Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF), iki yıl aradan sonra yeniden izleyicisiyle buluşuyor. Festival, izleyicilerini dünyanın farklı yerlerindeki tüm canlılar için iyi ve adil olanı gözetenlere, geleceği yaratan gençlere, her konuda yeşermekte olan onarıcı ve iyileştirici bir kültürün aktörlerine, gıda sisteminin dönüşümüne dair ipuçlarına ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramına dair daha fazlasına tanıklık etmeye davet ediyor.
15’inci kez dünyanın farklı yerlerinden hikayeleri 26 Kasım’a kadar Pera Müzesi Oditoryumu’nda izleyici ile buluşturacak olan festival, 27-30 Kasım tarihleri arasında da Hope Alkazar’da yolculuğunu sürdürecek.
Fiziksel mekanlarda yapılacak gösterimlerin hemen ardından 1-6 Aralık tarihlerinde surdurulebiliryasam.net üzerinden çevrimiçi olarak da takip edilebilecek.
Uzun ve kısa metrajlı 25 belgeselin gösterileceği festivalde, gösterimlerin tamamı ücretsiz olacak.
Kadınları, çiftçileri, balıkçıları, gençleri, çocukları, yaşadığı bölgede denizi, kıyıları, ormanları, dağları, yaban hayatı, böcekleri, çiçekleri gözetenlerin çalışmalarından ilham alan ve “esas olan yaşamın sürdürülebilirliğidir” diyen festivali Tuna Özçuhadar ile konuştuk.
Neden sürdürülebilirlik ile ilgili bir film festivali?
Temelde tüm canlılara karşı duyduğumuz şefkat ve adalet duygusu ile alakalı olarak doğmuş bir festival. Kavramın içinin boşaltılmasına, manipüle edilmesine karşı verdiğimiz bir tepki de etkili oldu bu festivali yapmaya karar verişimizde. O nedenle “sürdürülebilir yaşam” dedik. Esas olan yaşamın sürdürülebilirliğidir. Yaşam etkileşimli karmaşık bir ağdır. Hepimizin iyiliği bu ağın sağlığı ile ve de her birimizin iyiliği ile alakalıdır.
İnsan medeniyeti olarak kendi yarattığımız küresel sorunların üstesinden gelebilir miyiz sorusu bir varoluş sınavı olarak karşımızda duruyor. Sorunların temeli modern insanın kendisiyle, birbiri ile ve gezegen ile kurduğu ilişkilerde yatıyor. Tüm bu ilişkileri daha sağlıklı kurabilmemiz, tamir edebilmemiz, doğal döngülerle uyum içinde olacak şekilde tüm faaliyetlerimizi gözden geçirmemiz hala mümkün. O nedenle dünyanın her köşesinden küresel ve dolayısıyla sistemsel olan sorunların her yerde tekrar eden motifleri olduğunu gösterirken, yani mevcut duruma işaret ederken, diğer taraftan yerelin verdiğin yaratıcı mücadeleyi, bireylerin ve küçük toplulukların sosyo-kültürel dönüşümde aldıkları rolleri gözler önüne sermeyi amaçlıyoruz. Bunun için bizce en iyi araçlar doğru çekilmiş belgeseller.
Festival birçok yan etkinliği ile beraber toplumsal dönüşümde katalizör olmaya çalışan, daha iyi bir dünyayı hep birlikte yaratabileceğimizi gösteren ve izleyicisini güçlendirerek bu yönde harekete geçmeye teşvik eden bir belgesel film festivali.
Festival, iki yıl aradan sonra hem fiziksel mekanlardaki gösterimlerle hem çevrimiçi olarak tekrar seyirciyle buluşuyor. Festival izleyicisi nasıl hikâyeleri görme imkanına sahip olacak?
Kaç yaşında, hangi kültürel yapıda veya coğrafyada olursa olsun bireylerin bulundukları bağlamda nasıl değişimin öncüsü olabileceklerini gördüğümüz birçok ilham verici belgesel var seçkide. Farklı ilgi alanlarına, becerilere, mesleklere sahip bu öncülerin tohumdan, gıdadan, turizme, tasarımdan, yaratıcı aktivizme kadar birçok alanda, ekolojik ve sosyal fayda ürettiklerine tanık oluyoruz.
Filmlerin seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?
Her yıl elimizden geldiğince konu çeşitliliğini yüksek tutmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik, sistem etkileşimleri ile alakalı. Filmlerde aradığımız özelliklerin başında bütüncül bakış ve sistem etkileşimlerinin görünürlüğü geliyor. Örneğin kuraklığın, gıda krizine ve dolayısıyla göçe yol açabileceğini, düzensiz göçün beraberinde gelen yapısal sorunlar, çarpık kentleşme, sosyal huzursuzluk gibi zincirleme reaksiyonların pek kaçınılmaz olabileceğini görebiliyorsak, sorunları gördüğümüz gibi, ilişki dinamiklerini de görebiliyoruz demektir. Filmlerin insanları olumlu duygularla motive etmesi, ilham vermesi, güçlendirmesi ve hikaye anlatım tekniği ile duygusal bir tetikleme yaratması, SYFF seçkilerini özgün kılan kriterlerimizdendir.
SYFF tüm izleyenlerinin bulundukları topluluklarda veya organizasyonlarda, işyerlerinde, dernek veya okullarda değişimin öncüsü olabileceklerini söylüyor, sürdürülebilirlik konusunda tutkusu olanları güçlendirmek ve onlara ilham verebilmek amacıyla filmleri seçiyoruz.
Festival sayesinde Türkiye’deki sürdürülebilirliği ciddiye alan birey ve kurumlara ulaşılabiliyor mu? Festival onların sesi-görüntüsü olabiliyor mu?
En başta sürdürülebilirliği ciddiye alan destekçileri sayesinde SYFF’nin gerçekleşebildiğini söylemeliyiz. Sürdürülebilirlik vizyonu olan veya sürdürülebilirlik konusunu anlamaya çalışan kurumların çalışanları, sivil toplum temsilcileri, bu alanda yüksek lisans veya doktora yazanlar ile üniversitede eğitim verenler, akademisyenler SYFF’nin takipçileri arasında yer alıyor. Takipçilerimize dair bilgileri yaptığımız sosyal etki anketleri vasıtasıyla ediniyoruz. Bunun dışında festivalin çevrimiçi gösterimlerinden faydalanan Türkiye içinde her coğrafyadan yazan takipçilerimizden, belgesellerin ve festivalin insanların hayatına dokunduğunu görebiliyoruz.
Festivalde gösterilen filmlerin Avrupa’daki etkileyiciliği ile Türkiye’deki etkileyiciliği benzeşiyor mu? Yani bireyleri ve karar vericileri benzer şekilde mi etkiliyor? Örneğin Türkiye’de neden bir Greta Thunberg çıkmıyor?
İskandinav ülkeleri sürdürülebilirlik konularında tüm dünyada örnek gösterilirler. Ayrıca Greta müstesna özelliklere sahip bir insan, sürdürülebilirliğin insan medeniyetinin ortak konusu olduğunu biliyor ve mücadelesini de vatandaşı olduğu İsveç için değil, herkes için veriyor. Greta ve küresel sorunları odağına almış dünyanın diğer tüm protestocu aktivistlerinin toplumsal ve kültürel dönüşümde paha biçilmez rolleri var. SYFF belgesellerinde ise kendisinden daha büyük bir amaç için ekolojik ve sosyal fayda önerenleri, bir hayali gerçekleştirmeye çalışanları görüyoruz. Bu belgesellerin Avrupa gösterimlerinde yarattığı etkinin, Türkiye’deki etkiden çok farklı olmayacağını sadece tahmin edebiliriz. Zira dünyanın daha yaşanabilir bir yer olabilmesi için çabalayan insanlar, adalet ve şefkat duygularıyla her yerde varlar ve birbirlerine benziyorlar. En yoksul ve temel imkanların bir çoğundan yoksun yerlerde dahi değişim yaratan insanların, gelişmiş ülkelerdeki değişim öncüleriyle çok benzeştiklerini söyleyebiliriz.
25 Film
Uzun ve kısa metrajlı 25 belgeselin yer aldığı festivalden bazılarını sizin için seçtik;
- Yıllarca çöpünü kamyonundan dışarı atan eski bir balıkçının dalış yapmaya başlamasıyla yaşadığı aydınlanmayı anlatan Cody Westman imzalı Dipten Gelen Gelişim (Hell or Clean Water, 2021)
- İklim değişikliğine katkıda bulunan ve zamanın koşullarına uymayan uygulamalara meydan okuyan bir grup genç kadın aktivisti odağına alan Steve Pasvolsky’ın yönettiği Aktivizmin Gücü (The Power of Activism, 2021)
- Yoksul, eğitimsiz bir Hintlinin kırsal kesimdeki kadınların hijyenik pedlere erişmesi için başlattığı mücadeleyi anlatan Amit Virmani’nin Ped Adam’ı (Menstrual Man, 2013)
- Mevcut gıda sistemimizle ilgili sıkıntıları takiben ihtiyacımız olan gıdayı sağlamanın yollarını arayan Mona Birch Torbensen imzalı 10 Milyar Boğaz (10 Billion Mouths, 2022)
- Dünyanın dört yanından gençlerin insan hakları, ifade özgürlüğü, eğitime ve gıdaya erişim, sosyal adalet ve yaşanabilir bir iklim için verdiği mücadeleyi anlatan Flore Vasseur’un yönettiği Kendimizden Büyük (Bigger Than Us, 2021)
- Bilecik’in Kurşunlu köyünde yaşayan Bedriye Berber Engin ve hayatına etki ettiği kadınların hikâyesini anlatan Sevde Tunç imzalı Bir Başka Köy (2022)
- Ünlü tasarımcı Bruce Mau’nun odağını insanlardan gezegendeki tüm yaşama kaydırarak ne gibi fırsatlara sahip olabileceğinden bahsettiği Lillian Chan’ın Kentler Sil Baştan‘ı (The Big Reset-Cities, 2020)
- Kenya Dağı’nın yamaçlarındaki çorak arazilerde yetişen ısırgan otundan sürdürülebilir kumaş üretmeye başlayan yoksul çiftçilerin öyküsünü anlatan Freddie Reed ve Nick Lear’in birlikte yönettiği Isırgan Otu (Green Nettle, 2021)
- Sosyal ve çevresel değişime yol açan öğrenme ve işbirliğini hızlandırmak için etki ağlarının izlediği kalıpları araştırırken altı başarılı ağ liderinin sözlerini dikkate alan Caroline Campbell imzalı Etki Ağları: Karmaşık Bir Dünyada Değişim Yaratmak (Impact Networks: Creating Change in a Complex World, 2022)