Bahadır Altan
AKP iktidara gelir gelmez büyük bir iştahla kamuya ait kurumların başına kendi adamlarını getirdi. Ulaştırma ile ilgili olduğu için olsa gerek THY’nin başına da İstanbul metrosundan bir genel müdür nasip oldu! Kısa sürede İBB ve metroda çalışan “ulaşım tecrübeli” insanlar THY içinde şeflik, müdürlük, danışmanlık vs yapmaya başladılar. Belediyeden pilot da getiremedikleri için şirkette daha yeni olan ama “namaz kılan” birisini Baş Pilot, çok hızlı ceket ilikleyen başka birisini de eğitim başkanı yaptılar. Bu arkadaşlar “bizim mesleki geleneklerimiz böyle politik atamaları pek kaldırmaz, liyakat önemlidir” vs demeden hemen koltuklarına yerleşip emirleri uygulamaya başladılar. Üstelik bu muhteremler Hava Kuvvetleri gibi hiyerarşik bir yapıdan gelmiş pilotlardı…
THY yönetimi uçak alımlarının yönetim kuruluna sağladığı, uçak bedelinin %3’ü gibi bir kaymak komisyonun dayanılmaz çekimiyle Boeing, Airbus ne buldularsa almaya hız verdiğinde bunları uçuracak pilot ve kabin memurlarının kısa sürede yetiştirilemeyeceğinden bihaberdi. Liyakate göre atanmış, dolayısıyla onları açıkça uyaracak alt kademe yöneticileri de yoktu. Ve uçuş ekipleri bir yere kadar artan yükü taşıyabildi. Yönergelere aykırı, limit üstü uçuşların getirdiği riskler konusunda o zamanki sendika temsilcileri olarak büyük bir mücadele verdik. Paraya endeksli motivasyonla yorgun argın uçuşa gitmeye yeltenenleri uyardık, engelledik. Ve bir “Kara Cuma” planlı seferleri yapacak pilot ve kabin memurları olmadığından uçaklar yerlerde yolcular havaalanlarında kaldı.
O zaman jeton düştü ama birçok kazanın da temeli atılmış, havacılık kültürü, ekip iş birliği, takım anlayışı tahrip edilmişti bir kere. Plansız programsız hızlı büyümenin bedeli kazalarla ödenmeye başladı. Önce yer kazalarında yaşamını yitiren işçiler, sonra uçak kazaları oldu. Huzursuzlukla birlikte meslek hastalıkları arttı. Gaziantep’te duramayıp pistten çıkan uçakta can kaybı olmadı ama, Amsterdam’da piste kavuşamadan yerle buluşan uçakta arkadaşlarımız yaşamını yitirdi, sakat kaldı…
Bütün bu tanıklık ettiğim yakın tarih “tehaye” anket sonuçlarını okurken film şeridi gibi gözümün önünde canlandı. Şimdiki Genel Müdür Bilal Ekşi o zaman Teknikte çalışıyor ve 2007 grev oylamasında AKP’nin ve patronlarının koç başlığını yapıyordu. (Laf aramızda oylama sonucuyla ilgili benimle girdiği iddiayı kaybetmiş ve hala borcunu ödememiştir.) O dönemde bir Ankara İstanbul uçuşunda Cüneyt Zapsu (Hani Amerikalılara “Erdoğan’ı süpürmeyin kullanın!” diyen adam) ile karşılaştığımızda kaptan üniformalı gördüğü için bana “Gerçekten çok mu yoruluyorsunuz?” diye sormuş ve THY’deki sıkıntıları ilk ağızdan dinlemişti. Bu sohbette kendisini tanımadığımı düşünerek iktidara yakınlığını vs belirtince, “sizi tanıyorum ülkeyi nasıl yönetiyorlarsa şirketi de öyle yönetiyorlar!” demiştim ve sohbet sonlanmıştı tabi…
Bilal Ekşi, daha sonra THY’de yeterince havacılık öğrendiğine kanaat getirildiğinden olacak, Binali Yıldırım tarafından Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne (SHGM) atandı. Meraklısı THY’den önceki “havacılık” geçmişini araştırabilir! Ancak hiçbir Avrupa veya batı ülkesinde bir kişi, hem kamuya ait bir otoritenin başına sonra da denetiminden sorumlu olduğu kâr amaçlı bir şirketin başına yönetici yapılmaz. Bu meşru görülse de etik değildir. Örneğin İş Bankasında bir şube müdürünü Merkez Bankası Başkanı yapıp sonra İş Bankası Genel Müdürü yaparsanız ve bu bürokrat, bankacılık değil de veterinerlik okumuşsa bunu açıklayamazsınız!
Anketi düzenleyenler harika bir çalışmayla aslında THY için parayla satın alamayacağı bir hizmet üretmişler. Neden böyle bir işe soyunduklarını sitelerinde anlatıyorlar. THY uçucularının ankete katılımı çok yüksek. Çünkü adlarının gizli kalacaklarına güveniyorlar. THY ve Bilal Ekşi bence onlara büyük bir teşekkür borçlu. Çünkü havacılıkta kendisine ayna tutmayı becerebilen, ama aynayı dışbükey değil, düz seçen yöneticiler başarılı olabilir ancak. Tabi en önemlisi de uçuşu yapan ve yaptıran ekiplere kulak verilirse o şirkette uçuş emniyeti sağlanır. Aksi halde Pegasus örneğindeki gibi peş peşe kazalar kaçınılmaz.
Bilal Ekşi ücretlerin Avrupa’da olduğu gibi 2019 seviyesinde olduğu şeklinde kaçamaklara bence hiç yeltenmemeli. Avrupa’da işçiler ücretlerini 2019’da da, şimdi de avro olarak alıyor. Türkiye’de 2019 da pandemi öncesi Tl olarak ne alıyorsan aynısını alıyorsun ama alım gücün o zamanın çok gerisinde. THY ise 200 tl ye sattığı bileti şimdi 400’e, kargoyu ise 5 katına taşıyor. Bu gibi söylemlerle mevcut durumu savunmak, bunu da kukla haline getirdiği sendikaya onaylatmak olsa olsa işçilerin akıllarına hakarettir.
TeHaYe anketlerinin arkası gelecek gibi görünüyor. Sırada SHGM, Hava-İş ve Hava-Sen Sendikaları da var. “SHGM, THY nin arka bahçesi midir?” Hava-İş kim tarafından kontrol ediliyor vb diye soruyorlar! Yanıtlar çarpıcı olacak anlaşılan. Gazete Karınca’dan sonuçları birlikte yorumlamaya devam edeceğiz…
Sırada Pegasus, Sun Expres gibi diğer şirketler var kuşkusuz. Özellikle sendika üyeliği hızlanınca panikleyen anayasal haklara saygısı olmayan CEO’ların da maskesi düşecektir. Sözü Fazla uzatmadan Liyakat, kurumsal Aidiyet ve Pandemi Dönemindeki THY yönetiminin başarısı konularında sözü uçuculara bırakalım. Havacılığın Pandorasını açalım…
Değişen bir şey yok, ülkeyi nasıl yönetiyorlarsa THY ve benzeri kurumları, şirketleri aynı anlayışla yönetiyorlar! Sonuç da farklı olacak değil elbet…