Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna işgal kararını 20 Şubat günü kurmaylarıyla kamuya açık yaptığı teatral gösteriyle açıklamıştı. Her şeye muktedir bir şekilde kurmaylarının görüşlerini alıyormuş gibi savaş kararını dünyaya duyurdu. Kısa sürede Ukrayna’yı hakimiyeti altına alacağına adı gibi emindi. Ülkesinde 20 yıldır iktidarı sürdüren ve yenilmez, şapkasında tavşan çıkaran bir lider kültü oluşturmayı başardı. Bu imajını destekleyen bir arka planı vardı elbette. Abhazya ve Gürcistan arasındaki anlaşmazlığı fırsata çevirerek 2008 yılında Gürcistan’ın bir bölümünde hakimiyetini sağladı. 2014 yılında Kırım’ı ilhak ederek kendisi ve Rusya için büyük bir başarıya imza attı. Arap Halk Ayaklanmalarıyla birlikte Suriye’ye el attı ve 2015 yılında askeri olarak da sahaya indi. Esad rejimini ipten aldı ve Ortadoğu ile Doğu Akdeniz’de önemli kazanımlar elde eden bir lider oldu.
Ortadoğu’nun ruhunu kurutana kadar sömüren Batı bloğu sahadan çekildikçe oluşan siyasi, askeri ve ekonomik boşlukları anında doldurmakta hiç tereddüt etmedi. Batı’nın desteğiyle ayakta kalan despotlar tutunacak bir dal ararken Rusya’nın ipini önlerinde buldular ve hızla Putin’e meylettiler. Kendisine adeta altın tepside sunulmuş bir ekonomik ve siyasi nüfuz alanı açıldı. Zamanla dediğini yapan lider profili hem ülkesinde hem komşularında hem de uluslararası alanda iyice güçlendi. Kazakistan’da despotizme karşı yaşanan halk ayaklanmasının bastırılmasına yardım ederek yeni iktidarın oluşmasında önemli rol oynadı. Azerbaycan-Ermenistan husumeti üzerinden Batı Asya’ya askeri olarak da yerleşti. Libya’daki paramiliter güçleri üzerinden belirleyici bir aktör haline geldi ve Kuzey Afrika’da nüfuzunu yayma olanağı elde etti.
ABD ve Batı ülkelerinin bataklığa çevirdikleri ülkeleri ve sorunlarının çözümünden kaçtıkları oranda Putin hesapsızca boşlukları doldurdu. Artık sıra kendisinin bir parçası olarak gördüğü ve Sovyet Rusya’nın bir hatası olarak değerlendirdiği “yanlışları” düzeltmeye gelmişti. Uzun süredir attığı tüm adımlar Batı bloğu tarafından sessizlikle ya da en kötü “endişeyle” karşılanmıştı. Bu süreç Putin’e hem içerde hem de dışarda adeta sihirli adam imajını kazandırdı. Kuşkusuz Putin’in kendisi de herkesten daha çok buna inandı. Başarı elde ettikçe zaten demokrasi ve çoğulculuk kültürü zayıf olan ülkede, tüm gücü elinde topladı. Kendisine karşı çıkan, eleştiren ya da itiraz eden herkesi ve kesimi etkisiz hale getirdi. Dediği yasa olan kişi haline geldi. Son olarak 2021 yılında kendisini istediği kadar iktidarda tutacak anayasa değişikliği yaptı.
Kendisini Rusya’nın gelmiş geçmiş en önemli ve ölümsüz lideri olarak tarihe geçme zamanın geldiğine karar verdi. Bu haleti ruhiye ile Ukrayna işgaline karar verdi ve kameralar önünde tüm kurmaylarını tek tek çağırarak işgale ilişkin görüşlerini teatral bir gösteriyle dünya kamuoyuna izletti. Putin Ukrayna’yı bir haftada kontrol altına alacağına inanmıştı. Doğrusu var olan imajla dünyanın çoğunluğu da bu özgüvenine bakarak aynı beklenti içine girdi. Son yirmi yılında birçok başarı kazanmış Putin ve Rusya’sı önünde Ukrayna’nın direnmesi mümkün olamazdı. 24 Şubat’ta başlayan harekatta tüm hesapların Ukrayna’yı bir ya da bilemedin birkaç hafta içinde kontrol atlına almaya göre yapıldığı anlaşıldı.
Birçok cepheden başlayan savaş kısa sürede Başkent Kiev’in kapısına kadar dayandı. Ancak daha bir hafta geçmeden kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı. Birçok cephedeki ilerleyiş oluşturulan imajın etkisi ve yaratılan korkuya dayandığı açığa çıktı. Siyasi ve askeri olarak dünyanın ikinci büyük ordusundan beklenmeyen stratejik ve taktik hesap hataları peş peşe geldi. Bu hataların nedenlerine bakılınca da tamamının şişirilen yüksek güven ve yanıltıcı imajdan kaynaklandığı ortaya çıktı. Siyasi olarak Batı bloğunun artık külfetli olarak gördüğü için kurtulmak istediği Ortadoğu ülkelerine karşı ilgisizlik ve sessizliğine gereğinden fazla bel bağladığı görüldü. Batı bloğunun Ukrayna işgali karşısında da geçmiş dönemlerdekine benzer sessizliği ya da en fazla bir tık fazlasını göstereceği hesaplanmış.
Bariz yapılan hesap hatalarının başından bu geliyor. Nitekim en ölümcül hesap hatası da denilebilir. Oysa Batı’nın tepkisi hiç de beklendiği gibi olmadı. Dostoyevski’yi dahi karşısına alacak düzeyde bir Batı milliyetçiliği ve tepkisi açığa çıktı. Savaşlara karşı dünyanın geri kalanına karşı daha hassas olan Batı toplumları dahi hükümetlerinin Ukrayna’ya destek vermesine kısa sürede rıza gösterdi. Bu da Putin ve kurmaylarının böylesi bir işgale girişirken Batı toplumlarının sosyolojisini hiç kale almadıklarının nişanesi oldu. Dahası parçası olarak gördükleri Ukrayna’nın da sosyolojisine yabancı oldukları gözler önüne serildi. Putin, Ukrayna halkının Kiev Hükümeti’nin arkasında durmayacağı, kendisini kurtarıcı olarak sevinçle karşılayacağına inanmıştı.
Belki de etrafında eleştirel söz ve itiraz edemeyen tüm otoriter liderler gibi inandırılmıştı. Hangi nedenden dolayı olursa olsun biatten başka seçenek istemeyen otoriter liderliğin suçu ve kaçınılmaz sonudur olan. Rusya istihbaratı gerçekliklerden ziyade Putin’e istediğini söylemişler. Şimdiye kadar yaşanan hezimetten öyle anlaşılıyor ki sadece bir kurum ve kanaldan yanlış bilgilendirilmişler. Ya da istediği gibi diyelim. Askeri olarak da dünyanın ikinci ordusu bir yana sıradan bir orduda dahi yaşanması ancak kötü bir komuta ve liderlikle mümkün olabilecek hatalar zinciri yaşandı. Muharebe silahlarının sahaya uygunluğu, saha koşulları, lojistik hatları gibi birçok konuda hesap hataları yapılmış.
Rusya’nın lider kültünün gücüne güvenerek girdiği bu savaşta belki de ilk dakikadan itibaren kaybettiği ayak ise kuşkusuz propagandaydı. Batı bloğu propaganda aygıtlarını kısa sürede seferber ederek Rusya’nın ilerlemesine ve birçok yeri almasına rağmen, psikolojik üstünlüğü eline geçirdi. Düşürülen uçak görüntüleri, keklik gibi avlanan mekanize araçlar, esir alınan Rus askerleri, çamura saplanan tank fotoğraf ve görüntülerini servis ederek savaşın seyrine önemli etkide bulundular. Rusya’nın kendisinden beklenmeyen ama başardığı bir nokta oldu. Bu da ekonomik olarak belli bir hazırlık yaptığı görüldü. Batı bloğunun ağır yaptırımlarına rağmen beklenen sonuç oluşmadı. Zira Batı Rusya’nın yumuşak karnı olarak ekonomik zayıflığını görüyordu. Öyle anlaşıyor ki Rusya’da aynı konuda hemfikir olduğundan zayıf halkasını tahkim etmiş. Ancak görüldüğü sadece ekonomik değil askeri olarak da ciddi zaaflar var.
Gelinen aşamada ekonomik direngenliğin sonucu değiştirmediği ve savaş uzadıkça da bu ayağın da Putin’in aleyhine olacağı bilinen bir husus. Elindeki enerji kaynakları kozunu da birkaç hafta önce kullandı. Bu kozun Avrupa ülkelerinin canını yakacağı belli ancak Putin’in istediği sonucu da vermeyeceği bir o kadar belli. Ukrayna halkının Putin’i coşkuyla karşılamak yerine direnmesi ve Rusya ordusunun fecaatle sonuçlanan hataları Batı bloğunun Ukrayna’yı son kale olarak görmesi NATO’nun devreye girmesine neden oldu. Resmi olarak savaşa girmeden Ukrayna üzerinden Rusya ile bir savaş sürecine girildi. İngiltere ve ABD’nin istihbari, ekonomik, lojistik ve askeri desteği denklemi iyice Putin’in aleyhine çevirdi. Savaş süreci uzadıkça Ukrayna birlikleri hem eğitildi hem de NATO teçhizatıyla donatıldı. Muktedir Rusya ordusu ve Putin imajı ölümcül darbe aldı.
Putin de hesap hatalarını görerek ve Ukrayna halkının kendisine söylendiği gibi çiçeklerle beklemediğini anlayarak vites küçülttü. Başkent Kiev ve çevresinden çekildi. Bu Rusya açısından birinci kırılmaydı ve askeri olarak psikolojik üstünlüğü dengeledi. Hava üstünlüğü sağlanamadığı gibi savaşın başından beri yaşanan lojistik sorunlar da giderilemedi. NATO ağırlığını koydukça Rusya’nın kayıpları arttı. Putin bu şartlar karşısında ikinci defa vites küçültmek zorunda kaldı. Harkov ve çevresinden tüm ordu birliklerini Luhanks ve Donetsk ile Kırımla bağlantıyı sağlayan Mariupol çevresine çekti. Ancak ikinci kırılma daha fecaat sonuç ve manzaralara neden oldu. Rus ordusunun Kiev kırılmasından sonra çok da tedbir almadığı görüldü. Askeri olarak parçalı, dağınık, plansız ve kontrolsüz derecede askeri olarak küçük düşürücü bir geri çekilme yaşandı.
Gelinen aşamada Ukrayna meselesinde Putin için zor günler başlamış durumda. Propaganda üstünlüğünü elinde bulunduran Ukrayna, Harkov taarruzu ile birlikte askeri üstünlüğü eline geçirmeye bir adım daha yaklaşmıştır. Sıkı kontrol altında olan Rus medyası dahi Harkov hezimetini, “kötü geri çekilme, özgürleştirilen toprakları terk etme” olarak duyurdu. Bu aynı zamanda Putin’e ve kararına karşı bir iç rahatsızlığın ilk işareti olabilir. Kötü gidişata göre bu işaret ciddi bir itiraza dönüşme ihtimali var. Zira Rusya birlikleri artık kontrole aldıkları bölgelerde savunma pozisyonundadır. Ukrayna’yı kontrole alma, olmadı kendine bağlı bir iktidar kurma opsiyonları artık Putin için bir hayal bile değildir. Bu hedefler bir yana altı ayına giren savaşın sonunda Donbass bölgesinde dahi kontrol tam olarak sağlanabilmiş değil.
Rusya Savunma Bakanlığı geri çekilmeyi, “Bu kaçış değil, önceden planlanmış ve yeniden toparlanmaydı” şeklinde açıkladı. Bu cümlede dahi önemli bir yenilgi haleti ruhiyesi var. Dendiği gibi bir toparlanma hamlesi olsa bile, demek Rusya ordusu yaşadığı dağılmayı kabul ediyor. Ayrıca bu düzeyde nam yapmış bir ordunun toparlanma için altı ayda aldığı toprakları birkaç gün içinde hızlıca ve plansız terk etmesi, terk ederken birçok kayıp vermesini toparlanma olarak değerlendirmek oldukça iyimser bir yorum olur. Öyle anlaşılıyor ki Putin ve kurmayları hesap hatalarının nelere mal olduğu ve ısrarı durumunda nelere mal olacağının muhasebesini yaptı. Hedeflerini yeniden revize ettiler. Artık temel hedef pazarlıklar karşılığında Kırım’ın ilhakını statüye kavuşturmak ve olursa savaşın başında bağımsızlıklarını tanıdıkları Luhanks ve Donetsk’in statülerini kabul ettirmektir.
Bu talepler karşılığında kontrol altında tutulan diğer bölgelerden çekilmenin pazarlığı yapılacak. Bu nedenle Mariupol ve diğer bölgeler kalmakta ısrarlı davranacak. Ancak büyük bir temsil ile başlatılan savaşta Başkent Kiev’e kadar gittikten sonra peyderpey gerileyen bir Rusya’nın bu taleplerini kabul ettirmesi artık çok zor. Batı bloğu el üstünlüğünü daha da arttıracaktır. Nitekim ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby topa girmekte hiç gecikmedi. Kirby, Ukrayna-Rusya savaşında son başarılardan sonra Ukrayna’nın bir momentum kayması yarattığını belirterek yeni bir askeri yardım paketi hazırlandığını ifade etti. Avrupa ülkeleri her ne kadar gaz sıkıntısı çekse de Batı bloğu artık oldukça avantajlı durumda. Buna karşı Rusya’nın birçok konuda eli zayıf.
Putin’in önümüzdeki dönemde yaşayacağı zorlanmaya rağmen bir anlaşma için vitesi yeniden düşürebilir. Bir sonraki vites düşürmede ise masada sadece Kırım’ın pazarlığı kalacaktır. Bu da Putin’in muktedir imajının büyük yaralar alması ve içerde kendisine dönük tepkinin büyümesi demek. Harkov’dan çekilme sonrası bunun işaretleri açıkça görüldü. Birçok uzman, yorumcu, gazeteci ve sanal medya kullanıcısı geri çekilmeyi yenilgi olarak değerlendirdi. Putin’in sihirli, muktedir, şapkadan tavşan çıkaran, yenilmez imajı hızlıca kan kaybediyor. Yanlışları ve hesap hataları tartışılıyor. Batı bloğunun desteğiyle Ukrayna taarruzunu devam ettirirse şimdilik kısık sesle yapılan eleştiriler kitlesel çığlığa dönüşebilir.
Tabloyu değiştirmek için Putin’in elinde çok fazla koz yok. Nükleer silah kullanma tehdidini daha önce birçok kere savundu. Ancak karşısında birçok nükleer güç var. Nükleer silahın bir caydırıcılığı var ancak Putin’in bu durumda neyle karşılaşacağı da belli değil. O nedenle tehdidi olsa da öyle kolay hayata geçecek ve Putin lehine değişiklik yaratacak bir koz değil. Başka da bir koz yok. Her şeye rağmen Putin yenilmez imajını sonuna kadar korumaya çalışacak. Kolay kolay pes etmeyecek. Ne var ki Batı bloğu bu kararlılığını devam ettirirse Putin’in çok fazla yapabileceği bir şey de yok.
Putin sadece Ukrayna’da zor günler yaşamayacak. Aynı zamanda yitirdiği prestiji ve buna bağlı olarak Rusya ordusunun hali pür melalinin açığa çıkmasıyla dünyanın diğer bölgelerinde de zorlanacak. Azerbaycan’ın sebepsiz yere Ermenistan’a saldırması bu zayıflığın dışa vurumu olarak görmek mümkün. Rusya’nın bulunduğu diğer bölgelerde de yansımaları olacak. Bu arada Ukrayna savaşı üzerinden prim yapmak isteyen Erdoğan iktidarı için de kötü bir haber var. Artık “iyi yere dükkân açan” tüccar misali eskisi kadar kazanmayacak. Rusya’nın akıbeti elini epeyce zayıflatacak. Sadece alışverişinde değil aynı zamanda otoriterliğin kaçınılmaz sonunu göstermesi açısından da uyku kaçırttığı bir durum. Şam’da namaz kılmanın Rusçası olan Ukrayna’yı bir haftada almanın benzerliği otoriter liderleri kaçınılmaz sonunun da benzerliğidir.
Abdulmelik Ş.Bekir kimdir?
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gazetecilik, Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Hititoloji okudu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1999’da başladığı gazetecilik mesleğine Azadiya Welat, Özgür Gündem ve Dicle Haber Ajansı’nda dış politika, siyaset, kültür ve dil üzerine yazı ve analizleri yayımlandı. 2016’dan bu yana Gazete Karınca’da yazmaktadır.