HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Meclis kürsüsünden soruyor: “Lafa gelince ülkede Kürt sorununu bitirdik diyorlar ama bakın, çok net ortada, Kürtçe şarkı [söylediği], halay çektiği için bir delikanlı kazandığı üniversitesini bırakarak Diyarbakır’a geri dönüyor. Bunu ben biliyorum, çok net. Bu ülkede Kürt sorunu çözülmüş müdür, mümkün müdür? Bu, apaçık bir şekilde meselenin çözülmediğini gösteriyor.”
Olay TBMM’ye taşınınca Karaman Valiliği de bir açıklama yapıyor. Hatta Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Rektörü Namık Ak da Karaman Ülkü Ocağı’nı ziyaret ediyor. Can Bursalı’nın Independent Türkçe’deki haberine göre rektörün ziyareti, “…yaşanan olay nedeniyle uyarı amaçlı yapıl[mış.]”
Yaşanan olayı anlatmayı unuttum; kusura bakmayın. Aslında çok ilginç, gazeteciliğin efsane tabiriyle “adamın köpeği ısırması” türünden bir vaka yok ortada. Olay, bildiğiniz sıradan “köpeklerin adamları ısırması” türünden bir şey; o yüzden ilginç değildir dedim ya. Hakeza, Şubat 2018’de Cumhur İttifakı kurulalı beri üniversitelerde benzerlerini görmedik değil: Daha geçtiğimiz yılın son günlerinde Ankara SBF’de öğrenciler “Geçinme-barınma sorunları” ile ilgili bir forum düzenlemek istemişler, önce özel güvenliğin sonra da ülkücü grubun saldırısına uğramışlardı. O gün orada olan Mülkiye asistanı -benim de çalışma arkadaşım- Levent Odabaşı, olayları Mukavemet Dergi’ye şöyle özetlemişti:
Geçtiğimiz günlerde…SBF öğrencileri de bir forum düzenleyerek geçinememe ve barınamama problemlerini konuşmak istediler… Her zamankinden daha kitlesel bir forumun gerçekleşeceği kampüs içerisindeki haraketliliğe bağlı olarak kısa sürede anlaşıldı…. Kim oldukları, nereden geldikleri, neden orada oldukları bilinmeyen bir grubun fakülte bahçesindeki öğrencilere önce sözlü ardındansa fiziki olarak saldırıya [geçtiler]… İlk kıvılcımın ardından A.Ü. Hukuk Fakültesi tarafından çok daha kalabalık bir grubun SBF bahçesine doğru harekete geçmesi, özel güvenlik biriminin bu kitleyi engellemekte yetersiz kalışı ve hemen ardından bahçede yaşanan meydan savaşı ise diğer şahit olduklarım. Forumu gerçekleştirmek isteyen öğrencilere karşı gelişen bu saldırgan tutumun nedenine geçmeden önce tam da bu noktada bir parantez açmak gerekiyor. Üniversitelerde “karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası” olarak nitelendirilen olaylar on yıllardır Türkiye’de gerek medyada gerekse mecliste ve üniversite kürsülerinde benzer şekilde sunulma eğiliminde… Bu açıklamanın mantığı temelde şuna dayanıyor: Bir tarafta eğitim-öğretim işleriyle meşgul, kafasını derslerine yoran bir öğrenci ve akademisyen grubu varken diğer yanda “rahat durmayan, kökü dışarıda (veya içeride) ideolojilerce örgütlenmiş, toplumu bölmeye odaklı bir başka grup(lar) ortalığı karıştırmakta ve toplumu terörize etmekte. Olan bitenin on yıllardır bu şekilde analiz edilmesi muktedirler açısından oldukça elverişli. Birileri “ortalığı karıştırdığında” korku faktörünün ortaya çıkması ve bu kargaşayı engelleyecek bir gücün hazır ve nazır bulunduğuna duyulan inanç hangi iktidarın işine yaramamıştır ki?
Yine, geçtiğimiz 22 Mart’ta Hacettepe Üniversitesi’nde Nevruz’u kutlamak isteyen öğrencilere de palalarla saldıranlar aynı kişilerdi. 2018 yılının Aralık ayında Hacettepe Kitap Topluluğu’nun davetlisi olarak Beytepe’ye gelen Ahmet Telli’nin Cumhuriyet Döneminde Edebiyat konulu etkinliğini basanlar da yine, yine, yine aynı kişilerdi. Bu grubun 2016’dan sonra (pandemiye kadar) “Hacettepe’yi Fetih Şenlikleri” düzenlediğini de hatırlatayım. “Solun elinden alıp Hacettepe’yi fethetmişler”! meğer!
Aynı grubun laciverti, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nin öğrenci yurdunda Kürtçe şarkı eşliğinde halay çeken Kürt gençleri derdest edip bir odaya kapatıyor, dövüyor, telefonlarına el koyup halay çeken gençlerin kendi telefonlarından “Dün gece yaptığımız ahlaksızca Kürtçe halay çektiğimizden dolayı, MUKADDES TÜRK Halkından ve Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nin gerçek sahibi olan KARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ ÜLKÜCÜLERİNDEN özür dileriz” mesajı yayınlatıyorlar.
Olaydan -Allah’tan- Valilik de rahatsızlık duymuş; Cansu Bursalı, daha önce zikrettiğim haberinde “Vali Işık’ın toplantı yaparak, olayın kabul edilemez olduğunu belirttiği öğrenildi” diyor. 8 Nisan’da uzunca bir basın açıklaması yayınlıyor valilik;
31.03.2022 tarihinde İlimiz Karamanoğlu Mehmet Bey yurdunda yurt müdürlüğü tarafından “BİZ BİZE MORAL AKŞAMLARI” kapsamında düzenlenen eğlence programının sonuna doğru öğrenciler tarafından halay çekilmek istenilmiş ve sisteme bağlı bilgisayardan yine öğrenciler tarafından halay müziği açılmıştır. Açılan müzik Kürtçe üçayak halayı olup, öğrenciler sorunsuz şekilde halaylarını çekmişlerdir.
Düzenlenen eğlence sırasında öğrenciler tarafından yurt kurallarına aykırı bir eylem ya da slogan atılmamış olup, eğlence ilerleyen saatlerde sona ermiştir.
Ancak halaya katılan öğrencilerin halay görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaşmaları üzerine gece 24.00 civarında yurt öğrencisi olmayan 10-15 kişilik bir grup yurt önüne gelmiştir. Yurt müdürü ve yurt güvenlik memurlarının polise haber vermeleri üzerine, grup polis memurları tarafından herhangi bir olaya mahal vermeden dağıtılmıştır. Açıkça görüldüğü üzere yurt içerisinde herhangi bir olay veya problem yaşanmamıştır.
Olayın ertesi günü konunun Valiliğimize Gençlik ve Spor İl Müdürü tarafından bildirilmesi üzerine tüm erkek-kız öğrenci yurt müdürleri, İl Emniyet Müdürü, İl Jandarma Komutanı ve Gençlik ve Spor İl Müdürü ile derhal toplantı düzenlenmiş ve ilimizde öğrenci olaylarını kışkırtıcı tavırların önüne geçilmesi için alınması gerekli tedbirler görüşülmüştür.
07.04.2022 tarihinde Kocaeli Milletvekili Sayın Dr. Ömer Faruk GERGERLİOĞLU tarafından yapılan açıklamaya kadar Valiliğimiz veya Karaman Cumhuriyet Başsavcılığına öğrencilere baskı yapıldığına dair bir başvuruda bulunulmamıştır. Ancak Sayın Milletvekilinin açıklaması ve öğrencilerden birinin abisi tarafından CİMER’e başvuru yapılması üzerine adli soruşturma başlatılmıştır.
Yunus Emre’nin memleketi olan ve onun “Ben gelmedim kavga için, Benim işim sevgi için“ sözü ile yüzyıllarca sevgiye hoşgörüye başkent olmuş bu kadim şehirde, gençlerimizin hoşgörü ve kardeşçe birlikte yaşayacaklarından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Velhasıl-ı kelam, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’ndeki olaylar da bu açıdan bakınca hiç de ilginç değil: İttifak sistemiyle birlikte iyiden iyiye şımartılan, şımartıldıkça pervasızlaşan, densizleşen şiddete eğilimli bir grubun “vakay-i adiyesi”. Hem, ağabalaları “Oluk oluk kanlarını akıtacağız, kanlarında duş alacağız!” derken bunlar halay çeken gençleri dövmüşler… “Buna da şükür!” mü dediniz? Demeyin, demeyin. Ne olursa olsun, demokratik tepkimizi göstermek, tosuncukların üniversitelerde yarattığı teröre karşı çıkmak zorundayız.Terörü/şiddeti önlemenin tek ama tek yolu, nereden gelirse gelsin şiddetin bizzat kendisine tepki göstermektir. Sahi, “nereden gelirse gelsin” diye ilave etmişim cümleye değil mi; evet, unutmamışım, etmişim.
Ankara Üniversitesi’ndeki saldırılardan sonra yazdığım yazıyı şöyle bitirmiştim. Virgülüne bile dokunmadan yine aynı şekilde bitirmek istiyorum ama önce şu “kızamık hastalığı”nı da vuzuha kavuşturalım. Söz Einstein’e ait: “Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır. İnsan ırkının kızamığıdır.” diyor ünlü bilim insanı.
En başa dönelim; tam bir ikili devleti yaşıyor üniversiteler. Bir tarafta bir norm devleti diğer tarafta tedbir devleti. Tedbir devletinin sivil faşist unsurları ise oldum olası aynı; 70’lerde aynıydılar, 90’larda da bugünlerde de. O gün 6. Filo’ya “Yanki go home” diyenlere saldırıp geminin önünde namaz kılarlardı, o gün İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne (16 Mart 1978) bomba atarlardı, bugün forum yapan öğrencilere saldırıyorlar.
Üniversite onlara rağmen üniversitedir. Onların da ellerinde “satır”lar var bizimde. Biz bir satırı bitirince diğerine geçiyoruz, onlar bir satır vurdukça bir daha vuruyorlar. Biz satırlarımızdan dolayı tutuklanıyoruz onlar satırladıkça kahramanlaşıyorlar.”
Ama hâlâ sabahın bir sahibi var
Keyifli günler…