Bu ülkede her gün kadınların öldürüldüğü, canice cinayetlerin işlendiği, erkek şiddetinin her yerde
kadınlara karşı kol gezdiği, şiddet ve tecavüzlerin yaşandığı, hunharca işlenen cinayetlerde erkekler
yargı eliyle korunur cezaları indirilir ve hukuk işletilmezken; kendi yaşamına dokundurtmayan
Gülşen’in tutuklanması ülkenin korku sarmalını her sözünü söyleyene karşı ne kadar yaymaya
çalıştığının bir göstergesi.
“Bak konuşanın başına bu geliyor” diyerek tamamen siyasi bir karar ile karşı karşıyayız.
Biz Ensar Vakfı’nda, Kuran Kurslarında, Diyanet’e bağlı kurumlarda, tarikat yurtlarında çocuklara
tecavüz edilmesini ve neler yaşandığını unutmadık. Ama yargılamaların da olmadığını soruşturmaların nereye gittiğini ve faillerin cezasızlığını da biliyoruz. Öte taraftan imamların, camiye gidip namaz kılmayanları açıkça öldürülebileceğini söylemesinin bir cezası yok ama.
Yıllarca bu ülkede suçluların açığa çıkarılması için atılmayan adımlarda Gülşen için hızlı bir şekilde
tutuklama kararının çıkarılması, adaletsizliğin ve yargının ne aşamaya geldiğini gösteriyor.
Kendileri gibi olmayanlara yaşama izni vermeyen bir gözdağı. Hukuk insanı diyebileceğimiz yargı
mensuplarının verebileceği bir karar olabilir mi? Bu kararı veren hakimin siciline bakmak lazım. Bu
kararın jet hızıyla siyasi bir karar olarak alındığı açık.
Biz bu ülkede bu kararları yeni görüp duyup şaşırmıyoruz. Bu hukuksuzluklar toplumun her alanında
bizim düşündüğümüz gibi düşünmeyip bizden olmayanlara verilen kararın sanata yansıması ve
otoritenin kararlarının yargı eliyle uygulanması demek. Burada asıl suç yargının, hakimin savcının.
Gülşen’in söylediği sözler hangi tutuklamaya gerekçe olabilir.
Cezaevlerinde olan gazeteciler, yazarlar, düşüncesini söyleyen ve cezaevlerinin dolu olduğu bir
sistemde hangi suç gerekçeleri olabilir.
Hepsi bir kılıfı uydurularak apar topar gözaltına alınarak tutuklanıyor. Gülşen’in aslında iktidar
nezdinde suçu kabarık. Nedir onlar? Sezen Aksu’ya söylenen sözlerden sonra onun arkasında durması, kendi özel hayatına ve kadınlığına söz söyletmemek, kendine doğrultulan dayatmalara izin
vermediği için sözünü söylemek, erkek sistemi eleştirmek ve en son söylediği imam hatipler ile ilgili
sözleri. Ki bu sözler dört ay önce söylenmiş ve bugün tutuklamaya gerekçe!! Neden bugün servis
edildi? Sosyal medyada neden hedef gösterildi? Seçimlere doğru giderken baskıların ve şiddetin
dozunun daha da artacağı ve iktidarın düğmeye başka türlü bastığı da Gülşen üzerinden aşikardır.
Gezi davasından bu yana muhalifler, onlardan olmayan ve onlar gibi düşünmeyenler sudan sebeplerle gözaltına alındı, tutuklandı ve cezaevine gönderildiler.
Son zamanlarda konserler, festivaller, tiyatrolar yasaklandı. Sanat için bir araya gelmelerin
engellenmesi ortaklaşma zeminini ortadan kaldırıyor ve kutuplaşmayı daha da keskin hale getiriyor.
Bu kez de sanat üzerinden topluma gözdağı veriliyor. Gülşen’i tutuklamaya kadar götüren bu karar sanata, kadınlara, sözünü söyleyenlere, farklı yaşam tarzlarına tahammülsüzlüktür ve hedef
göstermektir.
O yüzden burada sanatı gerçek anlamıyla toplumsal değerler, sistemin baskıları ve otokrasisi
üzerinden kurmaya çalışanlara karşı Tarkan’ın Geççek şarkısı iktidara bir mesajdı ve Sezen Aksu’nun
sözleri de bir tokattı. Şimdi bugün dünden daha çok bir arada ses çıkarmaya ve her alanda
desteklenmeye ihtiyacımız var.
Gülşen bir ilk değil, olmayacak da. Yalnız da değil. Bu ülke topyekun kadınlara sürtük sözünü de bir
Genel Başkanın ağzından duydu. Artık bu da mı oldu demiyoruz. Sözün bittiği yerde eylemler ve
çığlıkların yükseleceği bir yerdeyiz.
Unutulmasın ki, bugün bizi bulan hukuksuzluk ve adaletsizlikler yarın gelir sizi de vurur.