Ekoloji mücadelesinin bakış açısını yansıttığımız tahtaya şu soruyu yazarak başlayalım: Bugün yaşayan toplumlar gezegendeki ekolojik bütünü daha fazla tahrip etmeden gelecek nesillere nasıl bırakabilirler?
Eğer bir toplum, bir sınıf, sınıfın da çok küçük bir kısmı kendine Dünyanın sahibi gözü ile bakıyorsa ve öyle kullanıp yok ediyorsa o vakit gelecek nesillerin geleceği tehlikededir demektir. Bu bir sorumluluk ama ondan daha fazlasıdır. Fazla olan, üretim biçimi ve yarattığı ilişkilerde saklıdır. Önce sorumluluk ile başlayalım. Ekolojik borcun yaratıcısı ile ödeyeni farklıdır. Bu fark Dünyanın sahibiyim diyen küçük azınlığın hem Dünyanın geri kalanına yaşama fırsatı vermemesinden hem de gelecek kuşakları hiç gelmeyecekmiş gibi görmesinden kaynaklanır. Örneğin şu lafı kolaylıkla söyleyebiliyorlar “Gelecek kuşakların şimdiden oy kullanma hakları yok. İlerde oy kullanacak olmaları da bizim sorunumuz değil. O nedenle şimdiden onlara borçlu değiliz.“ Bu dikey kesen mantık oy üzerinden şimdiyi meşrulaştırmak çabasında.
Biliyoruz ki sorumluluk tekile indirgenemeyecek düzeyde toplumsaldır. Bireysel sorumluluk gereklidir ama yeterli değildir. Gelecek nesilleri değil de şimdide kendini düşünen mantık Hegel‘in deyimiyle “Mutlak aklın kurnazlığı”dır. Kurnazlık üzerine kurulmuş sistem bedeli ödenmemiş ekolojik borcun da yaratıcısıdır. Borç -zaman ilişkisi bize şunu net göstermekte; gelecek kuşaklar her yönü ile borçlu doğacaklar.
Her yanımız borç sarmalı. Herkes birbirine borçlu. Asıl olan hepimizin toptan doğaya olan borcu. Doğanın 1 yılda ürettiğini insan 5-6 ayda tüketiyor. Doğa, kredi kartına taksit yapılacak bir raf malı değil ki!
Şimdi gelelim ilk bölümde ondan daha fazlası dediğimiz kısma. Ekolojik miras, insanın sınırlı ve sonlu olması buna karşın ihtiyaçlarının sınırsız ve sonsuz olduğu efsanesi üzerine kuruludur. İhtiyacın sınırsız ve sonsuz olması yüksek maliyetleri beraberinde getirmektedir. Yüksek maliyetler ile birlikte biriken borç da gelecek kuşaklara devredilir. Devredilen faturanın üzerinde yazanlar da çok tanıdık: İklim krizi.
Aslına bakılırsa Dünya tarihi denen aynı zamanda iklimler tarihidir de. Ama bugün yaşanan iklim krizleri tamamı ile geçmiş kuşaklardan miras kalmadı. Eğer böyle giderse iklim krizleri çok daha fazlası ile gelecek kuşaklara miras bırakılacak. Hiçbir sorumluluğunuzun olmadığı bir borcu miras olarak devralmak nasıl bir duygu depremi yaratır, kestirmek zor fakat bu borç ödenecek cinsten değil. İşte bunun farkına varmak, korkunç olan bu! Şundan eminiz; piramit tipi örgütlenmenin en üstünde yaşayanlar bu borcun yaratıcısı, en altında yaşayanlar da ödeyicisidirler. Genetik kopyalama burada da devrede. Yoksulun, işsizin, sefalete mahkum yaşayanların çocukları da aynı dertleri miras olarak taşıyor, iklim krizinden en çok etkilenen onlar oluyor.
İklim krizi demek bence eksik bir tanımlama. Onun yerine, kapitalizmin neden olduğu iklim krizi denmeli. “İklimi değil sistemi değiştir” sloganı da bu şekilde okunmalı. İklimin uzun vadede değişimi, sistemin değiştirilme hızı ile bir tutulmamalı. Kapitalizmin neden olduğu iklim krizi ile mücadele etmek için önce kapitalizmle mücadele edilmesi gerektiği unutulmamalı.
Şimdi gelin ekolojik borcu düşünsel bir deney üzerinden inceleyelim. Matematiksel bir oyun kurgulayalım. Oyunda kazananlar artı (+) ile, kaybedenler eksi (-) ile gösterilsin. Ve bu oyunda bir taraf ne kadar kazanıyorsa öteki taraf o kadar kaybetsin. Oyuna başlayalım: Kapitalist sistem (KS), Doğa (D), Ezilen sömürülen sınıflar ve halklar (H) oyuncularımız olsun. KS, + 2 birim kazandığında (toplamı sıfır yapmak için, çünkü ne kadar kazanan varsa o kadar kaybeden var) H ve D otomatikman kaybederler. KS + 2 ise ya H -1, D -1 olur (yani ikisi de kaybeder) yada H +1 olup kazanırken D -3 olup çok fazla kaybeder. Oyun böyle sürer gider…
Şimdi bize gerekli olana, oyunun politik sonuçlarına bakalım. Kapitalist sınıfın her daim kazandığı üretim biçimi ve ilişkisinde halklar ve sınıflar kaybedeler. Birlikte, ortak mücadele etmezler ise (örneğin, işçi sınıfı ve ekoloji mücadelesi örgütleri gibi) bu kez birisi az da olsa kazanırsa, diğer çok fazla kaybeder. Tek olasılık bu yapıların kaybetmemek için bir araya gelip ortak mücadele etmeleridir. Başka bir şans görünmüyor. Ortak mücadele etmezler ise, ya birisi az da olsa kazanıp diğeri fazlası ile kaybedecek yada ikisi de kaybedip ileriye büyük bir borcun bırakılmasına izin verecek.
Tahtaya bir soru yazarak başladık. Tebeşir ve silgi elimizde ise soruyu silip yenisini yazmak da elimizde demektir. Tahtayı silelim ve üzerine silinmeyecek şekilde şunları yazalım: Ekolojik borç , bugünden ödemesi gerekenlere ödetilmezse, gelecek kuşaklar için ödenemez bir hal alacaktır. Borcun son ödeme tarihi geldi!