Sancar : Yan yana yürürken birbirimizi eleştiririz, tartışmalar da yürütürüz ama yeter ki sahada birlikte olalım

Sancar : Yan yana yürürken birbirimizi eleştiririz, tartışmalar da yürütürüz ama yeter ki sahada birlikte olalım

Dersim İl Kongresi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, işçilerin eylemlerine dikkat çekerek, “Özgürlük mücadelesi iş ve aş mücadelesinden koparılamaz” dedi. Sancar, muhalefete ve sol güçlere seslendi ve “Yan yana yürürken birbirimizi eleştiririz, tartışmalar da yürütürüz ama yeter ki sahada birlikte olalım” dedi.

HDP Dersim İl Örgütü’nün “Örgütlü bir yaşam için hep birlikte/Seba cuyêka rexîstinkerda pêro pîya” sloganıyla düzenlediği 4’üncü Olağan Kongresi gerçekleşti. Kongrede HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar gündeme dair konuştu.

Sancar’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

‘Munzur’a yapılan her saldırı Dersim kimliğine yapılmaktadır’

‘ Dersim’e yönelik bu baskıların kökü de eskidir, şimdi devam eden şekli de ülkedeki genel zihniyetin yansımasıdır. Doğaya saldırı var. Munzur Suyu kurulmak isteniyor, Munzur dağları tahrip ediliyor, inanç merkezleri özünden koparılıyor ama aynı yıkımlar başka coğrafyalarda da aynı şekilde yürütülüyor. Munzur’a yapılan her saldırı Dersim kimliğine yapılmaktadır. Munzur dağlarına, suyuna, inanç merkezlerine yapılan saldırı, bir kültüre ve geleneğe yapılan saldırıdır. Bu saldırının temelinde bu geleneğe duyulan korku vardır bu gelenek halkların inançların, özgürlüğü ve eşitliği geleneğidir. Bu gelenek Kırklar Meclisi geleneğidir. Kırklar Meclisinde herkesin sözünün bir ve eşit olduğu bir dünyadan duyulan korkunun esedir bu korkular.’

‘ Demokrasi ittifakı diyerek yola çıktık’

‘Bugün Dersim’e, Munzur’a saldıran Kaz dağlarını da talan ediyor. Munzur suyuna saldıranlar Karadeniz derelerini de tahrip ediyor. Siirt’ten Edirne’ye Mardin’den Artvin’e her yerde kimliklere emeğe, doğaya saldıran talancı sömürücü, yalancı bir iktidar düzenini ve bu düzenin temelini oluşturan rejimi ancak hep birlikte durdurabilir, değiştirebiliriz. Buna kesin ve samimi inancımız var. O nedenle demokrasi ittifakı diye yola çıktık. Demokrasi ittifakını bütün ezilenlerin, mağdurların ortak mücadelesi olarak tanımladık ve bunu inşa etmek için elimizden gelen çalışmaları yürütmeye çalışmayı yürütmeye başladık. Demokrasi ittifakına ihtiyacımız var. Bu ittifakı ortak mücadele temelinde oluşturmaya ihtiyacımız olacak. Ayrılıklarımız, fikri farklılıklarımız şüphesiz olacak, dünyaya bakışımızda ayrılıklar olacak ama hedefi ortak olarak belirlersek, yan yana yürümekten bizi alıkoyacak hiçbir gerekçe olamaz. Farklılıklarımızla birbirimizi güçlendirerek bu ülkeye eşit, ortak yaşımı, demokrasiyi, özgürlüğü ve barışı getirmek zorundayız. Başka yolu yoktur.’

‘İktidar ülkeyi karanlığa mahkum etmek istiyor’

‘Bu kış sert geçiyor. ‘Zemheri uzadıkça uzadı’ diyor ozanımız Ahmed Arif. Her yer buz tuttu ama sadece iklim anlamında değil, iktidarın insafsız sömürü anlayışıyla halklarımız soğuğa ve karanlığa mahkum edildi. Elektrik faturalarına yansıyan rakamlar insanları karanlığa, soğuğa mahkûm eti. Bu iktidar, zihniyeti gibi ülkeyi de karanlığa mahkûm etmek istiyor. Buna ‘Dur’ diyeceğiz ve bunu mutlaka başaracağız.’

‘Faturalar ayrımcılığın en rezil örneği’

‘ Elektriğe yapılan zamlar bir avuç sermayedarı zengin etmeye devam ediyor ama bir yandan da ayrımcılığın aracı olarak kullanılıyor. Galip Dede Cemevi’ne gelen fatura 30 bin TL, Şahkulu Dergahı’na gelen fatura daha yüksek. Çünkü buralar ibadethane olarak kabul edilmiyor. Eğer ibadethane olarak tanınsaydı, suyu ve elektriği vergilerden karşılanacaktı. Tıpkı camilerin, kiliselerin, sinagogların karşılanması gibi. Cemevi’ni ibadethane tanınmadığı için faturaları kendileri karşılamak zorunda kalıyor. Cemvevlerini ev olarak bile kabul etmiyorlar. Hangi tarifeden yazılmış bu faturalar? Ticarethane tarifesinden. Cemevlerini ticarethane statüsüne sokmuşlar. Faturayı buna göre kesmişler. Bu ayrımcılıktır alevi inancına karşı yürütülen ayrımcı politikaların en rezil örneklerinden biridir. Bu faturalar ödenmezse Cemevleri faaliyetlerine devam edemeyecek. Bir inanç merkezi faturalarını ödeyemediği için kapanırsa bunun adı ayrımcılıktır, zulümdür.’

‘Bir taraftan ayrımcılık diğer taraftan karanlığa mahkum etme’

Aynı şeyleri elektrik zamları ve soygun üzerinden Isparta’da başka bir şekilde yaşıyoruz. 3 gün boyunca Isparta’ya elektrik gitmiyor, çünkü elektrik şirketleri özelleştirildi. Tek dertleri servetlerini büyütmek. Ne hatların bakımı ne de halkın ihtiyaçları onların derdi değil. Sırf kar etmek için sömürüde sınır tanımayan şirketlerin uygulamaları bir şehri bu soğukta 3 gün karanlıkta bırakıyor. İnsanlar hastasına nasıl bakacak, ekmeği nasıl alacak. Bir tarafta ayrımcılık, öbür tarafta halkı karanlığa soğuğa mahkum etme… İnançlarımızın özgürlüğü ve kimlik haklarımızın güvenceye alınması için yürütülen özgürlük mücadelesi iş ve aş mücadelesinden koparılamaz. Halklar, inançlar için özgürlük, emeğin hakları için adalet, bütün ezilenler için hukuk, demokrasi, ülkenin tamamı için barış mücadelesini birleştirmemiz gerekiyor. Bu bizim görevimizdir.’

‘Seçimler erken olsun ya da zamanında yapılsın fark etmez, tarihi olacaktır’

 Toplumun bütün kesimleri, mağdurları, ezilenleri mutlaka bir araya getirmemiz gerekiyor. Farklılıkları değil, ortaklıkları ortaya çıkarmamız gerekiyor. Soyut tartışmalarla vakit geçirmeyi bırakmak zorundayız. Bütün tecrübeyi meydanlara büyütmeliyiz. Yan yana yürürken birbirimizi eleştiririz, tartışmalar da yürütürüz ama yeter ki sahada birlikte olalım. Bu zeminde kurabileceğimiz ittifak, seçimleri de mutlaka etkileyecektir. Seçimleri önemsiz görmüyoruz. Seçimler erken olsun ya da zamanında yapılsın fark etmez, tarihi olacaktır. Sadece seçimlere odaklanmak, seçim pazarlıkları yapmak gibi bir lüksümüz yok. Ortak mücadele zemininde seçim ittifaklarını da oluşturacağız. Bu ülkeye iki seçenek dışında bir yolun da mevcut olduğunu göstereceğiz. Bu ülkede kurtuluşun, eşitliğin, adaletin yolu vardır. Bunu inşa etmek için güç vardır, deneyim vardır. Bize düşen bütün bunları somut bir faaliyet programı ve yola dönüştürmektir. Bu yolda birlikte yürümektir. Başarıya, halklarımızın ihtiyacı olan kazanımlara doğru kararlı şekilde yürümektir, bunu başarmak zorundayız.’

‘Adaletsizlik diz boyu’

Adaletsizlik diz boyu. Bazılarını sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Anlatalım ki adalet arayışı sönmesin. Mesela Şenyaşar ailesinin adalet nöbeti gibi, Gülistan Doku için adalet arayan Bedriye Ana’nın mücadelesini hatırlatmamız gerekiyor. Emine Ana’nın adalet nöbeti vicdanlarımıza yapılmış bir çağrıdır. Bedriye Ana’nın nöbeti vicdanlarına yönelmiş bir çağrıdır. Nerede Gülistan Doku? İki yıl oldu nasıl bulamıyorsunuz? Buradaki amaç nedir? Yoksa bu ülkeye korku salmanın bir yöntemi olarak mı kullanıyorsunuz kayıpları ve kayıpların bulunmamasını? Adaletsizlik kime yapılırsa yapılsın hep birlikte karşı çıkılmadığı takdirde yaygınlaşır. Bedriye Ana’nın adalet arayışı, Cumartesi Annelerinin adalet arayışının bir parçasıdır. Emine Ana’nın adalet arayışı, bu ülkede bütün zulümlere, haksızlıklara karşı adalet arayışının bir parçasıdır. Kime yapılırsa yapılsın adaletsizliklere karşı çıkmak ahlaki yükümlülüğümüz olmalıdır. Ortak adalet mücadelesini mutlaka başarmalıyız. Yoksa adaletsizlik başka bir kesimi vuracaktır. Yeni mağduriyetler yaratacaktır.

‘İşçiler direnerek kazanıyor’

Pek çok şehirde, fabrikada, iş yerinde emekçiler sefalet dayatmalarına karşı seslerini yükseltiyorlar, direnerek kazanıyorlar. Direnmeden hak kazanmanın bir yolu olmadığını onlara bakarak görmeniz lazım. Emekçilerin mücadelesi bizim mücadelesi, emekçilerin hak talebi bizim talebimizdir. Bütün mazlumların adalet çığlığı, bizim çığlığımızdır. İşte bu büyük talebi ve mücadeleyi ne kadar yaygınlaştırırsak, bu sistemin sonunu da getireceğiz.

‘IŞİD’e zemin sunmuşlar’

‘Sadece güvenlik politikaları ile Kürt sorununda zulmü sürdürmek değil, yaptıkları nerede bir çatışma varsa, orada iktidarın fırsatçı arayışı vardır. Suriye’de yaşananlar bu iktidarın politikalarının ne olduğunu gözler önüne seriyor IŞİD’in önceki lideri El Bağdadi sınırın 4 kilometre ötesinde barınıyormuş, öldürülünce bu gerçek ortaya çıktı. Ondan sonra IŞİD’in başına geçen lider de sınırın 1,5 kilometre ötesinde yaşıyormuş. Yani bu iktidarın sorumluluk alanı içinde barınmışlar, karargah kurmuşlar, IŞİD gibi tarihin gördüğü en zalim zihniyetin yaşamasına zemin sunmuşlar. Bu iktidarın zihniyetini politikalarını ülkeye ve bölgeye yerleştirmek istediği düzenin ne olduğunu bu örnekler ortaya koymuyor mu? O nedenle IŞİD zihniyetine karşı bizim ilkemiz halkların eşitliği, inançların özgürlüğü, ortak eşit yaşam, demokratik ve özgürlükçü bir düzendir. Bunu hep birlikte başarmak da boynumuzun borcudur.’

‘Ayrıştırma tuzağına düşülmemeli’

‘Bu konuda bir araya gelebileceğimiz bütün kesimlerle buluşmak bizim hedefimizdir. İlişkileri eşitlik üzerine kurmak, eleştiri özeleştiri mekanizmasını işletmek bizim hedefimizdir. Demokrasi ittifakı farklılıkları askıya almayı gerektirmiyor. Hedefe odaklanalım, birlikte yürümeyi aksatmayalım, burada kararlı davranalım. Ama birbirimizle her türlü tartışmayı da yürütelim. Buna bir engel yok. Bu iktidarın ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı politikaları muhalefet güçlerinin, demokrasi çevrelerinin bir araya gelmesi için de işleyecektir. Burada da bu yöntemi kullanacaktır. Hiçbir çevre iktidarın bu tuzağına düşmemelidir. İktidarın ayrıştırma, birbirinden koparma tuzaklarını hepimizin görmesi gerek.’

‘Cumhurbaşkanı anayasayı tanımayacağım diyor’

Dokunulmazlıklar konusunu gündeme getiriyorlar. 2016’da dokunulmazlıklar kaldırılınca neler yaşandığını gördük. Şimdi AİHM de dokunulmazlıkların kaldırılmasını… Bizler söyledik ‘yapılan baskılar zulümdür’ diye. AİHM de bunu tescil etti. Cumhurbaşkanı ‘mahkememi tanımayanı tanımam’ diyor. Tıpkı Demirtaş ve Kavala kararını tanımadığı gibi. Tıpkı din derslerinin zorunlu olmasının insan haklarına aykırı olduğunu tanımadığı gibi. Yani diyor ki Cumhurbaşkanı; ‘ben anayasama göre imza koyduğum, kararlarımı tanıyacağımı taahhüt ettiğim mahkemeyi tanımıyorum, yani anayasayı tanımayacağım.’ Biliyoruz zaten adalet, hukuk umurunuzda değil, ama bizim umurumuzda. Bizim umurumuzda olan bir şey daha var, o nedenle bedel de öder, baskıya da maruz kalırız ama boyun eğmeyiz. Seyit Rıza’nın geleneğini sürdürür. İstedikleri hileleri yapsınlar ama boyun eğmeyeceğiz, yürüyüşümüze aynı kararlılıkla devam edeceğiz.

Kongrede,  yeni İl Eşbaşkanlığı görevine Ferhat Yıldız ve Gülsüm Özdemir seçildi.

 

HABER MERKEZİ