HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa değişikliği teklifine dair, “Bir anayasa sivil, özgürlükçü, demokratik olacaksa ancak sivil, demokratik ve özgürlükçü bir ortamda bu mümkün olabilir. Erdoğan’ın dile getirdiği yeni anayasa hedefi seçim taktiğidir” değerlendirmesinde bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Yeniden TV Youtube kanalında Ayşegül Doğan’ın sorularını yanıtladı. Söyleşinin gündeminde; Kürt gazeteciler ile TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması, AKP’nin düzenlediği “Türkiye Yüzyılı” toplantısı, AKP ve CHP’nin başörtüsü hamleleri, ortak aday tartışması, HDP-Demirtaş gerilimi iddiası ve HDP’nin Öcalan’la görüşmek için yaptığı başvuru vardı.
Söyleşiden öne çıkan başlıklar:
‘Hakikat peşinde olan gazeteciler iktidarın aşil topuğu’
İktidar seçimlere muhalefeti susturarak, toplumu sindirerek girmek istediğini her vesileyle gösteriyor. Sansür yasası bunun son adımlarından birisiydi. Seçimler yaklaştıkça iktidar etkili muhalefeti susturmayı hedefliyor. Bu iktidarın en temel sütunu savaş politikaları. Bu savaş politikalarıyla hem içeride Kürt sorununa askeri yaklaşım, hem de bölgede askeri operasyonlarla bu konuyu sıcak tutmak istiyor. Milliyetçi duyguları kabartarak seçimlere bu şekilde gitmek niyetinde. Böyle olunca da savaş politikalarıyla ilgili en fazla ses çıkaran, en eleştirel yaklaşan, haber ve hakikat peşinde olan gazeteciler susturulmak isteniyor.
Tutuklananlar Mezopotamya Ajansı ve Jinnews’in basın mensupları. Bunlar iktidarın özellikle savaş politikaları konusunda her vesileyle ve her imkanı zorlayarak haber yapan gazeteciler, bu da iktidarın ‘aşil topuğu’.
‘Muhalefet de devlet-devletçilik söz konusu olduğunda suskun kalıyor’
Kendi etrafında bir devlet mutabakatı oluşturmayı hedefliyor iktidar. Yani devletçi bir mutabakatı muhalefete de bir şekilde empoze ediyor. Çeşitli vesilelerle kritik meseleleri bir devlet ve beka sorunu haline getiriyor. Muhalefet de devlet-devletçilik söz konusu olduğunda ya çok temkinli davranıyor ya suskun kalıyor, Şebnem Korur Fincancı hocamızın örneğinde de böyle oldu. İktidar bir oyun sahası çiziyor ve bu oyun sahasına çok kritik noktalar yerleştiriyor, bu kritik noktalara muhalefetin itiraz etmeyeceğini biliyor veya varsayıyor ve genellikle bunda yanılmıyor; muhalefet iktidarın devletçi mutabakat çerçevesinde çizdiği konularda onun sahasını terk edemiyor.
‘HDP Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesini istiyor
Cumhuriyet demokrasiyle buluşmalı. Bizim temel hedeflerimizden biri, programımızda da yer alan bir ilke olan Demokratik Cumhuriyet. HDP Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesini istiyor. Cumhuriyet fikriyle ve modeliyle bizim sorunumuz yok, bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş sürecinde yaşanan dışlama, tekleştirme, ulus devleti bu şekilde kurma anlayışıyla ve uygulamalarıyla sorunumuz var. Şimdi hedefimiz, 100’üncü yıl gelirken Cumhuriyet’i demokratikleştirmek.
‘Türkiye Yüzyılı, toplantısına davet gelseydi de katılmazdık’
‘Türkiye Yüzyılı’ adı altında yapılan şey AKP’nin seçim kampanyasının startıydı, bizim seçim kampanyası startında işimiz olmaz. Böyle bir davet gelseydi de katılmazdık. ‘Kutuplaştırma olmayacak’ diyor ama bunu dediği anda Kürt gazeteciler, Şebnem Korur Fincancı tutuklanıyor ve yoğun bir nefret söylemi, düşmanlaştırma, yalan, dezenformasyon kampanyası yürüyor.
‘Muhalefeti kapsamayan anayasa, 12 Eylül’den geri olur’
Yeni anayasa talebini, hedefini ortaya atıyorlar, yeni de değil, bir süredir yapıyorlar. Takip edebildiğimiz kadarıyla AKP içinde ‘nasıl bir üslupla, dille yeni kampanyayı oluşturalım’ gibi bir tartışma var. Bu da propaganda tekniğidir. Yeni anayasa da bu propaganda tekniğinin bir parçasıdır.
AKP başkanlık sistemi hedefini zaten önüne koymuş durumda, Anayasa’yı da buna göre değiştirdi. Bir anayasa sivil, özgürlükçü, demokratik olacaksa ancak sivil, demokratik ve özgürlükçü bir ortamda bu mümkün olabilir.
Erdoğan’ın dile getirdiği yeni anayasa hedefi seçim taktiğidir. Halkın katılımını sağlamadan, bütün muhalefeti kapsamadan demokratik bir anayasa yapılamaz. Bu şartlarda yapılacak anayasa 12 Eylül Anayasası’ndan daha ileri olmaz, daha geri olur.
‘Bugünkü rejim bir vesayet rejimidir’
Tek adam rejimi dediğimiz şey bizatihi bir vesayet rejimidir; kurumlar üzerinde, yargı üzerinde ve parlamento üzerinde vesayet yoğun bir şekilde devam ediyor. Vesayet rejimi özü itibariyle değişmiş değil, vesayetçiler değişti. Bugünkü rejim bir vesayet rejimidir. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması yerine onları Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir başkanlığa bağlamak istiyorlar mesela. Yani bütün cemevlerini vesayet altına almak istiyorlar. Kimin vesayeti? Kendi vesayeti. Cumhurbaşkanının bizatihi kendisinin kurduğu vesayet sisteminin altına almak istiyor.
‘Sadece başörtüsüyle sınırlı teklife evet demeyiz’
Başörtüsü üzerinden başlamış bir tartışma var. Biz şunu söyledik, başörtüsüyle ilgili varsa şu an yasaklayıcı, engelleyici hükümlerin kaldırılmasına itirazımız yok bizim. Bir anayasa değişikliğiyle bunu yapmak istiyorsanız da şartımız şudur: Her türlü inancın, kimliğin ve anadilinin eşit kabul göreceği kuvvetli ifadeleri anayasaya sokmak. Yani bu meseleyi tam bir eşitlik ilkesi üzerine kuralım. Dolayısıyla sadece başörtüsüyle sınırlı bir düzenlemeyi biz kabul etmeyiz
‘Aday çıkarma çalışmalarına başladık ama ortak aday stratejimiz de sürecek’
Ortak aday fikriyle ilgili stratejimiz devam ediyor. Açık müzakere, doğrudan diyalog ve ilkeler ile geçiş süreci üzerinde mutabakat sağlanırsa muhalefetle ortak aday konusunda bir görüşmeye ve tartışmaya açık olduğumuzu defalarca söyledik. Ama bu sözlerimiz hep başka yere çekildi. Sanki HDP Altılı Masa’ya çağrı yapmış ve oturmuş bekliyor gibi. Ama biz bir yandan bu çağrımızı yaparken öte yandan kendi çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Yani bu çağrı kabul görsün, hele bir bekleyelim halinde değildik. Seçim Koordinasyonumuzu kurduk. Seçim Koordinasyonumuz şimdi bizim kendi adayımızın niteliklerini belirleme ve bu niteliklere uygun bir isim arama çalışmalarını da başlattı. Amacımız Türkiye’de demokrasiye, özgürlüğe giden yolda en geniş kesimleri kucaklayacak bir isim bulmak olacaktır.
‘Demirtaş’la parti yönetimimiz arasında düzenli bir iletişim var’
Selahattin Demirtaş arkadaşımızla iletişim hiçbir zaman kopmadı, aksamadı da. Düzenli bir iletişim var kendisiyle parti yönetimi arasında. Biz de kendisine önerilerimizi, fikirlerimizi söylüyoruz. Onun gönderdiği önerileri de alıp, değerlendiriyoruz.
İkincisi, Demirtaş’la her konuda fikir birliği içinde olmamızı beklemek de doğru değil, gerekli değil. Çünkü HDP çoğulcu bir parti ve partinin kurullarındaki tartışmalarda da farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. HDP’de karar mekanizmaları şöyle işliyor: Herkes görüşünü söyler, tartışılır, sonuna kadar tartışılır ve bu tartışmalar bir mutabakatla sonuçlanır. Bu mutabakata bağlılık ve bu mutabakat üzerine kurulan siyasetleri sahiplenmek HDP’yi bir arada tutan çimentodur. Biz bu süreci böyle işletiyoruz.
‘Öcalan’la görüşme başvurusu, manipülasyon ve spekülasyonların önüne geçmek için’
Başvuru talebimizin üç temel hedefi var. Birincisi, savaş politikaları bu kadar yaygınlaşırken ve bunların yarattığı tahribatlar bu kadar derinleşirken, bizim çözüm ve barış için adım atma, çalışmaları derinleştirme sorumluluğumuz var. Biliyoruz ki Öcalan geçmişte Kürt sorununun demokratik çözümü ve barışa ulaşma konusunda önemli rol oynadı.
İkinci hedefimiz, iktidar İmralı üzerinden manipülasyonlar yapma çabası içine giriyor zaman zaman. Yandaş medyada ve iktidara yakın yazarların köşelerinde Öcalan’a atfen bazı değerlendirmeler yapılıyor. Biz de diyoruz ki, iktidarın manipülasyon, farklı çevrelerin spekülasyon döngüsünün önüne geçmek istiyoruz. Bunun da yolu kendisiyle doğrudan görüşmek. HDP olarak bu sorumluluğu üstleniyoruz.
Üçüncüsü de tecrit. Mutlak tecrit iç hukuka da uluslararası hukuka da aykırıdır. Bunun hukuksuzluğuna da dikkat çekmek bu başvurumuzun amaçlarından.