uluslararası olmasının ayrıca önemli olduğunu belirten Rabia, “Çünkü uluslararası araştırmacılar, doktorlar bilim insanlarının olması insanları veganlığa dair daha ikna edici kılıyor. Genelde herkese sorulan ’Bitkilerin de canı var ama, arılar bizim için üretmiyor mu?’ soruları hala sorulmaya devam ediyor. Ben üç yıldır veganım ve ilk günden beri bu sorular soruluyor. Böyle düşünen insanlara söylemek istediğim şey, birazcık araştırmaları. Böylesi bir araştırma hem kendileri hem de bizim açımızdan ve aslında tüm dünya açısından önemli. Çünkü vegan olduğumuzda hem kendimize çok güzel şeyler katıyoruz, gezegenimizi koruyoruz hem de hayvanların ve tüm canlıların adil bir dünyaya uluşmasına katkı sunuyoruz” dedi.
‘Beş yıl önceye kıyasla çok fazla seçenek buluyoruz’
Festivalde yapılan panelleri çok beğendiğini ifade eden Yıldız Teknik Üniversite İktisat Öğrencisi ve Vegan Topluluğu’nun temsilcisi Nur isimli aktivist, farklı mesleklerden ve öğrencilerden farklı bakış açısına sahip insanlar ile bir araya geldiklerini dile getirdi. Nur konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
Vegan üretimin de bir sektörü, bir pazarlama alanı var ama bu hayvanların sömürüldüğü gerçeğini değiştirmiyor. Bir alternatif sektörün oluşması bizim yaptığımız mücadeleyi olumsuz kılmıyor. O sektörün yükselmesi aksine belki de veganlaşmayı kolaylaştırıyor. Bu kadar az yemek seçeneğinin olması durumda vegan olmayı iki kere düşünecekken artık düşünmeden vegan olacaklardır. Beş yıl önceye kıyasla çok fazla seçenek buluyoruz ve yaşamı kolaylaştırmak durumu var. Evet, bu da kapitalizmin çıkardığı bir şey ama kapitalizmi yararımıza da kullanabiliriz.
‘Vegan beslenme ekstra bir maliyet yaratmıyor’
Bir yıla aşkın bir süredir vegan olduğunu söyleyen ve festivale ilk defa katıldığını belirten İTÜ Vegan Topluluğu üyesi ve İTÜ Endistürü Mühendisliği Öğrencisi Barış adlı aktivist, veganlığa dair büyük bir önyargı olduğunu ifade etti.
Barış, “Genel olarak insanlar sadece vegan et, tofu veya pahalı olan ürünlerin vegan olduğunu düşünüp veganlığın pahalı olduğunu düşünüyorlar. Aslında veganlık dediğimiz şey düz mantıkta yiyebildiğiniz baklagiller vb. şeylerin bulunduğu menülerden oluşuyor. Bana kalırsa çok rahat halledilebilir ama Türkiye gerçeğinde yaşadığımız için insanların ekonomik problemleri öbür türlü de baş gösteriyor. Bu durumda veganlığın getirdiği ekstra bir maliyet olmuyor. Türkiye genelinde insanların gerici bir bakış açısı var. İstanbul’da okuduğum için ben bunu çok hissetmiyorum ama akrabalarımdan gördüğüm bazı görüşler var veganlığın saçma olduğuyla alakalı. Ne olduğunu anlatabildiğim kadar anlatıyorum anlayabildikleri kadar. Ama gün geçtikçe bu önyargıyı yıktığımızı düşünüyorum. Ben aynı zamanda spor da yapıyorum ve vegan olarak bu noktada herkesin yaşadığı ekonomik sıkıntıların dışında bir sorun yaşamıyorum” şeklinde konuştu.
‘Birden fazla kimliğin mücadelesini birlikte yürütüyoruz’
Galatasaray Üniversitesi Vegan Topluluğu üyesi ve Fransız Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi Ece Gedik, ‘’Kesişimsel veganlık nedir, bundan bahsetmek istiyorum. Aslında genel bir şekilde açıklamam gerekirse Ataerkinin ezdiği tüm alt grupların; veganlık, kuirlik ve feminizmin aslında birleşmesinden bahsediyoruz. Biz bu üç mücadelenin birbirinden ayrılamayacağını düşünüyoruz” dedi.
Hayvan hakları mücadelesinin yanında kendi kimlik mücadelelerini de birlikte yürüttüklerini söyleyen Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisi Ahmet Çetin şunları ifade etti:
Topluluk olarak veganlığın karşı durduğu şey türcülük olduğu için bunu direk benimseyerek, sonrasında türcülüğün karşıtı olarak, hem sınıf mücadelesi olsun hem kuir mücadele olsun bunun da karşısında olmak için uğraşıyoruz. Ataerkinin zarar verdiği kim varsa onu mücadelesiyle uğraşıyoruz. Aktivizm yaparken bir kota olduğunu da düşünmüyoruz. Şu anda ben insan olmayan hayvanların hakkını savunacağım diğer tarafa gittiğim de kadınların hakkını savunacağım gibi değil. Biz burada hepimiz kendi kimliklerimizle bulunuyoruz. Ben vegan kimliğimin yanında kuir kimliğimle de Kürt kimliğimle de burada bulunuyorum. Bunların hepsini kendi içimizde taşıdığımız için hayvan hakları mücadelesinin yanında kendi kimlik mücadelemizi de birlikte yürütüyoruz.
Son olarak Galatarasay Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Öykü isimli aktivist, meselenin aslında hak savunuculuğu olduğunu belirtti. Ezilen her türlü alt gruba bu hakkın nasıl temsil edilmesi gerektiğini anlattıklarını söyleyen Öykü, her davada da ciddi bir sömürü ve hak ihlalinin söz konusu olduğunu dile getirdi.