Meclis’te 2 maddesi kabul edilen ‘Sansür yasası’na dair konuşan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Gürkan, “Bu yasa halkın haber alma hakkını ve gerçeklere ulaşmasını engellemek üzere yapıldı. AKP gerçeklerin üstünü örtmek istiyor” dedi. DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Yeneroğlu ise “Bunu hazırlayanların gayesi, Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli seçimine gittiğimiz böylesine kritik bir dönemde, hem dezenformasyon yaparak hem de basına ve tüm ülkeye korku salarak seçimleri kazanmak” diye konuştu.
AKP ve MHP tarafından ‘Dezenformasyon Yasası’ adı altında hazırlanan ancak kamuoyunda ‘Sansür yasası’ olarak adlandırılan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ yeniden Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüyor. Dün gerçekleşen TBMM Genel Kurulu’nda ilk 2 maddesi kabul edildi.
İlk olarak 26 Mayıs’ta Meclis’e getirilen 40 maddelik kanun teklifini Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ve DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu Gazete Karınca için değerlendirdi.
‘Türkiye’de gazetecilik yapmak imkansızlaşacak’
Yasanın basın ve ifade özgürlüğünü olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyen Yeneroğlu, “Basın mensupları son yıllarda zaten gün geçtikçe artan çok yoğun bir baskı altında. Basın üzerindeki baskılar öylesine artmış durumda ki gazetecilerin çok büyük bir kısmı haber yaparken ya da bir haberi yorumlarken dahi otosansür uygulamak zorunda kalıyorlar. Mevcut tablo zaten böylesine karanlıkken dün Meclis’e gelen kanun teklifiyle birlikte Türkiye’de gazetecilik yapmanın adeta imkansızlaşacağını söyleyebiliriz” dedi.
‘Seçime gittiğimiz dönemde gazeteciler haber yapmasın istiyorlar’
Yasanın seçimlere çok az bir zaman kala meclise getirilmesinin de oldukça manidar olduğunu belirten Yeneroğlu, “Bu durum elbette tesadüf değil. İktidar ortakları tam da seçime gittiğimiz bu dönemde kimse konuşmasın, gazeteciler haber yapmasın ve millet gerçek bilgiye ulaşmasın diye bu yasal düzenlemeyi yapmak istiyor. İktidar dezenformasyonu engellemek için bu düzenlemeyi yaptığını iddia ediyor fakat asıl amaçları kendi yaptıkları dezenformasyonun anlaşılmaması ve halkın gerçek bilgiye ulaşmasının engellenmesi” şeklinde konuştu.
‘Gerçeğe iktidarın hangi kararı isterse verdirdiği hakimler karar verecek’
Kanun teklifinin 29. maddesiyle ceza kanununa eklenecek olan ‘’Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu’na değinen Yeneroğlu, şunları ifade etti:
Tam anlamıyla basına keyfi olarak sansür uygulamayı ve bununla birlikte sosyal medya kullanan vatandaşlarımızı da baskı altına almayı amaçlayan bir düzenleme. Gerçeğe aykırı bilgiyi yaymak suçu diye bir suç ihdas ediliyor. Peki bir bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığına kim karar verecek? Elbette iktidarın baskı altına aldığı ve hangi kararı isterse verdirdiği hakimler. Mesela bir gazeteci “Gerçek enflasyon TÜİK’in açıkladığının çok üstünde. İnsanlar her geçen gün yoksullaşıyor.’’ şeklinde bir habere imza atarsa, TÜİK’in“gerçek’’ enflasyon rakamları ortadayken bu haberi yapan gazeteci, yaptığı haber gerçeğe aykırı olduğu gerekçesiyle kendini bir ceza soruşturmasının muhatabı olarak bulabilecek.
‘Muhalif haber yapan gazetecilere basın kartı verilmeyecek’
“Sadece gerçeğin ne olduğuna değil, kimin gazeteci olduğuna da kendileri karar vermek istiyorlar” diyen Yeneroğlu, “İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulacak bir komisyon, basın kartlarını vermekle görevli olacak ve bu komisyon dilediği zaman basın kartını iptal de edebilecek. Muhalif haberler yapan pek çok gazeteciye basın kartı verilmeyecek ya da sudan sebeplerle basın kartları iptal edilecek. Böylece yaptığı haber yüzünden hapse atılan gazeteciler için ‘Onlar gazeteci değil’ diyebilmenin de önünü açmış olacaklar” diye konuştu ve sözlerine şöyle devam etti:
Artık tüm haber sitelerinde künye olmak zorunda. Yani iktidar kime baskı yapması gerektiğini, kimi kontrol altına alması gerektiğini kolayca bulmak istiyor. Ayrıca basılı medya için yayın tarihinde itibaren 4 ay olan dava açma süresi internet medyası için şikayet tarihinden itibaren işletilerek aslında süresiz hale getiriliyor. Meclis’e gelen yasa teklifiyle basın ve ifade özgürlüğü yakın tarihimizde hiç görmediğimiz ölçüde darbe alacak.
İktidarın ‘Gerçek bilgi bizim söylediğimizdir. Bunun dışına çıkanı hapse atarız.’’ zorbalığına başvuracak kadar gözünün dönmesinin temel sebebi iktidarı kaybetme telaşıdır. Bu yoğun baskı dönemi sadece 8 ay gibi kısa ama zor bir sürecin ardından sona erecek. En geç 2023 Haziran’dan sonra Türkiye, hızlı bir şekilde her alanda olacağı gibi hak ve özgürlükler alanında da kendini toparlayacak ve bu otoriter dönemin izlerini birer birer silecektir.
‘AKP gerçeklerin üstünü örtmek istiyor’
Selma Gürkan ise “İktidar hangi atmosferde seçime gitmek istiyorsa o atmosferin koşullarını oluşturmak için bu yasa teklifini hazırladı. Yani iktidar seçimlere baskı ortamında sansürlerle ve yasaklarla girmek istiyor. Bu yasa halkın haber alma hakkını ve gerçeklere ulaşmasını engellemek üzere yapıldı. AKP gerçeklerin üstünü örtmek istiyor. İçinde birkaç olumlu maddenin yer alması bize bu yasanın kabul edilmesi gerektiğini göstermez” dedi.
Muhalefete çağrı: Genel Kurula ilgisizlik AKP’nin elini güçlendirir
Meclis Genel Kurulu’nda sansür yasasının görüşmelerinde muhalefetten oldukça az milletvekilinin yer aldığına dikkat çeken Gürkan, muhalefetteki tüm siyasi partilere “AKP, acı bir reçetenin üstüne çok ince bir tatlı katman sürüyor kabul edilmesi için. Buna kanmamak gerek. Buradaki genel kurullara ilgisizlik AKP’nin elini güçlendirerek yasaların birer birer hiçbir engelle karşılaşmadan geçmesini sağlıyor” diye seslendi.
‘Sokaktaki sesle parlamento birleşmezse yarın çok geç olacak’
Meclis dışında kalan siyasi partilere de çok büyük iş düştüğünü kaydeden Gürkan “Sadece Meclis’te muhalefet etmenin çok işe yarayacağını düşünmüyoruz. Sokakta da mücadele etmek gerekiyor. Halkın haber alma hakkını savunanlar, basın ve ifade özgürlüğünü savunanlar sokakta da bir araya gelerek sesini yükseltmeli. Sokaktaki sesle parlamentonun gücünü birleştiremezsek yarın çok geç kalmış olacağız” ifadelerini kullandı.
‘Rabia Naz Vatan’a neler olduğunu bilmeyecektik’
Sansür Yasası ile yurttaşların da denetim altına alınmaya çalışıldığını belirten Gürkan, devamla şunları aktardı:
Adaleti kazanmanın kolay olmadığı, yasaların gereğince işlemediği Türkiye’de sosyal medya çok güçlü sonuçlar doğuruyor. Örneğin Şaban Vatan’ın mücadelesi sosyal medyada ses getirdi ve herkes ‘Rabia Naz’a ne oldu?’ sorusunu sordu ve bu olmasaydı bizler bugün Rabia Naz’a ne olduğunu bilmeyecektik. Pek çok kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri dosyaları sosyal medyada örgütlenen tepkilerle ortaya çıktı. Kısacası sosyal medya haksızlığa uğrayanların adalet arayışına ses oldu. Bunu fark eden iktidar da sosyal medya üzerinden yurttaşların iletişimlerini, paylaşımlarını ve düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındaki seslerini kısmaya çalışıyor yasa ile.