Time dergisi bu yıl, Avrupa’da yılın kişisi unvanına Ukrayna devlet başkanı Volodimir Zelenski’yi layık gördü.
Ardından Politico dergisinin her yıl merakla beklenen ve üç kategoride yılın önemli şahsiyetlerini belirleyen anketinde de Zelenski yılın kişisi olarak ilk sırayı aldı.
Aslında Ukrayna devlet başkanının vitrindeki bu yeri hiç de sürpriz değil. Ama bilinmeyen, daha doğrusu üzerinde çok konuşulmayan, Zelenski’nin kaderinin Avrupa’nın kaderiyle ilginç bir şekilde iç içe geçmiş olması.
Avrupa belki de siyasi tarihinin en kritik dönemeçlerinden birinde. Yaşlı kıtamızın siyasi ve toplumsal entegrasyonunun, yani Avrupa Birliği’nin, ilerlediği istikamette onu neyin beklediği bilinmiyor, bu yoldaki virajları kazasız belasız alıp alamayacağı da meçhul.
Avrupa’nın son dönemlerde boğuştuğu sorunların bir ucu, bir şekilde gidip Rusya-Ukrayna savaşına bağlanıyor ve Rusya’nın emsalsiz saldırısına karşı direnen Ukrayna’nın uluslararası simgesi ise her gün televizyonlarda halkını direnişe, Avrupa’yı ve özgür dünyayı desteğe çağıran Zelenski.
Zelenski küresel anlamda sıradan bir ülkenin sıradan bir tv. dizisinde rol alan komedi sanatçısıyken siyasete atılıp Avrupa, hatta dünya ölçüsünde politikanın en önemli aktörlerinden biri haline geliveren bir masal kahramanı izlenimi bırakıyor.
Rol mü yapıyor? Yoksa aslında kendini mi oynuyor?
Zelenski gerçekten bu büyük değişimin ana aktörü mü? Batı için tehlike olarak görülen Rusya’ya karşı direnen ve dolayısıyla Avrupa’yı kurtaran bir kahraman mı?
Yoksa bazılarının söylediği gibi ucuz bir palyaço, dünya devlerinin paylaşım kavgasında bir kukla mı?
Avrupa hangi istikamette ilerliyor?
Önce Avrupa’da şu an yaşanan derin değişim sürecine bir bakalım: Avrupa 2022 yılında II. Dünya savaşından sonra ortaya çıkan statükonun tüm ana prensiplerini yeniden ele alıyor. Stratejik yönelimlerini, ittifak politikalarını, savunma ve güvenlik hedefli programlarını yeni baştan belirliyor.
Almanya gibi bir dünya ekonomi devi, 70 yıllık ‘Güçsüz ordu’ prensibini terk ediyor. Olağanüstü kaynaklar ayırarak, ürkütücü bir ordu oluşturmaya karar veriyor. Bu stratejik kararı uygulamak için adımlar atıyor.
Finlandiya gibi, askeri ittifaklar dışında kalmayı, Doğu ve Batı dünyası arasında tarafsızlığı dış politikasının temel taşı haline getiren bir ülke, NATO’ya katılma kararı alıyor.
Avrupa Birliği, ekonomisinin yavaşlaması, hatta durağanlaşması riskine rağmen, Rusya ile olan enerji anlaşmalarını iptal ediyor ve tüm köprüleri atıp Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başlıyor.
Ve hepsinden önemlisi, Avrupa Birliği içinde bir süredir, AB’nin geleceği üzerine üstü örtülü bir şekilde devam eden iç kavga, kontrolden çıkma pahasına, AB’yi parçalaması riskine rağmen, tarafların birbirlerine karşı üstünlük sağlamaya yönelik açık kavgasına dönüşüyor.
AB Macaristan ve Polonya örneğinde olduğu gibi üyelerine karşı açık ve net yaptırımlar gündeme getiriyor. Macaristan, Polonya ve belki İtalya da AB yönetiminin bu tavrına, karşı hamleler planlayarak hazırlanıyor.
İşte Ukrayna’nın savaşı, Avrupa Birliği açısından bu süreçte bir katalizatör olarak değerlendirilmeli. Daha önce, ekonominin can damarı olan enerji akışını sürdürebilmek adına Ukrayna’nın Kırım ve doğu vilayetlerini Rusya’nın işgal ve ilhaklarını sessizlikle geçiştiren Avrupa, şimdi Rusya’ya “Orada dur” diyor.
Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu sorunlar
Politico dergisi yılın şahsiyeti dışında, yılın kişileri anketini de üç kategoride gerçekleştiriyor: ‘İş bitirenler’, ‘Hayalperestler’ ve ‘Yıkıcılar’.
Aslında derginin listesinde yer alanlara göz atmak, Avrupa Birliği içinde kimlerin vitrine yükseltildiğini görmek çok aydınlatıcı.
Uluslararası politika trendleri açısından burnu keskin ve ilişkileri sağlam Politico tarafından hazırlanan bu listelerden Avrupa’nın önümüzdeki dönem yüz yüze kalacağı sorunları ve bu sorunlara kimlerin damga vurabileceğini hissetmek mümkün
“İş bitirenler” listesinin başında Robert Haberck’i görüyoruz. Almanya ekonomi bakanı olan 53 yaşındaki dinamik ve kararlı yeşil siyasetçinin alınan kararlar üzerinde, Almanya ve AB’nin diğer önemli ülkelerinin başbakanlarından daha etkili olduğu açık.
Haberck, Rusya’ya karşı uygulanan tavizsiz yaptırımları savunan siyasi kanadın sözcüsü durumunda. Yani baskın eğilim; yaptırımlardan vazgeçilmeyeceği, Rusya’nın burnunun sürtülmesinde ısrar edileceği yönünde.
Politico dersinin ‘İş bitirenler’ lisesinde Haberck’in ardından Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagard geliyor. Avrupa çift haneli enflasyona nasıl yanıt verecek? Euro Dolar karşısındaki değerini nasıl koruyacak? Ekonominin dizlerinin üzerine çökmesi nasıl engellenecek? Çünkü ekonomik sorunların derinleşmesi kaçınılmaz. Avrupa buna hazırlanıyor.
Üçüncü sırada ise dört yıldızlı general Christopher Cavoli var. Yüksek politika düzeyinde hiçbir şey tesadüf değil. Bu yılın Mayıs ayında NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı başkanlığına getirilen Cavoli şu dönem için biçilmiş kaftan: Akıcı bir şekilde Rusça konuşuyor ve Soğuk Savaş döneminde Batı Almanya’da bir askeri üste görev yapan Amerikalı bir subayın oğlu. Avrupa’yı ve Rusya’yı iyi tanıyor. Genç, hırslı ve kararlı. Onun bu göreve getirilmesi, Batı dünyasının Rusya’ya karşı gerekirse en sert askeri yanıtı vermeye kararlı ve hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
Yani işte bu üç önemli isim, Siyaset, ekonomi ve askeri anlamda Avrupa’daki bu yeni stratejinin kesişme noktalarını ellerinde tutuyorlar.
Avrupa Birliği’nin iç çelişkileri
Avrupa Birliği’nin en büyük sorunu bilindiği gibi, büyük coğrafi ve muazzam ekonomik gücüne rağmen bununla orantılı bir küresel role ulaşamamış olması.
Elbette bu güçsüzlüğün gerisinde, kendi içinde siyasi entegrasyonu bir türlü başaramamış olması yatıyor.
Merkez sağ ve sol-liberal siyasetlerin işbirliği üzerinde yükselen Avrupa Birliği’nin oluşturduğu temel yapı, son dönemlerde radikal sağ, aşırı ulusalcı partiler ve Ortodoks dini yapılar tarafından erozyona uğratılıyor.
Avrupa Birliği’nin temel direkleri olarak adlandırılabilecek Orta, Batı ve Kuzey ülkelerinin sıkı ittifakı, Avrupa’nın Güney ve Doğu kanatlarındaki isyanlarla sarsılıyor.
Geçtiğimiz yıllarda Brüksel’in politikasına muhalif olan ve toplam ekonomik güç bakımından AB’nin 5. dünyanın da 12. gücü kapasitesine sahip 4 Visegrad ülkesinin (Polonya, Macaristan, Slovakya, Çekya) oluşturduğu muhalif cepheye şimdi İtalya da eklenmiş durumda.
Bu çelişkileri Politico dergisinin ‘Yıkıcılar’ listesinden de izlemek mümkün: Politico dergisinin listesinde ilk sırayı İtalya’nın eski Mussolini taraftarı başbakanı Giorgia Meloni’ye, ikinci sırayı ise Macaristan başbakanı Viktor Orban’a vermesi tesadüf değil.
Avrupa durumdan vazife mi çıkardı?
İşte Avrupa Birliği yukarıda özetlenen çok temel strateji değişiklikleriyle, hem kendi içindeki birliği pekiştirmek ve hem de ekonomik ve siyasi entegrasyonu güçlendirerek, dünyada kendisine küresel bir avantaj sağlamak arzusunda.
Avrupa Birliği’nin bu planı aslında, ABD’nin bir süredir NATO askeri ittifakını eski doğu blok ülkeleri yönünde genişleterek küresel oyunculardan Rusya’yı yola getirme stratejisine de çok denk düşüyor.
Aslında tüm bu olup bitenler, Soğuk Savaş döneminin biraz geciken kapanış sahnesinin bir uzantısı olarak algılanmalı. Gözlerimizin önünde şekillenen dünya artık çok farklı istikametlerde ve çok riskli tarihsel dönemeçlerle ilerleyebilecek olasılıklar taşıyor
Volodimir Zelenski ise Avrupa’daki değişim sürecini başlatan değil, değişim için gerekçe yaratan, dökülen benzine ülkesini ve ulusunu korumak adına kıvılcımı çakmaktan çekinmeyen kişi.
Zelenski ne bir kahraman ve ne de bir kukla! Tarih onu doğru zamanda doğru yerde olup, doğru tavır almayı başaran ilginç bir siyasetçi olarak hatırlayacak.
Ancak Ukrayna-Rusya savaşı nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Zelenski bu savaşın ardından gündeme gelmesi muhtemel muazzam küresel değişikliklerde ancak bir ayrıntı olarak kendine yer bulacak.
Tarık Demirkan kimdir?
Gazeteci, yazar, çevirmen. Budapeşte Karl Marx Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okudu, dünya ekonomisi üzerine doktora yaptı. Yazılı ve görsel basında araştırmacı gazetecilik alanında çalıştı. Kitaplar yazdı, Türkçeye ve Macarcaya roman, masal, araştırma ve şiir kitapları çevirdi. Serbest gazetecilik yapıyor, kurucusu ve başkanı olduğu Budapeşte merkezli Türkinfo Vakfı aracılığıyla uluslararası kurumsal kültürel iletişim faaliyetleri sürdürüyor.