Devrim genel anlamda, bir siyasal rejimi yıkıp yerine başka bir siyasal rejimi getirme olarak tanımlanır. Genel tanım olarak böyle kabul görmüştür. Oysa tarihsel ve toplumsal gerçeklik bize göstermiştir ki, zihinsel, vicdani, ahlaki, yani toplumsal devrimlerle desteklenmeyen tüm siyasal devrimler, devirdiği rejime benzeşip aynı çizgide yol almıştır. Sadece ezen-ezilen, sömürüp-sömürülen yer değiştirmiştir. İran’da şah rejimini devirip, yerine Şii mezhebine dayalı İslami rejimi getiren sistem ile şah rejimi arasında pek bir fark yoktur. Pehlevi ailesi gitmiş yerine Ayetullahlar gelmiştir.
İran’da rejim 43 yılını geride bıraktı. İlk 8 yılını Saddam’ın Irak’ı ile savaşarak geçirdi. 90’lardan sonra ABD’nin Irak’a müdahalesi ile birlikte Irak’ta yayılma alanı buldu. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra Irak’ın siyasal toplumsal ve ekonomik yaşamı üzerinde etkili oldu. Ortadoğu’da başlayan Arap Baharını da fırsat bilerek, yayılma alanını daha da genişletti. Müdahale sırasının kendisine geldiğini bildiği için, tüm savaşını sınırlarının dışına taşıdı. Korkunç silahlanma, dışa aktarılan devasa bütçe ve rejimi koruma reflekslerinden kaynaklı, içte uyguladığı baskı politikası, İran halklarını patlamanın eşiğine getirdi. Bunun için de dönem dönem sokağa çıkarak tepkilerini dile getirdi. Ancak bu tepkiler yanıp sönen tepkilerin ötesine geçemedi.
Bu anlamda Jina Amini’nin katledilmesi ile başlayan protestolar, diğer tepkisel protestoları aşan, isyana yakın olan yeni bir durumdur. 43 yıllık rejim tarihi boyunca ilk defa bu kadar geniş ve kapsamlı bir halk isyanı gelişmiştir. Bu halk isyanına öncülüğü ise Kürdistan eyaleti yaptı. İran’ın Kürdistan eyaletinde başlayan tepkiler, İran’ın tüm kentlerine yayıldı. Tepkiler oldukça yaygın ve kitlesel gelişti. Bir çok yerde rejim askeri ve polisi ile göğüs göğüse çatışmalara dönüştü. Tepki ve öfke İran’la sınırlı kalmadı tüm dünyada İran rejimine karşı ciddi bir öfkeye dönüştü. Şimdiye kadar yüze yakın kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi gözaltına alınmış durumda. İran rejiminin daha da sertleşeceği görülüyor.
İçte isyancılara çok sert yönelirken, Irak Kürdistan Bölgesi’nde İranlı Kürt örgütlerinin mevzilerine kamikaze SİHA’ları ve füzelerle saldırı düzenledi. Bir anlamda tüm dikkatleri oraya çekmeye çalıştı. Kerkük, Süleymaniye ve Hewler’deki üslere yapılan saldırılarda 10 kişi yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenler arasında kadın ve çocuklar da bulunuyor. Bu anlamda ilk gözdağını Kürtlere verdi. Baştan beri İran’daki gelişmelere mesafeli yaklaşan Kürdistan bölge yönetimi, ürkek bir açıklama ile saldırıları kınamak zorunda kaldı. Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük Türkiye ve İran’ın saldırıları karşısında bölgedeki siyasi güçler ve Federe Kürdistan yönetiminin tavır ve tutumları, tam anlamıyla ibretliktir. Bu durum ulusal birliği zorunlu kılarken uygulanan politikalar bir parçayı bile paramparça etmiştir.
Jina Amini’nin saç telleri İran rejimini derinden sarsmıştır. Bu saç telinin yaktığı ateş devrimle sonuçlanmazsa bile devrimlere zemin hazırlamıştır. Öyle görünüyor ki İran rejimini kadınlar devirecektir. İran’daki olaylar bir kez daha göstermiştir ki isyanın ne zaman başlayacağı ve nasıl gelişeceğini kimse kestiremez. Bu bazen bir saç teli, bazen bir film, bazen bir stadyumdaki spor maçlarında başlar. Bu da kendisini ezel ve ebed gören otoriter diktatöryal ve faşist rejimlere kapak olsun.
Peki bu halk isyanı rejimi devirir mi? Zor görünüyor. Birikmiş bir öfke, bir tepki, protesto ve isyan var. Ancak Rejimi devirecek örgütlenmeden ve organizeden uzaktır. Yine 43 yıllık miadını yavaş yavaş dolduran bir rejim var. Dıştan kuşatılmışlık içten çürümüşlük had safhada. Toplumsal değişim ve gelişmeleri de hesaba kattığımızda rejimin uzun süre ayakta kalması zor görünüyor.