Geçtiğimiz yılın son günlerinden itibaren her yerde karşımıza çıkan ‘Yeni Yıl Kararları’nın, hemen herkesin hayatta en az 1 kez deneyimlediği bir yetişkin faaliyeti olarak yaygınlığını, yıllar önce fark edince şaşırmıştım.
Hala yazılıp çizilmeye devam eden yıldızların, şöhretlerin umut saçan kararları arasına liderlerin, partilerin kararlarının eklenmesi, ayrıca herkese bir yeni yıl kararı ve kararlılık önerilmesi çok daha yenidir.
Anket ya da araştırmalara bakınca, çoğu kez daha iyi ve mutlu bir hayat niyetiyle çıkılan bu yolun daha başlangıcında, hemen her kararlı katılımcının beklenti ve ihtiyaçlarıyla uyumsuz, uygulanması imkansız kararlar aldığı gerçeği ile karşılaştığımda ise hiç şaşırmadım.
Son yayınlanan araştırmalara göre her yıl, yeni kararlarla nihayetinde kendisi için doğru olanı bulmaya, yapmaya çalışan modern insanın bunda epeyi zorlandığı söylenebilir.
2016’dan bu yana farklı üniversitelerce yürütülen araştırmaların benzer sonuçlarına göre, kararlarda başarı oranı, yaygın kanının aksine çok düşüktür ve uzun yıllardır da çok değişmemiş olmalıdır.
Mesela 2020 tarihli bir araştırmaya göre yeni yıl kararları alanlar, ilk bir hafta ya da 1 ay boyunca yüzde 70’in üzerindeki bir oranla kararlarına uysa da, ikinci aydan itibaren karardan dönenlerin sayısı hızla artarak, altıncı ayda yüzde 50’nin altına, yılın sonunda ise yüzde 10’un altına iner, ki 2020’de bu oran yüzde 8’dir.
Anlaşılan o ki her karar sahibi, çoğu kez yeni yılın ilk günü başlayan bir yüzleşme ve tereddüt anları zinciriyle de kendisini bağlamış olur. En ısrarlı yüzde 8, yılın sonuna başarıyla ulaşsa da, yüzde 90’dan fazla çoğunluk, bir aşamada bu zincire takılır, kararlar bir sonraki yıla ertelenir. Bu da artık bir zincirdir.
Stokholm Üniversitesi’nin araştırması ile yaptıkları anketlerin ayrıntıları ise aslında modern insanın kendisi için doğru olanı bulmakta olduğu kadar, bulduğunu kabul edip uygulamakta, yanlış olandan ayırmakta da hep zorlandığının ipuçlarını verir.
Aslına bakılırsa kimi bilim insanlarına göre modern insan iş, aş ve eş ya da yol ve yön seçimi dahil, hayatındaki pek çok karar için doğru olanı bulmakta, seçmekte zorlanmaktadır.
Kadim avcı ve toplayıcının çiftçiliği seçişi, yerleşik hayata geçişi, yönetim modelleri ile köleliğin ihyası gibi kritik eşiklerde de, sanayii, beton, kurşun, plastik, dinamit gibi keşif ve kullanım tercihlerinde de, tüketici, yok edici ayak izindeki ısrarı sebebiyle de insanın, kararlarında doğru yerine genellikle yanlışı seçtiği söylenebilir.
Onu bugünlere taşıyan muhteşem beyni dahil, hayatındaki sayısız manipülasyon aracı ve süreci sebebiyle belki mazur görülebilecek bu zorluk, gezegenin hakim türü olarak bakıldığında ise diğer canlılar karşısında bir beceriksizliğe dönüşür.
Sadece 300 yıl önce, evrenin merkezi olarak kendisi için yaratıldığına inandığı dünyanın, aslında evrendeki sayısız galaksiden birinde 1 nokta olarak, üzerindeki tüm canlılar için nadide bir ev olduğu gerçeğini insan, bugün bile tam olarak anlamış, kabul etmiş sayılmaz.
Bu yüzden, üzerinde titreyeceği kadar kırılgan ve eşsiz olduğunu bildiği kendi evini, yol açtığı büyük tahribatla, felaketin eşiğine getirme sebebi de hoyratlıktan ibaret sayılamaz.
Ve ayrıca vahşice yok edip, tükettikleri bir yana, bugün her coğrafyadaki şartlarını değiştirip, imkanlarını yok ederek, baskı altında tuttuğu ve hayatta kalmak için yeni çözümler bulmaya zorladığı hemen her canlı türü, her ihtiyacı için, en doğru olanı bulmada uzmanlaşmış sayılır.
Milyonlarca yıldır, ısrarlı tecrübelerle her şeyin en doğrusunu bulduklarını artık idrak ettiğimiz canlıların, bu bilgileri genetik miras ya da sıkı bir eğitimle geleceğe aktarabildiğini de unutmamak gerekir. Kaldı ki, yer yüzündeki hemen her canlının sahip olduğu yetenekler, bu kadarla da sınırlı değildir.
Bugün sosyal medyada bile maymun, karınca, karga, yunus gibi çok bilinenler dışında, tahmini imkansız pek çok türün daha, çeşitli amaçlar için, düşünerek plan ya da hesap yapabildiği, mesela sayı sayabildiğini görmek mümkündür.
Çoğu yıllarca süren gözlem ve araştırma çalışmaları sayesinde bugün ayrıca bazı canlı türlerinin sosyal ağlar kurarak haberleştiği, yardımlaştığı; bazılarının bir rakibi ya da rekabet ettiği bir türü manipüle ettiği, plan yaparak aldattığı, hile yaptığı, bazılarının yas tuttuğu, kutladığı; pek çoğunun da güneş, ay, yıldızlar ve iklimleri bildiği ve bunlardan yararlandığı, bazı canlıların ise daha da ileriye gidip, hayati kararlar için periyodik toplantılar düzenleyerek birbirlerini bilgilendirdiği, farklı fikirleri tartıştığı, test ettiği de söylenebilir.
Ayrıca bitkilerden kısa bir bahisle bazı türlerinin gözcülük, avcılık yapabildiği, bazılarının davetkar, itici, saldırgan yahut tavizkar olabildiği, bazılarının ise neredeyse türünün sınırları dışına çıkarak yürüdüğü, hareket ettiğini de eklemek gerekir.
Nihayetinde çok yakın zamana kadar sadece insana ait zannettiğimiz tüm bu beceri ve özellikler sayesinde, her ihtiyaçları için en doğru olanı bulma, yanlış olandan ayırma bakımından aslında her canlı, insandan daha başarılı sayılabilir.
Ayrıca bilebildiğimiz hayat şartlarının sınırlarını aşan Tardigrad ya da Turritopsis Dohrnii gibi türlerin keşfi, canlıların tüm yeteneklerinden henüz habersiz olduğumuza işaret ediyor da olabilir.
Bugün gelinen yer itibariyle, tarımla yerleşik hayata geçişimizi tartışmalı bulan bilim insanlarına göre, şehirler, devletler kurdukça, ihtiyaç ve amaçları da, tercih seçenekleri de devasa boyutlara ulaşan insanın, doğru ile yanlışı belirleyen düşünce ve değerleri ile karar süreçleri de değişmiştir.
Nihayetinde ortak çıkarların yerini, çıkar ortaklıklarının aldığı modern dünyada birey, grup ya da toplumların doğruyu bulmalarının zorluğu daha anlaşılır hale gelir. Ancak verileri, bilgileri manipüle ederek doğru ile yanlışı ayırt edilmez kılmanın, belki de en eski idare yöntemlerimizden biri olduğunu da unutmamak gerekir.
Bu sebeple hiç değilse gelecek yılın sonuna doğru, yeni yıl kararlarıyla baş başa kalınca, şayet biraz da lider gibi hissediyorsanız kendinizi mesela ‘Bir karar versem, şu karşıki dağlar yıkılır’ zannına kapılmadan önce, belki de bir daha düşünmelisiniz.
Mehmet Güç kimdir?
Gazeteci, araştırmacı, yazar. Uluslararası İlişkiler ve uluslararası hukuk eğitimi aldı, tarih okudu. 1985’ten bugüne yazılı ve görsel medyada, derin devlet ve mafya ilişkileri ile islami şiddet ve faili meçhul cinayetler ağırlıklı haber ve araştırmalar yaptı. Farklı sektörler için araştırma ve analiz raporları, içerikler hazırladı, metinler yazdı. Gazetecilik ve yazı odaklı atölye çalışmaları, eğitim faaliyetleri yürüttü. Herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü ile hak ve adalet arayışını hep destekledi. Anadolu’nun en uzun ömürlü halkı Likyalılar ile hep gurur duydu.