Mehmet Emin Özkan 83 yaşında. 27 yıldır cezaevinde ve ağır hasta. Ancak “Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmiyor. 10 Kasım’da duruşması var. Ailesi endişeli: Çok geç olmadan tahliye edilsin.
Hasta tutuklular Türkiye’nin en vicdani sorunlarından birisi. Ağır hastalıklarına rağmen tahliye edilmeyen hasta tutuklular, cezaevinden tabutla çıkıyor. Kimisi ise “en iyi ihtimalle” tahliye edildikten kısa bir süre sonra hayatını kaybediyor, çünkü o aşamaya gelmeyene kadar serbest bırakılmıyorlar. Cezaevi koşullarında tedavileri mümkün olmamasına rağmen tahliye edilmeyen hasta tutukluların bir çoğunun sağlığı cezaevlerinde daha da ağırlaşıyor.
Şu anda İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, cezaevlerinde 655’i ağır olmak üzere toplam bin 520 hasta tutuklu bulunuyor. Söz konusu kişilerin çoğu sağlıklı bir tedaviye erişemiyor.
En son 73 yaşındaki Ehettin Kaynar, hayatını kaybetti. Kaynar, cezaevinde yakalandığı kanser hastalığı sonrası cezası 6 ay ertelenerek iki ay önce tahliye edilmişti.
Mehmet Emin Özkan da ağır hasta tutuklulardan birisi. Kelepçeyle hastaneye götürülürken zar zor yürüyebildiği görüntüsüyle hafızalarımıza kazındı Özkan. En son geçtiğimiz Eylül ayında bir kez daha fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Bugüne kadar 5 kez kalp krizi geçirdi. Yüksek tansiyon, zehirli guatr, kemik erimesi, duyma-görme eksikliği ve hafıza kaybı gibi ağır sağlık sorunları var. Yüksek tansiyon hastalığına rağmen özel beslenme kapmasına alınmamış. Özkan için Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi “Cezaevinde kalamaz” raporu verdi ancak Adli Tıp Kurumu (ATK) Özkan’ın cezaevinde kalabileceği yönündeki raporları nedeniyle mahkeme tahliye kararı vermedi.
Özkan’a bakan oğlu Mayıs’ta tahliye edilecek
ATK, Özkan’ın Elazığ ya da Metris R Tipi Cezaevi’nde bir ay gözlenmesini istiyor. Ancak Özkan ailesi buna karşı çıkıyor çünkü Mehmet Emin Özkan kendi başına ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değil. Şu anda bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde kendisine aynı cezaevinde tutuklu olan oğlu Ahmet Özkan bakıyor. Ancak o da Mayıs ayında tahliye olacak ve babasından önce çıkacak olmasının burukluğunu yaşıyor. Ailesine, “Ben babamı böyle bırakıp nasıl çıkacağım?” diye dert yanmış.
Çocukları o cezaevindeyken büyüdü
Özkan’ın zehirli guatr nedeniyle sesi zar zor çıkıyor, görüşlere tekerlekli sandalyeyle çıkarılıyor. İşitme problemi nedeniyle çok zor iletişim kuruyor. Özkan’ın eşi de 77 yaşında ve 2 yıl önce ayağını kırdığı için bastonla yürüyor ve dolayısıyla eşini ziyarete çok sık gidemiyor. Mehmet Emin Özkan 6 çocuk babası ve çocukları babaları cezaevindeyken büyümüş.
Hasta ve infazı yakılan tutuklu yakınlarının başlattığı Adalet Nöbeti eylemi Diyarbakır Adliyesi önünde devam ediyor. 353’nci gününe giren eylemde bu hafta konuşan tutuklu yakını Reşahat Ada, “Ömür boyu ceza verilmesin, yasaları ve kanunları uygulasınlar. Yakınlarımız 30 yıldır cezaevlerindeler ve onların infazlarını yakıyorlar, ‘Davanızdan pişman mısınız?’ diye soruyorlar. Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’na çağrımızdır, infazları yakmayın, disiplin cezaları vermeyin. Çocuklarımızı tedavi edin” dedi.
Köyleri yakıldı
Özkan ailesi, 1993 yılında köyleri yakılınca önce Adana’ya sonra Mersin’e ardından tekrar Adana’ya göç etmiş. Gittikleri şehirlerde maddi ve manevi olarak ciddi sıkıntılar yaşamışlar. 2008 yılında da Diyarbakır’a dönmüşler. En büyük sıkıntıları da elbette Mehmet Emin Özkan. Ailesine göre, “Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi ile ilgili bir fail aranıyordu ve bu suçu Mehmet Emin Özkan’a yıktılar.”
Özkan’ın avukatı Serdar Çelebi de müvekkilinin işlemediği bir suçtan cezaevinde olduğunu söylüyor. Mehmet Emin Özkan’ın asılsız iddialarla yıllardır hapis yattığını ifade eden Çelebi, “Mesela bir itirafçı müvekkilimin 1993 yılında bir olaya karıştığını söylüyor ama o itirafçının Mehmet Emin Özkan’ı suçladığı olay tarihinde cezaevinde olduğu ortaya çıktı. Ardından da Lice Kaymakamlığı o tarihte öyle bir olayın yaşanmadığını bildirdi” diyor. Avukat Serdar Çelebi, dosyanın böyle asılsız iddialarla dolu olduğunu belirtiyor.
Av. Çelebi: Çok geç olmadan infazı ertelenmeli
Son duruşmada savcı Özkan’ın tutukluluk halinin devam etmesi isterken, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi nedeniyle yargılanan dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu hakkında verilen beraat kararının kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmesini istemişti. Çelebi, müvekkilinin söz konusu dava ile bir ilgisinin olmadığını, bu kararın beklenmesinin Mehmet Emin Özkan için çok geç olabileceğine dikkati çekiyor. Aslında son duruşmada mahkeme heyetinin bir üyesi, Özkan’ın tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak ev hapsine alınabileceği yönünde şerh düştü ancak mahkeme heyeti Mehmet Emin Özkan’ın tahliye etmedi. Avukat Çelebi, 10 Kasım’da görülecek duruşmada artık tahliye kararı verilmesi gerektiğini, Özkan için her saniyenin önemli olduğunu vurguluyor.
‘Milletvekilleri sadece tweet atmasın’
Özkan’ın ailesi kamuoyundan duyarlılığı yükseltmelerini isterken bir de sitemde bulunuyor, “Milletvekilleri tweet atmak dışında daha etkili şeyler yapsalar keşke. Bir tweet atmakla olmuyor çünkü.”
Lice’de ne oldu?
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı, yüzlerce kişi göç etmek zorunda bırakıldı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Olayla ilgili iddianame ise zamanaşımına bir gün kala kabul edildi. Yani yargılama olaydan tam 21 yıl sonra başladı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK yapmadı. Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıklar tutuklanmadı.
Lice davasında son durum
Diyarbakır’dan Eskişehir’e, oradan tekrar Diyarbakır’a gönderilen Live Davası, Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığından İzmir’e taşındı. 13 Haziran 2014’te de dava durduruldu. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından, sanıkların yargılanmasının izne tabi olduğunu öne sürerek yargılamayı durdurup izin gerektiğine hükmetti. HSYK 3. Dairesi ise 29 Ocak 2015’te verdiği kararla müdahil avukatları haklı buldu ve davanın durdurulma kararını bozdu, davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verdi.
Sanıklardan Tünay Yanardağ 2015 yılının Ağustos ayında hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. Mağdur avukatları Yanardağ’ın ölümüne inanmadıklarını söyleyerek mahkemeden araştırma talep etti ancak talepleri kabul edilmedi. Dava beraatla biterken, gerekçeli kararda katliamı kimin gerçekleştirdiğinin tespit edilemediği ifade edildi. Dosya Yargıtay’da.