Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dahi çeşitli girişimleri olmasına rağmen Altılı Masa’nın dağılmamasının halkın nezdinde karşılık bulmasının göstergesi olduğunu belirterek, “Altılı Masa Türkiye siyasetinde olmayan bir durumu yaşatmaktadır. Farklı düşünce ve programlara sahip partilerin bir siyasi erdem içerisinde birliktelik sağladıklarını görmekteyiz” dedi.
Seçim tarihi henüz belirsizliğini koruyor. Fakat partilerin ve ittifakların olası cumhurbaşkanı adayları ülke gündeminde sık yer almaya başladı.
Cumhur İttifakı’nın adayı ‘son kez’ aday olacağının sinyalini veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ken, HDP kendi adayını belirlemek için çalışmalara başladığını duyurdu. Altılı Masa’nın ise kimi aday olarak göstereceği hala belirsizliğini koruyor.
Gelecek yıl yapılacak seçimler yaklaşmışken araştırma şirketleri de verilerini paylaşmayı sürdürüyor. Altılı Masa’nın seçim çalışmalarını ve olası cumhurbaşkanı adayını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylık durumunu, HDP’nin seçime kendi adayı ile girmesinin etkilerini ve Kürt seçmenin seçimlerdeki rolünü Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay ile konuştuk.
Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı hala belirsiz. Adayların netleşmemiş olmasından dolayı eleştirilere maruz kalıyorlar. Bir yandan da Altılı Masa için en baskın aday Kemal Kılıçdaroğlu görünüyor. Altılı Masa, adaylığı durumunda Kılıçdaroğlu’na tam destek verir mi?
Altılı Masa belki de en doğru stratejiyi adayı belirlememekle yaptı. Çünkü siyasette bir konu ne kadar sıklıkla konuşulursa o derece kişilerin dikkatini çekmeyi başarır. Aday belirlememekle rakip partilerin en çok konuştuğu konu haline geldi ve bu sayede de sistem ve benzeri konuların konuşulmasına neden oldu. Şayet aday belirlenmiş olsa idi, Altılı Masa’nın politikaları ve eleştirileri değil de sadece belirlenen kişi konuşulacak ve kişi ile sınırlı bir kampanya yürütülecekti. Erdoğan da Altılı Masa yerine bir kişiyi muhatap alma rahatlığına kavuşacaktı. Bu nedenle seçim kampanyasının çok öncesinde seçim ve propaganda faaliyetine başlamak adayı yıpratır ve giderek performansının düşüşüne yol açar. Bu açıdan stratejiyi siyaset bilimi açısından yerinde buluyorum.
Altılı Masa artık dönülmez bir çizgiyi aşmış durumda. Herhangi bir parti bir nedenle bu masadan ayrılırsa kendi siyasal hayatına ciddi zarar verir. Seçmenlerin birçoğu Altılı Masa’daki partilere muhalefette olması nedeniyle oy vermektedir. Bu açıdan Altılı Masa’nın belirleyeceği aday oy birliği ile seçilmese dahi seçmene oybirliği ile seçilmiş görüntüsünü vereceklerdir. Kemal Kılıçdaroğlu ise Altılı Masa’da lokomotif görevini üstlenmiş ve bu günlerin gelmesinde ağırlıklı bir görev üstlenmiştir. Bu açıdan tam destek verecekleri kanaatini taşımaktayım.
Pek çok farklılığı barındıran Altılı Masa’nın Türkiye için umut vaat ettiğini düşünüyor musunuz? Seçim süreci ve seçim sonrasında Altılı Masa’nın sürdürülebilirliğini nasıl yorumluyorsunuz?
Altılı Masa, Türkiye siyasetinde olmayan bir durumu yaşatmaktadır. Farklı düşünce ve programlara sahip partilerin bir siyasi erdem içerisinde birliktelik sağladıklarını görmekteyiz. Gün geçtikçe de bu birliktelik güçlenmekte ve büyüme eğilimi göstermektedir. Diğer yandan siyasi dizayn ve siyasi mühendislikte çok başarılı olan Erdoğan’ın dahi çeşitli girişimleri olmasına rağmen bu birlikteliği dağıtamaması da gösteriyor ki halk nezdinde karşılık bulmuş ve umut vermiştir.
Seçim yapılıp bittikten sonra bu seçim için amaç gerçekleşmiş ve sona ermiştir. Seçim sonrası ise artık başka bir seçim evresine girer. Çok uzun ve orta vadeli sürdürülebilirlik iddiası siyasal partilerin doğasına aykırıdır. Ayrışacaklar ve düzeyli bir birliktelik yaşama seviyesine evrileceklerdir. Olması gereken de budur.
Asıl önemli olan soru, seçim kaybedildiğinde Cumhur İttifakı’na ne olacağıdır. İşte asıl dağılma ve siyasal hayattan çekilmeler burada yaşanacaktır. Anadolu’daki, ‘yorgan gitti kavga bitti’ kavramında olduğu gibi Cumhur İttifakı’nın birleşmesini sağlayan iktidar kaybedilince, tekrar kendi ayarlarına dönecek ve birbirleri ile tekrar kavga etmeye başlayacaklardır. Diğer yandan AKP’yi ayakta tutan Erdoğan faktörü ortadan kalkınca AKP’nin dağılma ve yok olma sürecini yakından izleyeceğiz. ANAP ve DYP’nin yaşadığı bir süreci yaşayacakları kaçınılmazdır. Zira merkez partiler gücü oranında ve güçlü liderleriyle ayakta kalırlar.
Seçmenin en büyük ilgi duyduğu ve AKP’nin de en zayıf olduğu alan ekonomik gelişmelerdir. Millet İttifakı geleceği bu güne taşıyarak güncel sorunlara eğilmeyi ıskalarsa bu AKP’nin defterine kar olarak yazılır.
Altılı Masa’nın parlamenter sisteme geçişi önceliklemesinin seçmen üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçim bir süreç ve sonuç evresinden oluşur. Parlamenter sisteme geçiş sonuç sonrası evresini ilgilendiriyor. Yani seçim sonrasını. Ayrıca bunu gerçekleştirmek için sonuç evresinde sizin kazanan taraf olmanız gerekiyor. Hangi parti süreç evresini seçmenin anlayacağı ve kabulleneceği bir dille sürdürür ve tamamlarsa sonuçta kazanan da o olacaktır. Güncel hayatta seçmenin büyük çoğunluğunda parlamenter sisteme geçiş arzusu bulunmamakta ve hatta bu konuyu tam anlamıyla bilmemektedir. Bilinmeyen ve anlaşılmayan bir alanda seçimi kilitlemek AKP’nin işine gelir. Çünkü asıl sorunları unutturur. Seçmenin en büyük ilgi duyduğu ve AKP’nin de en zayıf olduğu alan ekonomik gelişmelerdir. Millet İttifakı geleceği bu güne taşıyarak güncel sorunlara eğilmeyi ıskalarsa bu AKP’nin defterine kar olarak yazılır. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın bu alanı boş bırakmaması ve her an bu yarayı kaşıması ve kabuk bağlamasının önüne geçmesi gerekir.
Ekrem İmamoğlu da genç yaşında siyaset kariyerini noktalamak istemeyecektir. İmamoğlu’nun asıl amacının parti liderliği olacağını düşünüyorum.
Yargının ‘Ahmak’ kararıyla siyasi yasak getirmesi, İmamoğlu ve CHP’yi nasıl ve ne kadar etkiler? Kararın ardından Saraçhane buluşmasıyla Altılı Masa seçim için start vermiş oldu mu sizce?
Türkiye seçmeni mağdurdan taraf olmayı kendine ödev edinmiştir. Böyle bir olayın başına gelmesi Ekrem İmamoğlu için mağdur pozisyonu yaratıyor tabii ki. Türkiye siyasetinde sürekli bir hakaret varken, ‘ahmak’ kelimesi kullandığı için siyasi yasak getirilmesi seçmenin tepkisini çekiyor. Ancak bu durumun Altılı Masa içerisine etki edeceğini pek düşünmüyorum, etki edecek gibi de görünmüyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun 19 Aralık’ta yaptığı açıklamaya baktığımız zaman ‘Hem Mansur Yavaş hem de Ekrem İmamoğlu günü geldiğinde aday olmayacaklarını ilan ederler’ dediğini görüyoruz. Burada her ikisinin de Genel Başkan’a karşı çıkmayacağı sonucu çıkıyor. Ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hedefi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü genç bir siyasetçi. Altılı Masa’nın sunduğu anayasa taslağına göre bir kişi bir kere cumhurbaşkanı olabilecek. Ekrem İmamoğlu da genç yaşında siyaset kariyerini noktalamak istemeyecektir. İmamoğlu’nun asıl amacının parti liderliği olacağını düşünüyorum.
Saraçhane toplantısının seçim startı olduğunu düşünmüyorum. Saraçhane’de Ekrem İmamoğlu kendi PR çalışmasını yaptı. Bu sebeple Saraçhane toplanmalarının seçim çalışmasıyla bir alakası olmadığı kanaatindeyim. Asıl seçim startı 3 Aralık’ta CHP’nin Vizyon Toplantısı’nda verildi. Vizyon toplantısı çok başarılı bir seçim çalışması, seçim süreci başlangıcıydı. Çünkü bu toplantıda doğru mesajlar verildi. Kılıçdaroğlu kendi kadrosunu tanıttı, ki bu siyasette çok önemlidir. Seçim yalnızca bir genel başkanla gidilecek bir şey değildir, kadronun güçlü olması çok önemlidir. Bu anlamda vizyon toplantısı çok başarılıydı.
Son anketinizde AKP ile CHP baş başa gözüküyor. Peki son aylarda yaşanan gelişmeler bu tabloyu ne yönde değiştirdi? Gözlemleriniz ve verileriniz bize ne söyler?
Son aylarda yaptığımız anketlerde AKP ve CHP’nin oylarında pek değişiklik yok ancak Cumhur İttifakı’nda MHP oylarının yükseldiğini görüyoruz. Eski seçimlerde, seçim yaklaştığı dönemde AKP oylarında yükseliş görülürken, bugün seçmenlerin aynı davranışı sergilemeyeceğini öngörebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘son kez’ aday olacağı sinyali verdi. Erdoğan’ın kendisi için ‘son kez’ oy istediği önümüzdeki seçimler, AKP için ne anlam ifade ediyor; sizce AKP nasıl bir seçim süreci yaşayacak?
Bu açıklama ilk defa yapılmıyor. Zira geçmişe dönersek son birkaç seçimdir aynı söylemlerin söylendiğini görmekteyiz. Ancak köyün yalancı çobanının akıbetine uğrama ihtimali de bulunmaktadır. Geçmişte bunu söylerken AKP güçlü ve topluma sürekli zenginlik veren ve hayal vaat eden bir konumdaydı. Erdoğan giderse bu ülke çöker endişesi vardı. Ancak şimdi yaşananlar tam tersi. Erdoğan sayesinde çöken bir ekonomi ve fakirleşen bir halk var. Gelecekte de zenginlik vaat etmiyor. Tam tersi endişe vaat ediyor. Dolayısıyla geçmişteki söylemi ile aynı etkiyi sağlayacağını düşünmüyorum. Nitekim sağlamadığı görüldü ki, partinin en yüksek organlarındaki kişiler dahi Erdoğan’ın fani olduğu ve gideceğini satır aralarında söylemeye başladılar. Bu sebeple AKP içerisinde Erdoğan’ı tasfiye etme hareketinin başladığını düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ‘Mayısta yapılacak, nisanda yapılacak bir seçim erken seçim değildir. Erken seçim olabilmesi için en az altı ay, bir yıl içinde yapılması gerekir’ dedi. AKP bu söylemle kendi kalesine gol attı. Yani Erdoğan, bundan 20 yıl önce Necmettin Erbakan’a yaptığı şeyin aynısını şu anda yaşıyor. Erdoğan, Erbakan’ı yaşlı olduğu için, çevresindeki kadrolar yaşlı insanlardan oluştuğu için artık onların siyaseti bırakmaları gerektiğini ve gençlere yol açması gerektiğini söylemişti. Bu şekilde AKP’yi kurdu. AKP içindeki genç siyasetçiler kendi ikballerine baktığı zaman net bir net bir sonuç göremiyorlar, çünkü AKP içindeki siyasi ikbal yalnızca Erdoğan ve Erdoğan’ın çevresindeki çok sınırlı bir çemberden oluşuyor. Bu kişilerin dışında AKP’de hiç kimsenin siyasi olarak yeri garanti değil. Bu yüzden gençler kendi siyasi ikballerini oluşturmak, oluşturabilmek için partideki Erdoğan ve Erdoğan’ın çevresindeki siyasetçilerin artık bırakmasını istiyorlar. Bu yönüyle de hamleler yapıyorlar diye düşünüyorum. Özlem Zengin’in yaptığı açıklama Erdoğan’ın adaylığının önünü kapatıyor. Çünkü Erdoğan 3’üncü kez aday olamayacak. Aday olabilmek için formüller arıyor ve eğer ki muhalefet onay vermezse zaten aday olamıyor. Özlem Zengin’in yaptığı açıklama da bunu söylüyor; nisanda bile seçim kararı alınsa aday olamaz. AKP içerisinden Erdoğan’ın yolu kesiliyor.
Hemen tüm anketlerde anahtar ya da belirleyici parti olduğu görülen HDP kendi adayını çıkarmak için çalışmalara başladığını duyurdu. HDP’nin kendi adayı ile seçime girmesi sonuçları nasıl etkiler?
Seçim atmosferine girince partilerin siyasal tercihlerinde olumlu veya olumsuz yönde değişikliklere gittiklerini hep yaşadık. HDP eğer seçim atmosferinde Erdoğan tarafından HDP seçmenini heyecanlandıracak bazı tavizleri alamaz ise HDP bu seçimde Cumhur İttifakı’nı sona erdirmek için elinden geleni yapacak, buna Millet İttifakı lehine aday çıkartmamak da dahil. Eğer Erdoğan’dan bazı sinyaller alırsa ikinci tur öncesi elini güçlendirmek için aday çıkartıp seçimin ikinci tura kalmasını arzu edeceklerdir. Aksi durumda AKP ve ortağı MHP, söylemlerini daha da artırarak seçime giderlerse HDP’nin Millet İttifakı’nın adayı kim olursa olsun Millet İttifakı tarafında yer alması kaçınılmaz olacaktır. Aday bile göstermeyerek seçimi ilk turda bitirmeyi arzulayacaklardır.
Önceki seçimlerde AKP’ye oy veren ve bir bölümü kararsızlaşan muhafazakar Kürt seçmenin tercihlerinde bir değişiklik var mı? Kürt seçmen tercihlerinde seçime giderken bir değişiklik öngörüyor musunuz?
Muhafazakar Kürt seçmen eskiden, muhafazakar AKP’ye oy vermekte ve din referansını öncelemekte idi. Ancak artık AKP’de din referansının sadece seçimlerde kullanıldığını, güncel hayatta daha çok MHP ekseninde milliyetçi ve devletçi referansların ön planda tutulduğunu Kürt seçmen de görmektedir. Kürt seçmenin en çok sıkıntı çektiği alan da devletçi icraatlardır. Dolayısıyla Kürt seçmeni HDP dışında ikinci parti AKP seçeneği gittikçe zayıflamaktadır. Bunun yerine geçmişte Kürt seçmene sıcak gelen CHP din referanslı çıkışlarıyla da muhafazakar Kürt seçmene daha çok ulaştığı anketlerde de görülmektedir. Nitekim Erdoğan bunu gördüğü için muhafazakar Kürt seçmeni kendisine gelmiyorsa CHP ye de gitmesin mantığı ile orada daha çok muhafazakar Kürt partilerinin kurulmasını veya var olanların saha genişletmesine destek olmaktadır.
Asıl tehlike, muhalefetin şimdiden seçimleri kazandık havasına kapılmasıdır. Bir an önce kendilerini bu bakış açısından kurtarması lazım. Nitekim muhalefetin yaptığı her siyasal hareket seçmen tarafından satın alınmaktadır.
Seçimler için nasıl bir atmosfer öngörüyorsunuz ve seçimlerden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Erdoğan seçimi kazanmak için devlet imkanları dahil bütün kozlarını oynayacaktır. Erdoğan bu seçimin rahat olmayacağını bilmektedir. Ancak asıl tehlike, muhalefetin şimdiden seçimleri kazandık havasına kapılmasıdır. Bir an önce kendilerini bu bakış açısından kurtarması lazım. Nitekim muhalefetin yaptığı her siyasal hareket seçmen tarafından satın alınmaktadır. Yapılan mitingler ve en son CHP’nin yaptığı ‘İkinci Yüzyıl’ tanıtım toplantısı da seçmende olumlu yanıt bulmuştur. Ancak bunu tam saha pres şeklinde boşluk bırakmadan Altılı Masa’daki her partinin sürekli yapması gerekiyor. Henüz seçim atmosferine girilmemesinin de etkisiyle bunu tam manasıyla göremiyoruz. Ancak bugün itibariyle muhalefet ekonomiyi önceleyerek ve ciddi bir hata yapmadan propaganda sürecini tamamlarsa avantajlı taraf olduğu şüphesizdir. Anlaşılan o ki metal yorgunluğu kartını bu sefer seçmen Erdoğan üzerinde gösterecektir.