Sömürgecilerin, faşist iktidarların “başarılarının” sırrı, sanılanın aksine uzun vadeli planlar yapıp, gelişmeleri önceden belirleyebilmeleri, her şeyi kontrol altında tutmaları değil, inisiyatifleri dışındaki gelişmelerden de çıkarlarına uygun sonuçlar üretmeyi becerebilmelerindedir. İstiklal Caddesi saldırısı, ardında iktidarın cihadist çetelerle derin, kirli ilişkilerini ortaya dökse de Erdoğan için bunun bir örneği…
İktidarları için, çıkarları için, gerçekleri kolayca çarpıtıp, ilkelerini, kurallarını, yasalarını bir anda terk edebildikleri gibi, dün söylediği sözü bugün inkâr edip kolaylıkla U dönüşü yapabilirler. İş birliği yaptıkları, kullandıkları siyasetçilerde de aradıkları “özellik” budur. Egemenler böylelerine iktidarlarında yer verir, ama en tepeye ulaşmış olsalar da işleri bittiğinde bir kenara fırlatıp atarlar! Büyük laflar etmek sevdasında değilim. Gözümüze batırırcasına sürekli sahnelenen ve artık kanıksanan bir gerçek bu.
Anti emperyalist, anti sömürgeci, muhalif olma iddiasındakilerin ezberlerinden süzülen yüz yıl önceki argümanları, karşıtlarının bu becerileriyle halklara karşı kullanılıyor. Milliyetçilik, bu anlamda sadece iktidarın elinde değil, ulusalcılık makyajıyla muhalefetin elinden egemenlere sunulan bir silah ve aynı zamanda onları buluşturup birleştiren bir zemin oluyor.
Daha açık söyleyelim: Bağımsızlıkçı, laik, halkçı, hatta emekten, demokrasiden yana olduğu iddiasındaki sayısız “muhalif” yakın tarihe eleştirel bakıştan yoksun tutumlarıyla, yanlışlara sımsıkı sarılarak Kürt düşmanlığında AKP-MHP faşizmiyle kolayca kucaklaşıyor. Bir tek örnek bile bunu ispatlamaya yeter:
Geçen hafta 6 yaşındaki kız çocuğuna yapılan vahşete duyulan öfke, iktidarın “bireysel suç” düzeyinde kalması için çabalamasına rağmen, toplumun ezici çoğunluğunda büyük bir tepki yarattı. Vahşeti yaratan İslamcı kadın düşmanı karanlığa yönelik kalıcı tedbirlere yönelmekten uzak olsa da bu gelişme olumlu kuşkusuz. Ama aynı günlerde, Suriye’de Kürtlere atılacak bir rokete yazılan, aynı karanlığa ait cümle, hak ettiği ilgiye mazhar olamadı!
“El Baptan Mahmut Efendi Cemaatine selam olsun. Hizmetlerinizin devamı için!”
Bu cemaatin, “devamı istenen hizmetleri” sorgulanmadı hiç. Oysa tarikatları, cemaatleri kamusal düzenin egemeni yapan milliyetçi-islamcı karanlığın, sözleşmeli erlerden en tepedekine kadar TSK’de geldiği konumun çok açık göstergesiydi bu iki cümle.
Gerçeklere, işlerine gelmediği anda sırtını dönen muhalefetin yumuşak karnı Kürt Düşmanlığı, iktidarın en büyük kozu olmaya devam edecek. Bu anlayışın AKP-MHP faşizminden ülkeyi kurtaracak iradeyi göstermesini beklemek de hayal olarak kalacak. İlk fırsatta ortak zeminlerinde, halka karşı, barışa ve demokrasiye karşı yeni koalisyonlara yönelecekleri açıktır.
İşte tam da bu nedenle Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu hayali yırtıp atacak çıkışı bir an önce gerçekleştirmesi, ortak aday arayışlarıyla oyalanmadan halkın önüne, barışın ve demokrasinin birleşik mücadelesini örecek iradeyi koyması gerekiyor.
Hikâye malum: Sinekler ve arıları birlikte bir kavanoza kapatırlar. Kapak karanlıkta kalacak şekilde kavanozun sadece dip kısmı ışıklandırılır. Hepsi ışıklı bölümde toplandığında yavaşça karanlıktaki kapak açılır. Bütün sinekler karanlığa doğru sıvışırken, arılar ışığa kavuşmak için ölene kadar cama darbeler vurmaya devam ederler.
Bu deneyden farklı sonuçlara, benzetmelere varmak mümkün elbet ama günümüz “kıvrak, kaypak” siyasetçilerinin ışığa ulaşmaya ömrünü veren arılara benzemediği çok açık. Seçimlere doğru ülkeyi saran kokuşmuşluğun üstündeki sinek bulutu daha da belirgin hale gelecek.
Ömrünü ışığa ulaşmaya adamış arıların işi kolay değil ama yaşamak zaten bu değil midir?
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayımlanmakta.